Müslüman’ın gündem hassasiyeti(2)
Kendi istikbal ve istiklallerini kendi elleriyle tehlikeye atanlar, kendilerine ait olmayan gündemlerin malzemesi ve parçası olmayı içlerine sindirenlerdir. Kendi inançlarından kaynaklanan gündemlerini kaybedenler, gündemden düşmeye mahkûmdurlar. Bir toplumun gündemi, konuştukları ve güne taşıdıklarıdır. Günlük olarak konuşulan ve güne taşınan neyse, gündem odur. Asr-ı saadet döneminde sadece Müslümanların değil, müşrik ve kâfirlerin gündemini de ilahi vahiy belirliyordu. Mekke toplumundaki insanların gündemi, peyderpey nazil olan ilahi vahiy ve bu vahye karşı gösterilmesi gereken tavır, gösterilmesi gereken yaklaşımdı. Sorular bu gündem çerçevesinde belirleniyor ve tüm insanlara bu gündem çerçevesinde soruluyordu. Bu ilahi vahye karşı yaklaşımınız, bu hükümler karşısındaki tavrınız nedir? Mü’min ve Müslümanlar, bu gündemin olumlu tarafını konuşup, bu gündeme olumlu yaklaşım gösterirlerken; müşrik ve kâfirler ise bu gündemin olumsuz tarafını konuşup, bu gündeme olumsuz yaklaşım gösteriyorlardı. Fakat her iki gündemin de ana teması, ana konusu ilahi vahiydi.
Günümüzde ise gündemde inkılâp oldu. Bu inkılâp halen canlı olarak devam etmektedir. Müslümanım diyen ve Kur’an-ı Kerim gibi eşsiz bir kaynağa sahip olan insanlar, Kur’an-ı Kerim’i ve Kur’an-ı Kerim’in gündeme getirdiği evrensel gerçekleri bir kenara bırakarak, ne idüğü belirsiz münkir ve müşrik medyanın gündeme getirdiği meselelere dahil olmaktadırlar!.. Münkir ve müşriklerin gündemlerine dahil olanlar, onların karartılarını, kalabalıklarını artıranlardır.
Genelde İslâm coğrafyasında, özelde ise ülkemizde cahiliyenin gündem inkılâbının kuvvet kolu, münkir ve müşrik medyadır. Bugün biz Müslümanlar medyanın gücüyle değil, gücün medyasıyla karşı karşıyayız. Münkir ve müşrik medyanın mikrofonu ve değneği ellerinde tutan oturum yöneticileri, karşılarına oturttukları Müslümanlara istedikleri soruyu, istedikleri biçimde sormaktadırlar. Ne istedikleri ve nasıl bir gündem oluşturdukları ise sordukları sorulardan bellidir.
“Söyleyin bakalım, laikliğe karşı tavrınız nedir?..”
“Dinin devlet işlerine karışmasının zararlarına inanıyor musunuz?..”
“Arka sıradaki İslâmcı beye soruyorum. Kemalizmi nasıl değerlendiriyorsunuz?..”
“Şimdi de size soruyorum. Yok yok size değil, sizin yanınızdaki türbanlı hanıma!. Demokrasiye karşı mısınız? Veya ne kadar demokrat olduğunuzu sorayım?”
“Siz de bir ilahiyatçı olarak başörtüsünün veya tesettürün dinin emri olmadığına inanıyor musunuz?”
Bu ve bunlara benzer sorulara demokratları, laikçileri memnun edecek cevaplar vermeye çalışan çağdaş insan olma hevesli kişi ve kimseler, alınlarını secdeden kaldırmasalar bile din düşmanlarıyla beraberdirler. Müslüman olduklarını belki söylüyorlar, ama kulluk kitapları Kur’an’dan habersizdirler. Dinden olanı dinden değilmiş gibi gösterenler, dinsiz kalanlardır!..
Şayet bugün bu ülkede Türkiye’yi bir çıplaklar kampına dönüştürmek isteyenler, kızlarımızın ve kadınlarımızın tesettürünü tartışma konusu yapmışlarsa; bunun sebebi, Müslümanlardaki gündem hassasiyetinin olmayışında aranmalıdır..
İman asli, küfür arızidir. İmandan kaynaklanan durumlarda aslidir. Dolayısıyla Müslümanların yaşadıkları bu ülkede tartışılması gereken şey, çıplaklıktır. Bu ülkeyi bir çıplaklar kampına dönüştürmek isteyenlere meydan vermemeliyiz. Bilmeli ve inanmalıyız ki; Mü’min kadının tesettürü; bir demokratik(!) hak değil, Allah’ın emridir. O, Mü’min kadının kimlik ibrazıdır. Bu nedenle diyoruz ki; Mü’min kadının tesettürüne karşı çıkanlar, kimlik ve kişilik düşmanlığıyla gün geçiren despotlardır. Bu ülkede bir politikacının “tesettürlü kızlara karşı çıkanların psikolojileri bozuktur, bunların tedaviye ihtiyaçları vardır” demesi üzerine tesettür düşmanlarının kendi psikolojilerini psikologların nezaretinde konuşmaya başlamış olmalarını bazı televizyon ekranlarında görmek, Müslüman’ın gündemi belirleme duyarlılığı açısından önemli ve sevindirici bir gelişmedir. Artık bu ülkede İslâm’ın neye uygun olup olmadığı değil, neyin İslâm’a uygun olup olmadığı tartışılmalıdır. Bir ülkede neyin İslâm’a uygun olup olmadığının tartışılması yerine, İslâm’ın neye uygun olup olmadığı tartışılıyorsa, o ülkede Müslümanların gündemlerini yasakçılar çalmışlar demektir. Netice olarak Müslüman insan gönülsüz olamadığı gibi, gündemsiz de olamaz. Müslüman’ın tartışma kabul etmez bir gündem hassasiyeti vardır ve de olmalıdır. Müslüman’ın gündem hassasiyeti; yaşadığı ülkede neyin İslâm’a uygun olup olmadığını sorgulama gayretidir. Bu gayreti kaybeden Müslümanlar, her gün düşmanları tarafından sorgulanırlar. Bu, böyle biline!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.