Sağlıkta şiddet olayları
Bu gün Ramazan ayının ilk günü... Önce tüm İslam alemini kutluyorum ve bizleri bugünlere sağlıklı ulaştıran Allah’a (cc) şükrediyorum. İşgale uğramış Filistin’de İsrail, Afganistan ve Irak’ta ABD, Çeçenistan’da Rus güçlerine karşı mücadele veren bu ülkelerin mağdur ve mazlum halklarına bu ay ve daha sonraki aylarda Rabb’imin güç ve sabır ihsan etmesini ve onların başarılı olmalarını diliyorum. Ayrıca bu ayın ülkemizde huzurun tesisine, kardeşlik değerlerimizin kuvvetlenmesine vesile olmasını temenni ediyorum.
Bu yazımda hem sistem hem de bir insanlık sorunu haline gelen “sağlıkta şiddet” olayları üzerinde durmak istiyorum. Sağlık hizmetinde bulunan insanlarımızın zaman zaman hasta ve/veya daha çok hasta yakınları tarafından fiili saldırılara uğramalarını basından takip ediyoruz. Bu konuda sağlık sendikaları kınayıcı açıklamalarda bulunuyorlar ve mensuplarına sahip çıkmaya çalışıyorlar. Gerçekten sağlık çalışanlarının hem üstlendikleri görev sorumluluğunun omuzlarına getirdiği yükü, hem de işlerini yaparken hasta yakınlarının onlara saldırılarını kaldırabilmeleri mümkün değildir. Gerek hekimlerin gerekse diğer sağlık çalışanlarının kendilerini bizzat koruma imkanları olamayacağına göre, bu gibi durumlarda görevlileri korumaya yönelik güvenlik tedbirlerinin artırılması ve artık caydırıcı güçlü yasal düzenlemelere ihtiyaç olduğu açıktır.
Geçtiğimiz yıllarda Okmeydanı Eğitim-Araştırma Hastanesi’nde eşini tedavi eden doktora, eşinin tedavi sırasında vefat etmesini kabullenemeyen kocası silahla saldırdı. Saldırı sonucu ölümden dönen Cerrahi Kliniği Şefi’nin uzun süre tedavisinin yoğun bakımda sürdüğünü, bazı fonksiyonlarının da geri gelmediğini, bozulduğunu hatırlıyorum. Bu tür saldırılar ile hayatını kaybeden önemli bir kalp cerrahı Prof.Dr. Edip Kürklü’yü ve diğer tedavi etmeye çalıştıkları hastalarının vefat etmesi sonucu, hasta yakınları tarafından silahlı saldırı ile hayatını kaybetmiş sağlık çalışanlarını rahmetle anıyorum.
Konya’da geçtiğimiz günlerde hasta yakını tarafından saldırıya uğrayan ve kolu kırılan bir hekimin davasının sonuçlandığını öğrendim. Doktor dava açmış ve mahkeme cezaya hükmetmiş... Bir defa her hasta yakınının böyle davranmadığını biliyoruz. Bazılarının doktora karşı bir nedenle kendisinde oluşan kin ve nefret ile saldırdığını söylemeliyiz. Bazılarında da artık hekimin çekingenliği, olaylar sırasında sessiz kalması ile önlendiğini biliyorum. Tamam her hasta yakını böyle değildir. Ancak böyle vakaların çoğaldığını görmekteyiz. En son 19 Temmuz’da Sağlık-Sen Malatya Şube Başkanı’nın sağlık personeline yapılan saldırıyı kınayan bir açıklamasını okudum; “19 Temmuz 2011 tarihinde 112 Acil Yardım birimine saat 19.00 sularında telefonla yapılan ihbar neticesinde ivedi olarak olay yerine ekip nakledilmiş ve yaklaşık 6 dakika içerisinde olay yerine ulaşan ekipteki görevlileri hasta yakınları saldırarak darp etmişlerdir” diye... İşin enterasan tarafı saldırıya uğrayan 112 Acil çalışanlarının fiziki olarak darp edilmesine ve psikolojileri bozuk olmasına rağmen yetkililer tarafından görevlerine devam ettirilmeleridir.
