Türkiye’nin geleceğinde bilim ve teknolojinin önemi
Yaklaşık iki yıl önce İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Uzay Mühendisliği Bölümü tarafından üretilen ilk uydu İTÜpSAT1, 23 Eylül 2009 tarihinde yani Ramazan bayramının bitiminde Hindistan Uzay Araştırmaları Kurumu (ISRO) tarafından PSLV C–14 roketi ile başarıyla fırlatıldı.
Bu gelişme hepimizi olduğu gibi beni de heyecanlandırmış ve sevindirmişti. Hatta o gün başörtüsü nedeniyle veya İHL mezunu olduğu için katsayı adaletsizliği yüzünden İTÜ’de öğrenci olamayan, bu nedenle yurt dışında okumak zorunda kalan evlatlarımızın dahi buna çok sevindiklerine inandığımı yazmıştım. İTÜpSAT1’i de İTÜ’nün milletimize bir bayram hediyesi olarak değerlendirmiştim. Projenin yürütücüsü İTÜ Uzay Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof.Dr. Alim Rüstem Aslan ile Uçak Mühendisliği Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Gökhan İnalhan’ın isimlerini tekrar ifade etmekten mutluyum. Sayın İnalhan’ın daha sonra Üniversite Öğretim Elemanları Dayanışma Derneği(ÜNDER)’nde, çalışmaları hakkında yaptığı konuşmasını zevkle dinledim. Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fevzi Ünal “Bu bir ekip çalışmasıdır. Üç yıldır büyük bir sabır ve emekle yürütülen çalışmaların başarıyla sonuçlandığını görmek heyecan verici. Türkiye’de bir ilki gerçekleştiriyor olmanın verdiği gururu yaşıyoruz. Bu başarı daha büyük uyduların üretilmesi için önümüzü açtı. Nano uydu üretimi için başlattığımız çalışmalar hız kazanacak” demişti.
Türkiye’de bir başka ekip, TÜBİTAK UZAY tarafından bu defa Ramazan ayında, 17 Ağustos 2011 tarihinde, DPT’nin sağladığı imkanlarla Türkiye’de tasarlanıp üretilen ilk yer gözlem uydusu olan RASAT, Rusya Federasyonu’nun Kazakistan sınırındaki Orenburg bölgesinde bulunan Yasny fırlatma üssünden Dnepr fırlatma aracıyla uzaya gönderildi. RASAT’ı da milletimize bayram hediyesi olarak görüyorum. TÜBİTAK UZAY Müdürü Dr. Uğur Murat Leloğlu, ODTÜ’deki çalışma ortamında RASAT’ın fırlatma aşamalarını, Rusya’nın Yasny Fırlatma Üssü’ndeki gerçek süreç ile eş zamanlı olarak veren simülasyonlarla saniye saniye katılımcılarla paylaştı... RASAT’tan ilk sinyaller alındı. RASAT’tan ilk sinyallerin alınmasının ardından 15 gün sürecek devreye alma aşamasında RASAT’a gerekli yazılımların yüklenmesi, modüllerin ve uydunun test edilmesi ve uydunun çekeceği ilk görüntülerin indirilmesi planlanıyor. Bu amaçla TÜBİTAK UZAY’ın Ankara’daki tesislerinde bulunan yer istasyonu ile Norveç’te bulunan Andoya Yer İstasyonu kullanılacak. Sayın Leloğlu ve ekibini, desteğinden dolayı DPT’yi kutluyorum.
