Artık Genelkurmay Başkanları şapkasını alıp gidecek!
- Lütfü Bey; YAŞ süreci ılımlı, sakin bir şekilde sona erdi. Ancak bu sürecin başlangıcında Genelkurmay Başkanı ile üç kuvvet komutanının istifa ettikleri duyulduğu sırada Kemalist-faşist yazarlar, komutanların bu davranışının hükümeti yıkacak bir deprem oluşturacağını söylemişlerdi. Hatta bu yazarlardan Nihat Genç, “Seyreyleyin şimdi gümbürtüyü. Komutanlar istifa edeli şu anda 1 saati geçti; ama Başbakan Erdoğan ortada yok. Belli ki saklandığı kapalı kapılar ardında şimdi ne yapacağını düşünüyor” şeklinde yorum yapmıştı. Bu haftaki sohbetimize bu konudaki değerlendirmelerinizi alarak başlayalım mı?
- Şöyle yapalım; şu ya da bu kişinin söyleyip yazdıklarını konuşmayalım. Kişileri değil, zihniyeti sorgulayalım. Evet, ülkemizde ordunun hükümete karşı isyan bayrağı açmasını, hükümeti yıkmasını arzulayan bir zihniyet var. İşte bu zihniyetin sahipleri böyle durumlarda düğün bayram edercesine ortaya fırlıyorlar. Gerçeğin sesine değil arzularının sesine kulak vererek konuşup yazıyorlar. Nitekim Genelkurmay Başkanı ile üç kuvvet komutanının istifa ettiklerini duyunca da böyle yaptılar. Ordunun hükümeti yıkmasını arzuladıkları için, komutanların bu davranışının hükümeti yıkacak bir deprem oluşturacağını söyleyip yazdılar. Başbakan korkudan şapkasını alıp gidecek sandılar. Ama görüldü ki, şapkasını alıp giden Başbakan değil Genelkurmay Başkanı’ydı! Gerçeğin sesine değil arzularının sesine kulak verenler yanılmışlardı. Askeri darbeler konusunda ülkemizin gerçeği şudur ki, ABD istemedikçe askerler darbe yapamazlar. Şu an içinse ABD’yi yönetenler ülkemizde bir askeri darbe olmasını istemiyorlar. İşte Kemalist kesimler ABD istemedikçe ordunun darbe yapamayacağını, şu an için de ABD’nin bir askeri darbe istemediği gerçeğini bir türlü anlamıyorlar. Ya da anlamak istemiyorlar. İstiyorlar ki milletin seçip iktidara getirdiği partiyi ordu darbe yapıp devirsin. Onların zihniyetini millet iktidara getirmediğine göre, ordu iktidara getirsin. ABD yeşil ışık yaksa da bir askeri darbe olsa, belli ki bu zihniyetin sahipleri düğün bayram edecekler. ABD’nin desteğiyle darbe yapan komutanları baş tacı edecekler; onların yoluna güller dökecekler. Ancak değişen dünya ve ülke şartlarından habersiz oldukları için, artık şapkasını alıp gidenin Başbakanlar değil Genelkurmay Başkanları olacağı gerçeğinden de habersizler!
SÖZ KONUSU ÇIKARLARIN SAVUNMASIYSA, GERİSİ TEFERRUATTIR!
- Paşa çocuklarının, gelinlerinin, damatlarının ASELSAN, HAVELSAN, TAI TUSAŞ gibi savunma sanayi şirketlerinde torpille ve usulsüz şekilde işe girdikleri ve 12 milyar lira gibi çok yüksek maaşlar aldıkları ortaya çıktı. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?
- Anlaşılan paşa çocuklarına torpilli iş, yüksek maaş; yoksul çocuklarına da naaş yakıştırılıyor! Nitekim otuz yıldır sürmekte olan savaş nedeniyle Güneydoğu’dan her gün onlarca naaş geliyor, ama bunların içinde bir tek paşa çocuğu bile bulunmuyor. Paşa çocuklarını arayan ya torpilli askerlik yaparken buluyor, ya da işte böyle torpille girdikleri, yüksek maaşlar aldıkları şirketlerde buluyor. Bu durum dünden bugüne böyle geldi. Böyle geldi ama böyle gitmemeli. Artık paşa çocukları ile yoksul çocukları bu konuda ve her konuda eşitlenmeli. İşe girerken de, askere giderken de eşitlenmeli. Yeteneğiyle, bilgisiyle bir işi hak eden kim ise, paşa çocuğu, yoksul çocuğu ayrımı yapılmadan o iş ona verilmeli. Güneydoğu’da savaşmak üzere asker gönderilecekse yine paşa çocuğu, yoksul çocuğu ayrımına gidilmemeli. Paşa çocuğu askerliğini 5 yıldızlı orduevlerinde, ordu tesislerinde güle oynaya geçirmemeli. “Paşa çocuğu oynaşta, yoksul çocuğu savaşta!” diye özetlenebilecek bu duruma son verilmeli. Söz konusu olan vatan savunmasıysa, bunun bedelini paşa çocukları da ödemeli. Ama bakıyoruz da yoksul çocukları vatanın savunmasında, pek çok paşa çocuğu da çıkarlarının savunmasında! Hani birileri “Paşalar hükümetlere muhtıralar verirken ya da tepkisel istifalar ederken niçin hep borsanın kapandığı, piyasaların sona erdiği saatleri tercih ediyorlar” diye soruyor ya. Çünkü kontrollerinde olan, örneğin Oyak Holding nedeniyle paşalarımız ister istemez holding yöneticisi gibi düşünmek mecburiyetindedir. Kontrollerindeki holdingin zarar görmemesi, hisselerinin düşmemesi onlar için hayati önemdedir. Bu da gösteriyor ki, önemsedikleri asıl şey kapitalist çıkarlardır. Söz konusu çıkarların savunmasıysa, gerisi teferruattır!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.