BAKANLIK SAĞLIK EKİBİNE SAHİP ÇIKMALIDIR
Geçtiğimiz günlerde oturduğum mahallede aile hekimi olarak çalışan doktoru tanımak istedim. Genellikle bu genç doktorlardan bazıları benim öğrencilerim de olabiliyor. Doğrusu onları görevlerinin başında, hizmet ediyor görmek beni mutlu ediyor. Bu ziyaretimde çok kısa bir süre geçmişti ki bir bayan hışımla odaya girdi ve “Muayene için beklediğini, bekleyecek daha zamanı olmadığını” söyleyerek hekimi adeta azarladı. Davranış şekli buyurgan gibiydi. Aile Hekimi “Peki, hocam gelmiş onunla tanıştım, şimdi alacağım” dedi. Bu konularda diğer bazı aile hekimleriyle de görüştüm. Bir bayan aile hekimi “Odamda özel bir işimi yapmak için kapıyı kapattım, hemen kapı çok sert şekilde çalınmaya başladı, mecburen açamadım; bir-kaç dakika çalmayı sürdürdü, sonra açmak zorunda kaldım” dedi. Hasta “Kapıyı kapatamayacağını, kendisini muayene etmesi gerektiğini ve bunu da şikayet edeceğini” vs. söylemiş, hakarete varan sözler sarf etmiş... “Bakanlık olayı nasıl karşılıyor?” diye sordum... “Bakanlık şikayetleri değerlendiriyor ve performansımızdan kesiyor” dedi. Demek ki hasta, şikayetinin önemsendiğini biliyor... Kimi zaman hasta, kimi zaman da doktor haklı olabilir. Ümit ediyorum ki bu konuda adaletli davranılıyordur. Ancak aile hekimlerinin sindirilmiş olduğunu anladım.
Hekimlik kutsal bir meslektir. Onların mezun olurken ettikleri yemin ve bu aziz milletin onlara kazandırdıkları ahlaki değerler ile hizmet etmeye çalıştıklarını biliyorum. Gece gündüz demeden vatandaşlarımızın dertlerine derman olmaya çalışan sağlık personelinin bazıları hata yapabilir. Bunlara karşı bakanlığın gerekli işlemi yaptığını da anlıyorum. Ancak hekime karşı yapılan saldırılarda bakanlığın ne yaptığını merak ediyorum. En azından bir yetkilinin çıkıp personeline karşı yapılmış saldırıyı kınaması olmaz mı? Hekimler için şikayet olduğunda işlemi yapıyorsun; peki sözlü ve fiili saldırı olduğunda bu doktor ne yapacak, gidip dava mı açacak?.. Bunlarla nasıl başedecek?.. Eğer bu tür olaylar karşısında bakanlığın veya yetkililerin sessizliği politik amaçlı ise, ürkütücü bir durumdur. Gerek Başbakan gerekse Sağlık Bakanı’nın bu konuda “vatandaşın yanında duruyor görünmesinin” yanı sıra kendi ekibine, hizmet eden bu insanlara da sahip çıkacak davranışta bulunmalarını temenni ediyorum. Aksi takdirde olay vatandaşın oyunu almaya yönelik “politik sessizlik” olarak değerlendirilebilir. Hekime yapılan saldırılar ölümle de sonuçlanabiliyor. Bu meslek mensuplarının hizmetleri sırasında saldırılar karşısında dava açmaları için bakanlığın hukuki desteğinin oluşturulması gerekir. Ayrıca hekime yapılan saldırılar için ceza kanununda yapılacak değişikliklerle verilen cezalar, caydırıcı özelliği olacak şekilde düzenlenmelidir. Sayın Sağlık Bakanı da bir hekimdir. Bu önerileri daha iyi anlayacağını sanıyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.