Selahaddin Çakırgil

Selahaddin Çakırgil

‘Yurtta karmaşa, dünyada karmaşa..’ gerçeğindeyken..

‘Yurtta karmaşa, dünyada karmaşa..’ gerçeğindeyken..

Birkaç ay önce kullandığı ‘mahalle baskısı’ deyimiyle, bu zamana kadar olmadığı derecede Türkiye’de de meşhur olan dünyaca ünlü sosyolog Prof. Şerif Mardin, 10 ay öncelerde lafını ettiği, ‘sosyal hayatta gözardı edilmemesi gereken bir olgunun da ‘Mahalle Baskısı’ olduğuna dair sözlerinin çarpıtıldığını, kötü niyetli olarak kullanıldığını’ nihayet belirtmiş.. Onun sözünün hedefinden saptırıldığı konusundaki tesbitler, bu sütunda da dile getirilmiş ve kendisinin bu hususta bir açıklama yapması hatırlatılmıştı.. çünkü, onun sözünün hedefinde başka şeyler de vardı. Ama, ‘taife-i laicus’, onun sözlerini tek yönlü olarak ve işine geldiği gibi ve en yaygın şekilde haftalarca-aylarca sakız gibi çiğnemiş, tahrif etmişti.. Ama, daha ilginç olan, Mardin Hoca’nın bu konuda aylarca şaşırtıcı şekilde susmasıydı. O, âdeta, çarpıtılan bir sözü etrafında çıkan tartışmanın keyfini sürüyor gibiydi; ‘çarpıtmaların objektif analizini yapmak için, sosyolojik bir gözlem yapıyor olabilir..’ diyenler bile oldu.
Aradan aylar geçtikten sonra da olsa, Prof. Mardin, Türkiye'nin gündemini uzun süre meşgul eden o sözüyle anlatmak istediğinin tam anlaşılamadığını -yeni anlamışçasına- 'mahalle baskısı' sözüne açıklık getirip, ‘medyanın ‘Malezya örneği’ni de çarpıttığını, Malezya’ya giderek yapılan sığ yorumların da gerçeği yansıtmadığını, bu çabalardaki yaklaşımın basitliğini’ belirtmiş; İst. Harbiye’deki Cemal Reşit Rey Salonu'nda düzenlenen 'Mahalle Baskısıyla Ne Demek İstedim?' konulu toplantıda.. Yani, Hoca, ‘bir sözünün yanlış anlaşılmasının da sosyolojik tahlilini yapmış..’ denilebilir.
Her ne ise.. Bunca gecikmeden sonra, insanın, yine de ‘Bonjour Hoca..’ diyeceği geliyor..
Ancak, Prof. Mardin, şimdi de, aslında, üzerinde, ‘mahalle baskısı’ sözünden çok daha fazla tartışılması gereken bir yeni söz söylemiş.. Ve, ‘kemalizm'in kuru bir ideoloji olduğunu; 'Yurtta sulh, cihanda sulh' sözünün çok derin bir ifade olmadığını’ da beyan etmiş!
Tövbe, tövbe.. Sahasında, dünyaca tanınmış sayılı bilim adamlarından birisi olduğu halde, ‘Türk Bilimler Akademisi’ne kabul edilmeyişinin sebebini de ifşa etmiş oluyor, böylece..
Gerçi, Prof. Mardin’i takib edenler bilir ki, bu gibi sözler Hoca için taze değildir ve o, 30 yıl öncelerde de, ‘Abdulhamid döneminin baskıcılığının kendi içinde bir anlaşılabilir mantığının olduğunu; ama, kemalizmin baskıcılığının aynı tutarlılığa sahib olmadığını, felsefî bir dayanağının bulunmadığını’ dile getirmekteydi.. Hoca şunu da eklemiş: ‘Türkiye'de kemalizm'in tartışılması bugüne kadar mümkün olmamıştır, tartışan kişi de hayatını hapishanede geçirir!.’
Star isimli tv. kanalında, 11 Mayıs günü, ‘Atatürk konusunda konuşup da ömrünün sonunda hapishaneye girmek istemediğini’ söyleyen Şevket Eygi’ye, ‘Tabii efendim, Atatürk gibi büyük bir lider hakkında, hapse girmeyecek şekilde güzel konuşmak gerekir!’ diye nefis bir ‘fikir ve ifade hürriyeti’ anlayışı sergileyen R. Mengi isimli ‘muharrire’ ve tv. programcısının sözlerini hatırlamanın tam sırası..
Ama, bu kez, Prof. Mardin,‘kemalizm kuru bir ideolojidir.’ diye bir net ifade de kullanmış ve ‘Kemalizm hakkında uzun çalışınca ne kadar kuru bir ideoloji olduğunu rahatlıkla anlayabiliyorsunuz. Bu ideoloji topluma iyi, güzel ve doğru hakkında hiçbir şey verememiştir. 'Yurtta sulh, cihanda sulh' sözü çok derin bir ifade değildir.’ demiş..
