Miraç Gecesi'nin hatırlattıkları
Tefsirlerde, İsrailoğullarının ikinci musibete uğramalarının sebebi olan diğer fitne-fesat hareketlerinin, Hz.Yahya (A.S.)'yı öldürmeleri ve Hz.İsa (A.S.)'yı öldürmeye teşebbüs etmeleri olduğu belirtiliyor.
Miracla alakalı diğer önemli bir konu da Miraç gecesinin bize önemli bir hediyyesi olan Beş vakit namazdır. ALLAH'ın lütuf ve rahmeti olarak elli vakitken Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin niyazı ile beş vakte indirilmiştir. Fakat elli vakit sevabı verileceği müjdelenmiştir. Gerçekten namaz, mü'min, Müslüman kimsenin Mî'racı'dır. Namaz sayesinde mü'min rûhen yükselerek kendisini Yüce Yaratıcı'nın katında bulur. Namaz, her türlü kulluk görevini içine alan, kulu şirkten ve kötülüklerden kurtaran ve onu ALLAH Teâlâ katında yüce derecelere ulaştıran ilahî bir mülâkattır.
Bu gecede farz kılınan ve bizzat Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz tarafından mü'minlerin miracı olarak nitelenen namaz da, iç dünyamızdaki yükselişi ve arınmayı ifade eder. Çünkü mü'min, namazda Rabbinin huzurunda durarak, sadece O'na kulluk etme ve sadece O'ndan yardım is-teme fırsatı bulur. Namazda sadece bedeni ile değil özüyle, gönlüyle, duy-gu ve düşüncesiyle ALLAH'a yönelen ve Rabbi ile baş başa kalmanın mut-luluğunu yakalayan mü'min, daima O'nun gözetimi ve desteği altında olduğunu hatırından hiç çıkarmaz, bu bilinçle hayat çizgisini anlamlı kılar.
Diğer taraftan her mü'min de Mîracdan yeterince nasibini alır. Çünkü bütün müminler namaz kılarken bu ruhani ve manevi Mîracın sır-rına ererler. Zira kulun ALLAH'a en yakın olduğu an, secdede bulunduğu andır. Bu yüzden: Namaz, mü'minin Mîracıdır. Mevlid'in Müellifi Süleyman Çelebi'nin şu mısraları ise Mîracı pek güzel hülasa eder:
"Sen ki Mîrac eyleyup ettin niyaz.
Ümmetin Mîracını kıldın namaz."
Ne yazık ki namaz konusunda birçoğumuz ihmalkar davranmaktadır. Bazı müesselere zaman zaman uğramak durumunda kalıyorum. Konuştukları zaman kültürlü insanlar ve şuurlu Müslümanlar olduklarını zannettiğim kimi kardeşlerimizin meşgale arasında namazları kaynattıklarını üzülerek müşahede ediyorum. Namazı unuttukları için değil, kılmadıkları için kaynatıyorlar.
Müminin miracı namazdır. Ama bizim müminler namaz kılmadan Miraç kandili tebrikleri yayınlıyorlar. Miracı kutluyorlar.
Ondokuzuncu asırda Kafkasya'da cihad destanları yazan İmam Şamil hazretleri gerçek bir İslâm büyüğüydü. Üç tarafı vardı. Birincisi icazetli din alimiydi, ikincisi Halid-i Bağdadî'den icazetli tarikat şeyhiydi, üçüncüsü emirul-müminin yani Müslümanların dünya işleri başkanıydı.
Şeyh Şamil hazretleri Hz.Peygamber (S.A.V.) efendimizin yolundan giden, Hz.Peygamber (S.A.V.) efendimizin halifesi ve varisi olan bir büyük sıfatıyla beş vakit namaza çok önem verirdi. Birgün huzurunda Rus çarının göndermiş olduğu Alman asıllı bir general, elçi olarak bulunmakta ve çarın namesini okumaktaydı. Çar bu namesinde bize tabi olursanız size Kafkasya hükümdarlığını verir, yılda şu kadar altın tahsisat bağlarız, gibi vaadlerde bulunuyordu. General rusca nameyi okuyor, tercüman tercüme ediyordu. Bir ara Şeyh Şamil hazretleri sabırsızlandı ve tercümana hitaben:
- Generale söyleyiniz, namaz vakti geldi, kısa kessin! dedi.
İşte hakiki islâm büyükleri namaza böyle önem verirler, İslâm'ın eyleme ait bu en büyük emrini hassasiyet ve titizlikle yerine getirirlerdi.
Bu tarihi hadiseden ibret alalım. Bir ümmetin, bir cemaatin durumu laflarıyla değil, işleriyle anlaşılır. Ben Müslümanların meskûn bir şehirde önce namaza, cemaate bakarım. Ezan-ı muhammedî okununca halk, esnaf, hür ve mukim erkek nüfus camilere gidiyor mu? Cemaat halinde imamın arkasında namaz kılıyor mu? Bu hususu kontrol ederim. 21. asırda, şu devirde Türkiye Müslümanları, İslamcıları namazı ve cemaati terk etmişlerdir. Çok küçük bir kısım kılmakta, cemaate katılmakta, diğerleri ihmal etmiş bulunmaktadır. Halbuki namaz, müminin şiarı ve en büyük alametidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.