İçine zehir katılmış bal
Görünüşte Paris’te Filistin’e bağış yapanların bir uluslar arası toplantısı düzenlendi. Aynı gün işgalci Siyonist devlet Gazze’ye yönelik vahşi saldırılar gerçekleştirdi ve 12 kişiyi şehit etti. Şehit edilenlerin birçoğunu İslâmî Cihad Hareketi’nin mücahitleri oluşturuyordu. Biri de hareketin askerî kanadı durumundaki Kudüs Seriyyeleri’nin Gazze bölgesi genel komutanı Macid Harazin’di. Saldırılarda Gazze’deki hükümetin İçişleri Bakanlığı’na bağlı olarak görev yapan iki deniz polisi de şehit oldu. Onlarca insan da yaralandı.
Aynı gün, Siyonist işgal devletinin Gazze’yi sıkı bir kuşatma altında tutmasından dolayı tedavi için dışarı çıkamaması sebebiyle hayatını kaybeden 35 yaşındaki Emel Yunus Subeyh’le birlikte, tedavilerinin engellenmesi yüzünden hayatlarını kaybedenlerin sayısı 41’e yükseldi. Bu da katliamın bir başka şekli. Emperyalizmin insanları bu şekilde ölüme sevketme metodunu biz daha önce Irak’tan ve başka yerlerden tanıyoruz. Şimdi güya Paris’te Filistin’e bağışta bulunanlar toplantısını organize edenler de Gazze’deki bu tedrici katliama destek verenlerden başkaları değildir.
Görünüşte bir “barış” konferansı olan Annapolis Konferansı’nın düzenlendiği günlerde de işgalci Siyonist devlet aynı şekilde azgınlaşmış ve özellikle Gazze’ye yönelik saldırılarını artırmıştı. Gerek konferansın düzenlendiği günlerde ve gerekse sonrasında trendini artıran saldırılarda Filistinlilerden şehit edilenlerin ve yaralananların sayısında büyük artış oldu. Bütün bu saldırıların, katliamların ve cinayetlerin tesadüf olduğunu düşünmek fazla saflık olur. Belli ki söz konusu konferanslar işgalci Siyonistlerin cüretkârlıklarını, azgınlıklarını ve saldırganlıklarını artırıyor. Ne kadar ilginç değil mi, uluslar arası güçlerin Annapolis’teki “barış” ve Paris’teki “bağış” görüşmeleri Filistinlilere saldırı, kan ve katliam olarak yansıyor.
HAMAS tarafından yapılan açıklamada uluslar arası güçlerin Paris toplantısındaki “bağış”larının bala katılmış zehir olduğu dile getirildi. çünkü Filistin topraklarındaki Siyonist işgalin geleceğini kurtarma çabasındaki güçlerin asıl amaçları Filistinlilerin problemlerine çözüm bulmak değil, para karşılığında birtakım haklarından vazgeçmelerini sağlamaktı. Ama bunu Filistin halkına yaptırmaları mümkün olmadığından, “Filistin tarafı” diye yine kendilerinin tayin ettikleri kişilere yaptırmaya çalışıyorlardı. Meşru Filistin hükümetinin başbakanı İsmail Heniyye de bunu bildiği için Paris’teki konferansa “Filistin” tarafı sıfatıyla katılanlara vatanı satmamaları, para karşılığında halkın meşru haklarından vazgeçmeye kalkışmamaları uyarısında bulundu.
Filistin özerk yönetim bölgesinde son genel seçimler öncesinde en çok gündemi oluşturan konulardan biri yolsuzluklardı. Hatta HAMAS’ın seçime girip girmemesiyle ilgili tartışmalarda seçime girilmesinden yana tavır koyanların taleplerinden biri Meclis’e girmek ve hükümete müdahale imkânı elde etmek suretiyle yolsuzlukların üzerine gitmekti.
O zaman, özerk yönetime uluslar arası güçler tarafından verilen ya da taahhüt edilen bağışların rakamları çok daha küçüktü. Ama bunların Filistin halkının ekonomik sıkıntılarının hafifletilmesinde zikre şâyân bir etkisi olmuyordu. Muhammed Dahlân gibi mutlu azınlığı oluşturanlar özel birliklerin koruduğu lüks villalarda yaşarken, yürüttükleri paralarla mafya çeteleri oluştururken, milyonlar yine mülteci kamplarında yardım kurumlarının bağışlarına el açarak hayatlarını sürdürmeye çalışıyorlardı. Yani egemenlerin bağışları çetelerin kasalarına, yardım kurumları vasıtasıyla gönderilen bağışlar ise yoksul milyonların mutfaklarına akıyordu.
Paris’te sözde “bağış” konferansında bir araya gelenlerin Filistin’de özellikle seçim kampanyasında en çok gündeme gelen konular arasında yer alan yolsuzluk gerçeğinden habersiz olduklarını sanmıyoruz. Bugün kendilerine “bağış” vaadinde bulundukları kadronun yolsuzlukla suçlanan kadronun aynısı olduğunu da gayet iyi biliyorlardır.
Paris’teki sözde bağış konferansı Annapolis’te çizilen yol haritasının takibinden başka bir şey değildir. Yapılması istenen ise Filistinlilerin meşru haklarını elde etmelerini önlemek için parayı devreye sokmaktır. Emperyalist güçler bu parayı aynı zamanda Filistin halkının siyasî tercihini etkileme amacıyla değerlendirmek istiyorlar. İşte bundan dolayı Paris toplantısında vaat edilen bağış, gerçekte içine zehir katılmış baldır.
Bala katılan zehirin mahiyeti hakkında ayrıntılı bilgiyi müteakip yazımızda vereceğiz inşallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.