- Lütfü Bey; başta Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım olmak üzere bazı futbol adamlarının suç örgütü oluşturmak, şike yapmak ile suçlanmasıyla başlayan operasyon gündemin başköşesine oturmuş bulunuyor. Bu haftaki sohbetimize bu konudaki yorumunuzu alarak başlayalım mı?

- Bir anlamda futbol, kitlelerin afyonudur. Futbolun oluşturduğu heyecan dalgası kitleleri uyuşturur. Kitleler sorunlarını kendilerini futbola kaptırıp unutur. Nitekim kitleleri uyuşturup yönetmek isteyen faşist diktatörler, “Futbol olmasaydı kitleleri bu kadar kolay yönetemezdik” şeklinde itiraflarda bulunmuştur. İnsanlara ta çocukluklarında verilmeye başlanan bu afyon, bağımlılık oluşturur. Futbol aynı zamanda kitleler arasında düşmanlıklar da oluşturur. Genelde sporun karakteri barışçı olsa da futbolun karakteri fanatizme, faşizme yakındır. Futbolun karakterinde körü körüne taraftarlık vardır. Öte yandan profesyonel futbol dünyası, inanılmaz paraların döndüğü bir dünyadır. Servetlerinin kaynağı belirsiz kişilerin kulüp başkanı olabildiği, kara paraların cirit atabildiği bir dünyadır. Elbette böyle bir dünyada işin tabiatı gereği mafya da olacaktır. Burada asıl sormamız gereken soru; “Profesyonel futbol dünyası ne kadar temizlenebilir” olmalıdır. Sanırım bu sorunun gerçekçi cevabı “Ancak bir ölçüde temizlenebilir” olacaktır. Hadi diyelim ki Temiz Ayaklar Operasyonu diye bir şike operasyonu gerçekleştirip bu işe adı karışan kulüplere, kişilere çeşitli cezalar verdiniz. Şike yapılmasını bir ölçüde önlediniz. Şikeyi bir ölçüde önleseniz de, futbol dünyasındaki diğer pislikleri nasıl temizleyeceksiniz? Futbol dünyasından bahis türü kumarı, mafyayı, kara parayı, kara adamları nasıl temizleyeceksiniz? Hadi onları da temizlediniz diyelim; futbol dünyasından körü körüne taraftarlığı, fanatizmi, holiganizmi ve de faşizmi nasıl temizleyeceksiniz? Hepsinden önemlisi, futbolun kitlelerin afyonu olma özelliğini nasıl bertaraf edeceksiniz? Uyuşsun kitleler; ver afyonu, ver afyonu! İşte onun için futbolu temizlemeye yönelik her operasyon, olsa olsa Temiz Afyon Operasyonu!

KRİZ ANINDA İLK KURTARILACAKLAR!

- CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Mehmet Haberal ile Mustafa Balbay hapisten çıkartılıp Meclis’te yemin ettirilmedikçe biz de yemin etmeyiz” diyerek başlattığı kriz şu anda sürüyor. Neler söylemek istersiniz bu konuda?

Seçim kampanyası boyunca dile getirdiği vaatlere bakılınca sanıldı ki, Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye’yi ve hatta ekonomik bakımdan zor durumdaki Yunanistan’ı kurtaracak! Ama seçimden sonra anlaşıldı ki onun niyeti sadece hapisteki Mustafa Balbay ile Mehmet Haberal’ı kurtarmak. Kılıçdaroğlu, seçim kampanyası boyunca binbir vaatte bulundu. Ancak şimdi binbir vaadinden binini unuttu. Nitekim fakir ailelere 600 TL verecek aile sigortası, mazotun litresinin 1,5 TL olması, askerliğin kısaltılması gibi vaatlerinden şimdi hiç söz ediyor mu? Eğer bu vaatlerinde samimi ise seçimden hemen sonra Meclis’te bunları dile getirip Hükümet’i bu konuda zorlaması gerekmiyor muydu? Ne var ki Kemal Kılıçdaroğlu, Hükümet’i sadece Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ın hapisten çıkartılması konusunda zorlamak istedi. Onların bulunduğu hapishanenin kilidini açabilmek için Meclis’i kilitlemeye niyetlendi. CHP’nin tek başına Meclis’in çalışmalarını kilitlemesi mümkün değil ama, hadi diyelim ki kilitledi. Peki Meclis kilitlenirse Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ın bulunduğu hapishanenin kilidi açılabilir mi? CHP yemin edip Meclis’in çalışmalarına iştirak etmedikçe, Meclis’e Mustafa Balbay, Mehmet Haberal gibilerin sorunlarının çözümü için makul bir öneri getirmedikçe, onları hapisten çıkartıp Meclis’e getirebilir mi? CHP akıl edemiyor mu ki, Meclis’i kilitlemek istemek, bir bakıma Mustafa Balbay ile Mehmet Haberal’ı da hapishanede kilit altında tutmak değil mi? CHP’nin bu yaptığı akıl işi mi? Dahası, halkın çözülmeyi bekleyen binbir sorunu varken CHP’nin bunlardan sadece birine kafayı takması akıl işi mi? Halkın binbir sorunundan sadece birine odaklanmak halka saygısızlık değil mi? Halkı kurtarmak vaadiyle yola çıkan Kılıçdaroğlu’nun, “kriz anında ilk kurtarılacaklar” listesinde Mustafa Balbay ile Mehmet Haberal’dan başka bir şey yokmuş demek ki! Ayrıca Kemal Kılıçdaroğlu, onları kurtarayım derken başlattığı yemin kriziyle kendisini de kurtarılacak duruma düşürmedi mi? Kılıçdaroğlu tükürdüğünü yalamadıkça içine düştüğü bu durumdan kendisini kurtarabilir mi?