Usame ölmedi, kalbimizde yaşıyor
Resmî ağızlar tarafından yapılan açıklamalara itibar etmekten hoşlanmayanlar az değil.
Medyada yer alan haberlere inanmakta tereddüt ediyorlar doğal olarak.
Tereddüt ne kelime!
Tam zıddını iddia etmekten hoşlanıyor, böyle bir tavrı mecburiyet görüyorlar.
Haksız da sayılmazlar.
Çünkü çoğu zaman resmî açıklamalar bir planın parçasıdır.
Çünkü çoğu zaman medya yönlendirme içindedir, bilerek veya bilmeden.
Kanaat oluşmasına yardımda bulunmaktan öteye geçerek, bazen bizzat şekillendirme, fikir zerk etme, dayatma gibi davranışlarla aşırıya kaçabilir medya.
Hiç abarttığımı sanmayın...
Kimi zaman daha ileri giderek, emretme aşamasına bile vardırabilir işi; örneği çok.
* * *
Aykırı düşünmek isteyenler arasında, şu günlerde muhtelif görüşler dolaşıyor her zamanki gibi.
"Bin Ladin ölmedi, kimbilir hangi ülkede tatil yapıyor" diyenler olduğu gibi, "Bin Ladin ölmedi, kalbimizde yaşıyor" diyenler de mevcut.
Öyle ya, ortada ceset meset yok.
Ne desek olur.
Belki "Bin Ladin ölür, bir Ladin doğar" demeyi seçenler de çıkar. Yoksa tersi miydi?
* * *
Amerika "öldü" dediyse, kesin ölmemiştir!
Fakat kızı da "Şu şekilde vurdular" şeklinde açıklamada bulundu; ne yapsak?
İyi ama bu bilgi de Amerikan kaynaklı ve bunu da medyadan öğrendik!
Gidip bizzat görecek halimiz yok ki, hay aksi!
Vurulma anına ait bir film gösterseler bile inanmak zor, çünkü montaj olabilir.
Bugünkü teknolojiyle insan kendinin öldürüldüğüne dair bir film bile görebilir pekâlâ.
Öyle bir durumda "Eyvah ben ölmüşüm" nidasıyla, boylu boyunca uzanacak mıyız?
* * *
Bin Ladin'e terörist demekten ötürü mesaj yağmuru sağanak halinde geldi geçti.
Yarın mahşerde karşımıza şehit olarak çıkarsa, ne yapacakmışız?
Mücahit ya arkadaş...
Din düşmanlarına karşı savaş halinde ya...
Nasıl ABD'nin açıklamalarına kanarmışız!
* * *
11 Eylül'de ikiz kuleleri devirdiğini de ABD açıklamıştı.
Zatı âliniz buna nasıl inandı peki?
Ben inanmadım.
Bir Müslüman, suçsuz birini öldürmez.
Kadınları, çocukları havaya uçurmaz.
Savaşın ölçüsü bellidir.
Şartları bellidir.
* * *
Cephede savaş halindeyken, yere yatırdığı düşmanı yüzüne tükürdü diye, nefsinin araya girebileceğini düşünen ve kılıcı indirmekten vazgeçen bir incelik örneği var önümüzde.
Kale gibi duruyor.
Siz bununla, ikiz kulelerde üç bin kişinin öldürülmesini yanyana getirebiliyorsanız, bu mukayeseyi namuslu bir vicdanla yapabiliyor ve sonuçta haklı görebiliyorsanız, sözüm yok.
O durumda, yarın hesap gününde, ikimizden biri diğerinin yüzüne bakamayacaktır kesin.
"Usame ölmedi, kalbimizde yaşıyor" demeye ve deniz seviyesini kutsamaya devam edin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.