‘Kandıran’ kadar, ‘kandırılan’ da suçlu değil mi
*Pazarları, okuyucu yazışmalarından derlemelere ayrılan bir ‘Hasbihal’e daha, selâmla..
-Necmiye Kiraz yazıyor: ‘Y.N.ö., ‘Allah ile aldatmak’ üzerine yeni bir kitab yayınladı.. Yazdıkları genelde, her şuûrlu müslümanın da karşı çıktığı yanlışlar.. Ama, o yeni bir buluş gibi sunuyor.. Ayrıca, inancın kötüye kullanılması, ilk kez İslâm’da oluyor değil.. Bu facia, her inanç ve ideolojinin başına gelmiştir. Asıl sorum şu: ‘2002 seçiminde Baykal’ı ve partisini millete takdim ederken, YNö, halkı ne ile aldatıyordu? Keza, bir siyasî lideri kutsayıp, bir tâgûtî sisteme yıllarca destek vermedi mi? YNö aynaya baksın, suçluyu orada da görecektir..’
-Mustafa Reyhanlı Ankara’dan yazıyor: ‘AK Parti’nin hiç mi suçu yok? Gerçi ufak çaplı eleştirileriniz oluyor, ama, daha fazlasını hak etmediler mi, yani?’
*Hatalar, yanlışlar niye olmasın? Bu hep olacak ve hatasızlık iddiası asıl hata ve felaket olur. Ama, bunlar için kapatma dâvası açılacaksa, o zaman kapatılmayacak kimse kalmaz. Gerçek başka.. Oligarşik dikta, dünlerde askerî, bugün ise yargıçlar eliyle, ‘mütegallibe zümresi’nin tahakkümünü sürdürmek ve iktidarın halkın istek ve iradesine göre şekillenmesini engellemek istiyor. Böyleyken, Tayyîb Erdoğan’la uğraşmak mâkul mü?
-Osman Engin (habervaktim.com) yazıyor: ‘Emperyalistlerle işbirliği yapan ve memleketin bütün işletmelerini ve topraklarını peşkeş çeken bir iktidarı niye eleştirmiyorsunuz?’
*Devletin elindeki KİT’ler özelleştirilirken, ‘yerlide kaldı, yabancıya satıldı..’ gibi görüşler, gerçeğin gizlenmesine yardımcı oldu. Oyunun başka tarafı da görülmeli.. O kurumlar hep görev zararı ediyor ve millet ödüyordu.. Şimdi kâra geçirildi, bir de vergi ödüyorlar.. Eskiden Boğaz Köprüsü’ne hayır diyenler, köprü yapılıp satılınca bu kez de o satışa karşı çıktılar, ama o satış parasıyla, yeni köprü yapıldı. ‘özelleştirme’lere karşı çıkanlar bilmeden, em. yüksek bürokratların ‘arpalık’larını kaybettiklerinin kaygusunu yansıttıklarını bilmiyorlar. Sadece Almanya’da TC. vatandaşları da, 100 bin’e yakın mülk sahibi, bugün.. Bu, bu çağın gerçeği..
-Tûba Şahin yazıyor: ‘A. Latif Şener’in geçen Pazar günü G. Civaoğlu ile yaptığı söyleşide şarkılar ve N. Hikmet’ten şiirler okuması, sadece bir ‘beni beğenin’ çabası değil, adetâ, kendisinin nerelere aid olabileceğinin de işaretlerini verme gayretiydi.. Doğrusu, utandım.. Hele de, Nâzım’ın şiirlerini kimlerin niye okuduğunun düşünülmemesi daha bir zavallılıktır. Bu, ‘aşağılık kompleksi’ değil midir? Bununla o, birtakım yerlere, ‘Bakın, sizden farkım yok!’ diyorsa, esaslı yanılıyor.. O ki, hanımı ve kızı örtülü imiş; bu hali sürdükçe, ağzıyla kuş tutsa, kendisini beğendiremez ve sadece bir güç odağını parçalamak için kullanılmış olur.. Şener, sanıyorum ‘ben liderim’ demekle veya bazı çevreler kabul ederse lider olunabileceğini sanıyor. T. Erdoğan halk tarafından bir lider olarak görülüyorsa, bu onun çabalarından değil, belki de tam tersine, o yönde bir çaba göstermemesinden kaynaklanıyor.’
*Sahi, Nâzım’ın dünyasına bağlı olup da, Necîb Fâzıl’dan şiir okuyan kaç kişi çıktı? Kaldı ki, ikisi de, zıd dünyalarda olsalar da, şairlikte benzer sayılırlardı.. Sadece birisi feryad edercesine, diğeri derunî dünyaya hitab eden şiirler yazardı. Ve, bugün, 25. yıldönümünde rahmetle bir daha andığımız Necîb Fâzıl vefat ettiği zaman bile, Nâzım’ın ideolojisine bağlı hemen bütün kalem sahibleri, ‘Necîb Fâzıl, İslâmî bir dünyayı tercih ettiğinde.. 40 yıl önce ölmüştü..’ demekten bile kaçınmamışlardı. Ders çıkarmak isteyenlere, bu bile yetişir.