Hoca, mayınlı arazide dolaşırken, üzerine çevrilecek oklara hazır olmalıdır..
Sahi, şu, ‘Yurtta sulh, cihanda sulh..’ lafının çok yüksek bir düşünce eseri olduğunu papağan gibi söyleyenler şimdi ne diyeceklerdir?
‘Sulh’ün, barışın hedef olarak seçilmesi, bazen en büyük zulümlerden birisi de olabilir..
çünkü, hele de M. Kemâl’in de temel ölçü edindiği bugünkü ‘materyalist/laik dünya’nın adâleti güce dayandırmakta oluşunun karşımıza sadece şu son yüzyılda bile çıkardığı korkunç ‘barış’ı değerlendirerek, o ‘resmî ideoloji’ sloganını da anlayabilirdik..
Hakk’ı, adâlet’i esas almayan bir sulh’ün/barışın, Hulagû’ların, Hitler ve Stalin’lerin, Churchill’lerin, (ilk atom bombasını kullanan) Truman’ın, ve Saddam ve Şah’ların ve daha nice ‘resmî ideoloji ikonları’nın, Bush’ların insanlığa sunduğu ‘barış’ nasıl hedef olabilir?
Zoraki bir barış, zoraki bir savaştan da acıdır, insanlığı rûhen daha bir öldürücüdür..
‘İnsan’ı, adâletsiz ve sadece kuvveti esas alan bir ceberrutlukla teslim alan modern çağın barışının ortaya uluslararası planda nasıl bir karmaşa ortaya çıkardığı gözler önündedir..
‘Yurtta sulh’ sözünün de, halkın kalbindeki Hakk ve adâlet anlayışından kaynaklanmayıp, zorbalığa, despotluğa dayanması yüzünden; sonunda, hem de adâlet ve hukuk adına bile, ülkenin nasıl bir kargaşaya sürüklenmek istendiği ise, son gelişmelerle daha bir ortada..
Evet, ‘yurtta kargaşa, dünyada kargaşa’ sürecindeyken, özlenen barış nasıl olmalıdır?
Ama, karamsar olmaya da gerek yok, gecenin en karanlık ânı, şafağın en yakın olduğu ândır..
*İSLâM BİLİM VE TEKNOLOJİ TARİHİ MüZESİ’nin açılışı münasebetiyle..
Cumartesi günü, İstanbul-Gülhane’de ‘İslâm Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi’nin açılış törenlerini zevkle, heyecanla, duygulanarak izledim..
Prof. Fuad Sezgin, kendi sahasında dünya çapında otorite olan büyük bir ‘ilim adamı’dır ve 85 yaşına rağmen, heyecan ve azminden bir şey yitirmemiştir. O ‘27 Mayıs 1960 İhtilali’nden sonra İst. üni’den siyasî sebeblerce atılınca Almanya’ya gelmiş ve gerçek kabiliyetlerini orada sergilemek fırsatını bulmuştur. Onun içindir ki, bir ihtilalciye, ‘Size muhalifim, hayırlı bir iş yapacağınıza da inanmıyorum.. Ama, bir hayırlı işiniz oldu, o da beni üniversiteden atmanızdır.’ dediğini anlatmıştı. Evet, ‘kahır’lardan, ‘hayır’lar hâsıl olmuştur.
Fuad Hoca, iki sene kadar önce görüştüğü Tayyîb Bey’e, çalışmalarının Türkiye’de de kalıcı bir müzede toplanması emelini belirtir ve o da ona bütün imkanları sunar ve bu müze kurulur. Tayyib Bey bu ilgisini müzenin açılışında bulunup güzel bir konuşmayla Hoca’yı tebrik ederek de göstermiştir..
Bu müzeyi dünya gözüyle görmesi, Fuad Sezgin Hoca için ayrı bir manevî hazz olmalıdır.
‘Latin dünyası, İslâm bilginlerinin çalışmalarını kaynak göstermeden aktardıkları için Avrupalılar herşeyi kendilerinin sanıp büyüklük kompleksine; müslümanlar da rasyonel çalışmaları duraklattıkları için aşağılık duygusuna kapılmıştır.’ diyen Fuad Hoca’nın bu müzesinin büyük hizmetlere vesile olacağını umuyorum.. Açılış töreninde Fuad Hoca’dan ayrı olarak, Kültür Bak. Ertuğrul Günay ve Dev. Bak. Mehmed Aydın’ın her ikisinin konuşmaları da ‘enfes’ti.. Aydın’ın zâten kendi sahasıydı; ama, Günay, adetâ yerini yeni bulmuş gibiydi.. Bu hayırlı çalışmanın ortaya çıkmasında emeği geçenlere teşekkürler..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selahaddin Çakırgil Arşivi