Darbenin hesabı soruluyor netekim
Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya 12 Eylül darbesiyle ilgili savcıya ifade verdiler. Pişman değillermiş. Aynı şartlar olsa, yine darbe yaparlarmış.
Bravo! Alkış!
*
Her ikisine de 12 soru soruldu.
Biz insan milleti 12'yi severiz.
"12'den vurmak" sadece okçuların kullandığı bir tabir değildir.
Darbeciler de bayılır 12'den vurmaya.
12 Eylül'le ilgili olarak darbeyi yapanlara 12'şer soru soran savcı, darbenin yapıldığı tarihte 12 yaşındaymış.
Bu da haberin magazin tarafıydı.
*
İfade verme işleri tamamlandıktan sonra, Kenan Dede, Tahsin Dede'yi arayıp "Geçmiş olsun" dedi mi bilmiyoruz.
Aralarındaki konuşmalar, basına yansımıyor netekim.
Bana kalırsa aramıştır ve şöyle demiştir:
"Yahu Tahsinciğim, iyi ki darbeyi Eylül'ün 30'unda yapmamışız. O zaman halimiz ne olurdu? Savcı 30'ar tane soru sorardı bize. Valla, üç gün sürerdi o kadar soruya cevap vermek."
*
İyi ki 30 Eylül'e kadar beklenmemiş gerçekten.
Hem darbe konseyinde rol alan hiç kimsenin tahammül edecek hali kalmamıştı o dönemde, hem de darbe şartları "yeterince olgunlaşmıştı".
Geciktirmek, beyhude zaman kaybı olurdu.
Bir an önce yapılması gerekiyordu.
Eylül de 12'den vuruldu netekim.
*
Yahu bu kelime de dilime dolandı yine.
İkide bir 'netekim' demek tuhaf kaçıyor farkındayım ama...
12 Eylül darbesi söz konusu olunca böyle oluyor işte.
O günler aklımıza geliyor.
Kenan Paşa'nın konuşmalarını hatırlıyoruz.
"Netekim netekim" diye yaptığı konuşmalar kulaklarımızda yankılanıyor.
Öyle söylemezsek, meramımızı yeterince anlatamamış, noksan konuşmuş olacakmışız hissine kapılıyoruz.
*
Hatıralar böyledir.
Koku, renk, bir görüntü, belki bir tek kare ve bir söz...
Pek çok şeyi hatırlatabilir o günleri yaşayanlara.
12 Eylül'ün alâmetifarikası da bu kelime işte.
*
"Sonuç olarak, gerçekten, hakikaten" anlamına gelen 'nitekim' kelimesini, Kenan Paşa o kadar sık ve yanlış şekilde kullanmasaydı, kimsenin dikkatini çekmezdi.
"Asmayalım da besleyelim mi?" demeseydi...
Siyasî partileri, dernekleri, sivil toplum kuruluşlarını toptan, şalteri indirir gibi kapatmasaydı...
O kadar insan hapse tıkılıp işkenceye maruz kalmasaydı, idamlar olmasaydı...
Özgürlükler bütünüyle rafa kaldırılmasaydı...
O zamanlar 'anarşi' denen terör olaylarının, bir anda şıp diye kesilmesi üzerine, "Ordu, darbe öncesinde hangi yetkilere sahip değildi?" sorusuna makul bir cevap verebilseydiler...
"Olgunlaşmasını beklemek" durumunda kalmasaydılar...
Bugün ne Kenan Paşa'ya ne Tahsin Paşa'ya soru soran bulunurdu.
Onları kimse hatırlamazdı bile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.