-M. Emin Güneş Bursa’dan yazıyor: ‘Bursa-Yeşil Câmi’de İng. Kraliçesi’ne Kur’an okunmasında takib olunan usûl, nicelerinin öne çıkmak için sergiledikleri çirkin oyunları da gözler önüne serdi.. Kırgınlıklar oldu.. Kraliçe diye ayırım olmamalı değil miydi?’
*Güvenlik endişesiyle de yanlış yapılmış olamaz mı? Bu vesileyle, belirteyim: Kraliçe, ing. kilisesinin de başı olduğundan, ona Kur’an’dan Hz. Meryem ve Hz. îsâ ile ilgili bölümler okunsa, muhatabın hassas olduğu konularda tebliğ yerine geçmiş olurdu..
-İsa Mıhçı (kudusyolu.com’da) yazıyor: ‘Yıllarca duayen saydığımız bir zâtın bize yaşattığı hayal kırıklığını henüz de atamadım.. Hele, müslümanlara yaşattığı utanç ve laik yobazların eline verdiği koz tam bir yüzkarası.. Gerçek anlaşılmadan, savunmaya geçilmemeliydi..’
*Netleşmeyen bir konuda, suçlama ve sahiblenme sözkonusu olmadığını farketmediniz mi?
-Konuralp Can yazıyor: ‘Geçenlerde, bir yazınızda değindiğiniz, ‘çanakkale Savaşı’na aid olduğu söylenen resimler hakkında K. Evren’in itirazı doğru olabilir. çünkü, o kişiler, Bolu’dan İzmir’e çalışmaya giden kimselerdi.. Bunu, onların torunları açıkça belirtiyorlar.. Ama, değindiğiniz gibi, Osmanlı askerlerinin durumu da farklı değildi.’
-Ali Yalçın Bursa’dan ve Murteza Kerimoğlu Mardin’den aynı konuda yazıyor: ‘Amerika, biz ‘boş ver’ desek de, bizi bırakmıyor.. Başkanlık seçimlerine nasıl yaklaşmalı?’
*Bush’un 8 yıllık başkanlığının tamamının sürekli müslüman coğrafyalarına saldırılar içinde geçmesi, o siyasetin gereği olarak, USA emperyalizminin, dünyanın, hele de müslüman halklar üzerine entrikalar çevireceği ve tebelleş olmaya devam edeceğini de gösteriyor..
Bilindiği gibi, Amerika’da iki parti var, ‘Fil’ amblemli ‘Cumhuriyetçi’lerle, ‘Eşek’ amblemli ‘Demokrat’lar.. Şimdi, ‘Fil’in yorgun düştüğü söyleniyor. Yani, ‘Eşek’ler kazanabilir.. Ama, ‘eşek’lerin adayı henüz belirlenmedi; iki aday var.. Hillary ve Obama.. Hangisi seçilirse seçilsin, Amerika için ilk olacak. Obama, ilk siyahî başkan; Hillary ise ilk kadın başkan!..
Obama’nın aday seçilmesi, ‘beyaz’ çoğunluğu, Cumhuriyetçi aday McCain’e yöneltebilir.
Ama, Obama seçilirse, Amerikan toplumu, çok büyük bir değişim geçiriyor sayılmalıdır.. çünkü, o toplum, 40 sene öncelerde siyahları, beyazların gittiği lokantalara ve bindiği otobüslere bile almıyordu. Şimdi ise, Barack Hussain Obama gibi, kökleri, Afrika, Avrupa ve Amerika kıtalarının üçünde de bulunan birisinin Başkan seçilmesi ihtimali var.. Bu da bir diğer globalleşme sürecinin ürünü.. Ayrıca, o hristiyan annesinin elinde büyüse de, müslüman olan babasının verdiği ‘Huseyn’ adı sebebiyle, onun müslüman toplumlara ve tersine, ‘müslüman olmadığını isbatlamak için’, kiliseye daha yakınlaşacağını düşünenler de var.
-M. Mus’ab yazıyor: ‘Ben Usâme bin Laden’e mücahid gözüyle bakıyorum, ama, siz galiba başka şekilde bakıyorsunuz. Bence o, ABD’nin adamı değil, büyük mücahidlerdendir.’
-Reşit (habervaktim.com’da) yazıyor: ‘Usâme’nin Afganistan’da Amerika’yla işbirliği yaptığını yazdınız. Nereden biliyorsunuz? Size, (... filanca) kitabı okumanızı tavsiye ederim.’
*Ben bugüne dek, Usâme aleyhinde veya lehinde tek kelime yazmadım. Şu anda nerede ve hangi şartlarda olduğunu bilmiyorum. Ama, onun Afganistan müslümanlarının direnişindeki etkinliğine bizzat şâhid olmuşumdur. O zaman, o Amerika ile değil, Amerika onunla işbirliği yapıyordu, komünizmin yenilgisi için.. Bazı bilgiler sadece kitablardan da elde edilemez..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.