Bir başka sevindirici olay ise basına intikal eden haberlerden öğrendiğimiz kadarıyla, yaklaşık dört yıldır Türk Havacılık Uzay Sanayii (TUSAŞ) ve TÜBİTAK UZAY’ın ortak projesi olarak üzerinde çalıştıkları ilk Türk istihbarat ve keşif uydusu Göktürk-2’de de geri sayım başlamış... Fırlatma teknolojisine sahip olmadığı için Çin’le 20 milyon dolarlık anlaşma yapan Türkiye, Göktürk-2’yi Aralık 2011 tarihinde uzaya gönderecek... İnşallah bir aksilik olmaz. Bunu da heyecanla bekliyoruz. Sevindirici olan diğer bir taraf da uzay araçları parçalarının büyük kısmının Türkiye’de imal edilmiş olmasıdır. Fırlatılan ve fırlatılacak olan uyduların diğer ülkelerin teknolojik imkanlarından yararlanarak uzaya gönderildiğini görmekteyiz. Artık hedef “uydu fırlatma teknolojisinin” ülkemizde kullanılmasını sağlamak olmalıdır. Bunlar çok güzel gelişmeler. Bundan sonra hem TÜBİTAK UZAY ve hem de İTÜ’den yeni ve güzel çalışma ürünlerini beklemekteyiz.
İstanbul Üniversitesi’nin dünya çapında başarısı
Bu yıl ilk defa İstanbul Üniversitesi “Dünyanın en iyi ilk 500 üniversitesi” sıralamasındaki yerini 400’ün altına yükseltti. Çin’in Şhangay’daki Jiao Tong Üniversitesi’nin her yıl düzenlediği “Dünyanın en iyi ilk 500 üniversitesi” 2011 yılı listesine, Türkiye’den sadece İstanbul Üniversitesi girebildi. İstanbul Üniversitesi, listedeki yerini 19 sıra yükselterek 404’den 385’e çıkardı. Böylece İstanbul Üniversitesi, bu yıl ilk kez, “Dünyanın en iyi ilk 400 üniversitesi” arasında yer almayı başarmış oldu. Ülkemizdeki tüm üniversitelerin anası olan İstanbul Üniversitesi’nin bu başarısıyla gurur duyuyoruz. İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet yaptığı açıklamada; “İstanbul Üniversitesi’nin 2011 yılında 10.77 puan alarak dünyanın ilk 400 üniversitesi arasında yer aldığını, 9 yıldır gerçekleştirilen sıralamada İstanbul Üniversitesi’nin ilk defa bu kadar üst sıraya çıktığını ve dünyanın en iyi ilk 100 üniversitesi içine girme hedefine adım adım yaklaştıklarını” söyledi. Sayın Söylet’i kutluyor ve hedefin gerçekleşmesi için başarılar diliyorum.
Türkiye ileri demokrasi için çaba gösterirken her akil insanın söylediği şu: “Herkes işini iyi yapsın”... Her zaman ifade ettiğim gibi ülkenin sorunlarının çözümü için üniversitelerimiz tek dayanağımızdır. Onu önemsemeli ve siyasete alet etmemeliyiz. 28 Şubat post-modern darbe sonucu yapılanlarla üniversitelerimiz oldukça derin yaralar almıştı. Yavaş yavaş bu yaraların sarıldığını görmekteyiz. Bilimsel ve teknolojik gelişmeler bunu işaret etmektedir. Ancak halen akademik yapılanmada ideolojik davranışlara şahit olmaktayız. Bu kafalara “neden böyle yapıyorsunuz?” derseniz; ellerindeki akademik yetkileri işaret ederler ve ona göre yaptıklarını söylerler. Bunların da zaman içinde ortadan kalkacağını veya en aza indirileceğini ümit etmekteyim. Herkesin huzur içinde çalışabileceği, bilgi ve becerilerine göre makam veya imkan verileceği güvenli ortamı sağlamak sadece siyasilerin değil, elbette yöneticilerin ve bilhassa öğretim üyelerinin üzerinde bir sorumluluktur.
Büyük milletimizin daha güzel imkanlara layık olduğuna inanıyor ve idrak edilecek mübarek Ramazan bayramlarını kutluyorum: Mağdur ve mazlum toplumların yüzlerinin güleceği gelecek için dua ediyorum...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.