Sıra Başbuğ'a gelecek mi?
Karadeniz gezisi sırasında, yol kenarındaki tarlada çapa yapan yaşlı bir adama yol sormuş vatandaşın biri. (Vatandaşın adı Atılgan, lakabı tivitçi olsun.)
"Selâmünaleyküm..."
"Aleykümselâm..."
"Amca, Uzungöl'e nasıl gidebiliriz?"
"Ha bu yolu dümdüz devam et hemşerum."
Teşekkür edip gaza basmış.
Henüz yüz metre gitmiş gitmemiş, aynadan yaşlı amcanın telaş içinde koştuğunu görünce durmuş ve biraz geri almış.
Amca soluk soluğa...
"Uşağum, ben sana dümdüz git dedim ama sen sakın öyle yapmayasun. Yol virajlıdır, tikkat et."
***
Adam haksız sayılmaz.
Amerika'da orta yaşın üstünde bir kadın, arabasındaki hız sabitleyici denen cihazın "otomatik pilot" gibi çalıştığını zannetmiş.
Zannetmenin sınırı yok ki.
Yola çıkmış, kasabadan uzaklaşıp belli bir hıza ulaşınca, düğmeye basıp hızını sabitlemiş ve koltuğuna kurulmuş... Haliyle direksiyonu bırakmış.
Tabii ilk virajda yol dönerken araba düz gitmiş ve tarlaya girmiş.
***
Tarladan nasıl çıktığına dair bilgi sahibi değiliz.
Hâlâ tarlada durmuyordur muhakkak, "kurtarıcılardan" biri gelip kurtarmıştır.
Dava açmaya niyetlendi mi, onu da bilmiyoruz.
Sadece, Amerikalıların uçuk kaçık sebeplerle dava açtıklarını duymuşluğumuz vardır.
Ve mahkemeden birtakım alet edevatın kullanma kılavuzlarına garip uyarılar yazılmasına dair kararlar çıkardıklarını...
Mutfak fırınında kedi kurutulamayacağı, bazı aletlerle burun karıştırılamayacağı gibi...
Mahkeme deyince, duruşmada yemin konusuna da değinmek gerek.
Vekil seçilen bir vatandaş, TBMM Genel Kurulu'nda etmesi gereken yemini mahkemede etmiş.
"...cağıma, namusum ve şerefim üzerine ant içerim."
Afiyet olsun.
Yemin metninin baş tarafı uzun ve karışık ya, yer kaplamasın diye hepsini yazmadık.
Orasını var sayın.
***
Bu durumda, Allah kabul etsin desek, irtica kapsamına mı girer?
Her şeyden önce kanun kabul etmiyor ki.
Kara kaplı kitap, hangi yeminin nerede, nasıl ve ne zaman edileceğini kayıt altına almış ve orada böyle bir usul yok.
Peki, kendisi bilmiyor mu o yeminin geçersiz olduğunu?
Bilmez mi, vekil seçilmiş adam!
Maksat artizlik olsun.
***
Son günlerde kahvehane köşelerinde de, bazı yüksek mercilerde bulunanların devam ettiği çınar altlarında da konuşulan konuların başında "Sıra şuna gelecek mi, buna gelecek mi?" gibi suallerin yer aldığına şahit oluyoruz.
En çok da "Sıra Başbuğ'a gelecek mi?" diye soruyor insanlar birbirine.
***
Muhtemelen değil, kesinlikle siz de duymuşsunuzdur.
"Bakınız" demeden baktınız ve gördünüz...
Biz bu sütunda sırayı bir türlü getiremedik.
Karadeniz'den, Amerika'dan, mahkemelerden örnekler vererek etrafında dolanınca, nasıl gelsin?
Sıra dediğiniz, yıldırım düşer gibi gelmez ki!
Niyet olacak, vakit olacak, şartlar malum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.