Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Vaat ve rüşvet kampanyası!..

Vaat ve rüşvet kampanyası!..

Yarın seçim var. Artık söz milletin... Millet ne diyecek, neye göre tercihini belirleyecek meçhul. Çünkü, kampanya boyunca medya genellikle bağımsızlar ile AK Parti, CHP ve MHP'yi millete gösterdi. Bu arada devreye dış desteklerde girdi. Herhangi bir partiye dış destek parti ya da partiler için lehte mi aleyhte mi olacaktır o da ayrı bir konu. Ancak kesin olan bir şey var ki seçmen yarın genellikle önceki kanaatlerine göre oy kullanacaktır.

Bu arada hergün ekranlara getirilen ve gazetelerin sayfalarını dolduran siyasilerin ise dişe dokunur, daha doğrusu ülkenin sorunlarına kalıcı çözümler ürettiklerini söylemek pek mümkün değil. Ancak, vaat yarışı konusunda söylenebilecek her şey söylendi. Bu söylenenlerin, bir diğer ifade ile vaatlerin sadece belirli bir kısmı topluma ulaştırıldı. Diğerlerinin ne söyledikleri toplumdan gizlendiği için vaatleri de önemli oranda havada kaldı. Elbette muhalefetin bazı teklifleri iktidar olmadıklar sürece vaat halinde kalacak iken iktidar partisi yıllardan beri karşı çıktığı sözleşmeli personelin kadroya alınması isteklerini seçim öncesi muhalefetinde baskısı ile uygulamaya geçiriverdi. Bana göre seçim öncesi bu tür uygulamalar seçim rüşvetidir. Bununla da kalınmadı Bakanlar Kurulu daha önce aldığı yetkiye dayanarak seçimlerden sonra uygulanmak üzere bakanlıkların yapısını değiştirdi. Sanki seçmenin oyu cebindeymiş gibi... Buna bağlı olarak dünkü gazetelerin bazılarında yeni bakanlıklarda 118 bin kişiye yeni kadro açıldığı haberleri yer aldı. İşsizlerin oranının yüzde 12'ye ulaştığı bir ülkede elbette 118 bin yeni kadro bazı seçmelerin oylarının yönünü belirlemesinde etkili olabilir. Bu noktada kesin olarak etkili olur demediğime dikkat çekmek istiyorum.Esas dikkat çekmeye çalıştığım husus seçim kampanyasının vaat ve rüşvet yarışına dönmüş olduğudur.

Bu arada bazı partiler ısrarla terör üzerinden politika yapmayı tercih ettiler. Toplumun bir kesimini teröre dikkat çekerek etkilemeye çalıştılar. Ancak, terörün sona erdirilmesi için kesin çözümlerinin ne olduğunu ortaya koymadılar.Çözümünüz nedir? Emniyet güçlerini etkili olarak kullanıp herne pahasına olursa olsun terörün kökünü kazımayı mı planlıyorsunuz? Eğer böyle ise bu yolla 30 seneye yakın bir süre içinde niçin sonuç alınamadığını, bundan farklı olarak siz ne yapacaksınız da kökünü kazıyacaksınız sorularının cevabı verilmedi.

Bu arada emniyet güçleri ile mücadele yürütülürken bir takım taleplerin yerine getirilmesi terörü sona erdirebilir mi? Daha doğrusu BDP'nin sözcülüğünü yaptığı isteklerin ne kadarına evet diyorsunuz, hangilerini reddediyorsunuz? Bu sorular cevapsız kaldığı sürece terörle mücadelede ciddi bir çözümünüz yok demektir.

Terörün sona erdirilmesinde hangi ölçüyü esas alıyorsunuz.. Ortak kimlik vatandaşlık mı olacak? Bu yeterli olacak mı? Söz gelimi yüzyıllar boyunca ortak kimlik İslam olmuş. Ne var ki bu husus dış telkinlerle bir kenara itilince ortaya ırki hassasiyetler çıkmış ve bu hassasiyetlerin belirleyiciliği etkili olmaya başlamış. Görünen o ki ırkı hassasiyetlerin belirleyiciliği başka ırkı hassasiyetleri körüklüyor ve buda ister istemez kamplaşmayı ve çatışmayı gündeme getiriyor. Saadet Partisi dışında terör ve ayrılıkçı hareketle mücadelede İslam'ın ortak kimlik olması gerektiğini söyleyen olmadı. Bu söylemde medya tarafından toplumdan özellikle gizlendi. Şu anda görünen o ki karşılıklı kamplaşma giderek keskinleşiyor.

Bir başka mesele ise insanların doğuştan sahip oldukları haklarının anayasal teminata kavuşturulması hususuna neler yapılabilir? Söz gelimi bir anayasa değişikliği gündeme gelecekse bu hususta neler öngörülüyor? Unutulmaması gerekir ki yeni anayasa sadece iktidar partisinin arzusuna göre şekillenemez. Muhalefet partilerinin yeni anayasada katkılarının olması, bunun içinde şimdiden görüşlerini toplum ile paylaşmaları gerekirdi. Medyaya bu konuda yansıyan ciddi bir husus olmadı. Sanki iktidar ve Meclis'te temsil edilen muhalefet partileri mevcut durumun sürmesinden memnunlarmış gibi bir hava esiyor. Halbuki mevcut durumun aynen sürdürülmesi çatışmayı daha da körükleyecektir. Ortak bir noktada buluşmak gerekiyor. Ortak nokta ise toplumun her kesiminin kabulü ile oluşacaktır. Ne var ki toplum kesimlerinin şu anda bir ortak noktada buluşması pek mümkün görünmüyor. Kısacası seçim kampanyası iktidar ve TBMM'de temsil edilen muhalefet partilerince sorunlara ciddi çözümler ortaya konulmadan sonuçlanmıştır. Seçim kampanyası bir vaatler ve rüşvet yarışından ibaret kalmıştır. Mevcut Parlamento yapısı değişmediği sürece eskiden olduğu gibi önümüzdeki dönemde de sorunlara kalıcı çözüm bulunması ihtimali zayıf görünüyor. Ama seçmen tabloyu değiştirirse biraz ümitlenmemiz mümkün olabilecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi