Siz kaç kişiydiniz sahi?
Mete'lerin oroloji idaresi sabah akşam çalışsın, nereye ne zaman yağmur yağacak, nereye kar serpiştirecek açıklayadursun, çok iyi biliyorum ki bu gidişle başımıza taş yağacak!
Tuncay özkan adındaki adam, Kanaltürk adındaki televizyon kanalını sattı.
Hem de kime?
Koza İpek Grubu'na!
* * *
Ağustos ortasında kar yağacak deseler inanırdık da Kanaltürk'ün bu şekilde satılacağını söyleseler kesinlikle inanmazdık.
Bal gibi oldu işte.
Demek eskiler boş yere söylememiş...
Büyük lokma ye, büyük laf konuşma diye.
* * *
Sen ki...
Adın Tuncay...
Soyadın özkan olarak...
Senelerce aleyhinde konuştuğun, geceler boyu programlar yaptığın...
Hayatını onlarla mücadeleye adadığına herkesi inandırdığın adamlar gelip parayı bastırınca, al papazı ver kızı hesabı, elindeki televizyon kanalını, radyoyu ve internet sitesini toptan satıyorsan...
Hakikaten büyük konuşmamak gerekiyormuş.
Atalar nur içinde yatsın.
* * *
Satışın ardından, yedi aydır maaş ödemediği çalışanlarıyla bir toplantı yapmış Tuncay özkan ve şöyle söylemiş:
"Bize kimse sahip çıkmadı. Yalnız, çaresiz bırakıldık. Lisansımızı iptal ettiler. Vergi borçları yüzünden kanalın kapısında icra memurları bekliyordu."
* * *
Vay ki vay!
CHP'nin usulsüz şekilde aktardığı trilyonlar da işe yaramamış anlaşılan.
Ulusalcıların şövalyesi zor duruma düşmüş.
Liderliğe soyunan, meydanları toplayıp saatlerce nutuklar atan, ülkeyi yönetmeye heveslenen Tuncay özkan'a bakın!
Miting kürsüsünde yaşlı bir kadının başındaki örtüyü, yaramaz bir çocuğun masa örtüsünü çekmesi gibi çekerek başını açan ve kameralar önünde şov yapan kişiydi bu.
* * *
Aynı zamanda "Biz kaç kişiyiz?" kampanyası başlatarak bağış toplayan adam...
O bağışlar da maaş ödemeye, vergi borçlarını kapatmaya yetmedi demek.
Toplantının sonunda Tuncay özkan arkadaşlarına sarılmış ve hep beraber ağlamışlar.
Bu konuda söz söylemek bize yakışmaz.
Ağlamak insani bir hadise...
O durumda olsaydım, ben de ağlardım.
* * *
Şu dünyanın işleri ne kadar tuhaf değil mi?
Ve bu memlekette zemin ne kadar kaygan?
Kırılmaya hazır fay hatları, yalnızca Marmara'nın altında değilmiş, bunu da görüyoruz.
Ayağımızın altındaki zemin her an hareket edebilir, halı çekilebilir, beton hasır delinebilir, koltuk kayabilir, taş düşebilir, ayı çıkabilir!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.