Miraç Gecesi'nin hatırlattıkları
Unutmayalım ki "Namaz mü'minin miracıdır." Kul Allah ile sadece namazda sohbet eder. O'nunla namazda konuşur. Namaz dinin tamamını içine alan bir ibadettir. İslâm'ın eyleme ait en büyük emri namazdır. Onun için hakiki İslâm büyükleri namaz konusunda çok hassas ve titiz davranmışlardır.
Zamanımız Müslümanları namazı ve cemaati son plana almışlar ve kendi heva, heves ve kuruntularına dayanan gündemler oluşturmuşlardır.
Müslüman bir toplumun kalitesi laflarıyla değil, işleriyle anlaşılır. Müslümanların bir arada yaşadığı köylerde, kasabalarda, şehirlerde ve meskûn oldukları her nerede olursa olsun önce namazlarına ve mescitlerdeki cemaat durumlarına bakılmalıdır. Şayet namazları yoksa, bu konuda gevşek iseler, cemaat olmamışlarsa ora Müslümanları kalitesizdirler.
Ezan okunduğu zaman halk, esnaf, hür mukim erkekler camilerde namaz kılmıyorlarsa o beldenin Müslümanlarında hayır yoktur. Namazı ve cemaati terk eden Müslüman hakiki manada Müslüman sayılamaz.
Ezan bir davettir. Allah'ın huzuruna çıkmaya bir davettir. O anda, bütün ehl-i tevhid, bütün kâinat, insanın vücudundaki bütün zerreler, Cenab-ı Hakk'ın huzuruna çıkmak için sabırsızlanmaktadırlar. Allah'ın halife tayin-ettiği mü'min kıbleye yönelmeli, temsilci olarak bütün o mevcudatın zikrini ve teşbihini Rabbine takdim etmelidir. İşte namazı vaktin evvelinde, camide ve cemaatle kılmak bu bakımdan çok mühimdir. Namaz mü'minin miracıdır. Cemaatteki rahmetle, bereketle insan o yüce makama çıkabilir.
Ebû Hüreyre (R.A.)den rivayete göre Hz.Peygamber (S.A.V.) efendimize âmâ yani kör bir zât geldi ve:
Yâ Resûlallah! Gerçekten beni, mescide götürecek bir kimsem yok, diyerek, Resûlullah (S.A.V.) efendimiz-den evinde namaz kılmak için ruhsat yani izin istedi. O da kendisine ruhsat verdi. Â'mâ gitmek üzere geri dönünce Resûlullah (S.A.V.) efendimiz onu çağırtarak:
"Sen namaz için okunan ezanı işitiyor musun?" diye sordu, Â'mâ:
- Evet! cevâbını verince, Resûlullah (S.A.V.) efendimiz:
"Öyle ise namaza icabet et!" buyurdular ve evde kılmaya izin vermedi. (Müslim, Mesâcid:255, No:653; Nesâî, İmâmet:50; Ebû Dâvud, Salât:47)
Bizler de Ezan-ı Muhammediyeyi işitiyoruz değil mi? Öyle ise camiye gidelim. Namazlarımızı camide kılalım. Arkadaşlarımıza randevumuzu camide verelim. Falan camide buluşalım diyelim. Buluşma mekânımız cami olsun. Otobüs durağında, çay bahçesinde buluşacağımıza, camide buluşalım. Çocuklarımızı camiye ve cemaate alıştıralım.
İnsan evinin ve işyerinin yakınında cami bulunması büyük bir nimettir. Bu nimetin kıymetini bilelim. Cami çok uzaktaysa nefis ve şeytan vesvese verip aldatabilir, diyelim. Peki hemen yanı başımızdaki camiye gitmeyişin ne mazareti var.
Minareden yükselen Ezan-ı Muhammedî yalnızca namaz vaktini bildirmiyor aynı zamanda bizleri camiye davet ediyor. Ona göre..
Müslümanlık ve Müslümanlar için en büyük tehlike sinsice yürütülen sekülerizmdir. Sekülerizm nedir? Din ile hayatı ayırmak, yaşayışı la-dinî hale getirmek demektir. Müslümanlar pek farkında olmaksızın her geçen gün biraz daha dinî tatbikattan uzaklaşıyor. Dini, İslâm olan onmilyonlarca kişi günlük farz namazları kılmıyor. Bir kısım Müslümanlar var ki, onlar haftada bir kerre Cuma namazını bile eda etmiyor. Musalli Müslümanlar olmaktan çıkmışlar, musalla Müslümanları haline gelmişler. Yani namaz kılan Müslüman değil, öldüklerinde cenaze namazları kılınan Müslüman olmuşlardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.