BM Raporu Sulandırıyor
BM'nin Mavi Marmara raporunu resmi olarak açıklama işlemini dört kez ertelemesi konuyu sulandırma ve raporun kamuoyunun, sivil toplum kuruluşlarının tepkisine yol açacak içeriklerinin resmen açıklanmadan tartışılmasını sağlama amacına yöneliktir. Raporun resmen açıklanmadan basına sızdırılması ve basında da özellikle siyonist işgalcilerin işlerine gelecek içeriklerinin öne çıkarılması da bu amaç içindir. Raporun basına sızdırılmasının BM yönetiminin bilgisi dışında ve teşkilat bünyesinde medyanın gizli gözü olarak çalışan "bilinmeyen isimler" tarafından gerçekleştirildiğini sanmıyoruz. Medyayla koordinasyon içinde yürütülen yönlendirme amaçlı kirli taktik olduğu kanaatindeyiz. Gazze'ye uygulanan ambargonun yasal olduğu iddiasının yer aldığı bilgisi bu amaca yöneliktir. Şimdilik resmî açıklama yapılmadığından böyle bir iddia resmen sahiplenilmiş olmuyor. Ama bir şekilde gündeme getiriliyor ve tartışmaya açılıyor. Belli bir süre tartışmayla kafalar bu iddiaya hazır hale getiriliyor. Böylece sivil platformda böyle bir iddiayı en azından raporda yer almasını kabule hazır bir muhatap kitle oluşturuluyor. Önce siyonist medya tarafından raporun içeriğine dair bazı iddialar gündeme getirilmişti. Ancak o iddiaların bilgi sızdırma değil tahminlerden ve siyonist çevrenin temennilerinden ibaret olduğu kanaati hâkimdi. Ancak bizim gördüğümüz kadarıyla burada da planlı çalışma, yönlendirme ve kirli taktik vardı. Siyonist medyanın haberlerinde işgalcilerin tamamen aklanmasına kadar varan çok üst dereceden iddialar yer alıyordu. Bu, ölümü gösterip sıtmaya razı etme olarak tanımlayabileceğimiz birinci dalıştı. Bu ilk dalışta yüksek tutulan derece ikinci dalışta Gazze'ye uygulanan ambargonun yasallaştırılması derecesine çekilerek ilk duvarın yıkılması planlanmıştı. Ambargonun yasallaştırılması, onu tanımayarak Gazze'ye insanî yardım götürmeye kalkışan kafileyi kabahatli göstermenin dayanağını oluşturmayı amaçlıyordu. O durumda işgal devletinin söz konusu kafileyi engelleme amaçlı operasyon düzenlemesi için de dayanak oluşmuş oluyordu ve haberlere göre bu iddia raporda da net bir ifadeyle geçiyordu. O zaman "operasyonun çatışmaya dönüşmesinin sebebi nedir?" sorusu sorulacak ve "yasal kabul edilen" ambargoyu tanımayarak yardım götüren kafilenin teslim olmayıp karşı durmasının da bir suç olduğu iddiasından yararlanılacaktı. Saldırıda silahsız insanlara silah sıkılarak katliam gerçekleştirilmesi, fotoğraf makinesiyle görüntü alan bir gazetecinin alnına kurşun sıkılarak cinayet işlenmesi, stüdyodaki arkadaşlarına görüntü malzemeleri yetiştirmeye çalışan bir gencin yere yatırılıp ensesine defalarca kurşun sıkılması suretiyle vahşice cinayet işlenmesi ve daha nice vahşilikler çuvala sığmayacak mızraklar niteliğindedir. Fakat zikrettiğimiz taktiklerle söz konusu suçların ferdileştirilmesi, operasyonun ise yasallaştırılması amacı söz konusuydu. Bu açıdan Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu'nun öncülüğünde, Türkiye'nin siyonist işgale karşı açık bir şekilde tavır koyması çok yerinde, zamanında ve isabetli olmuştur. Türkiye her şeyden önce Gazze'ye uygulanan ambargoyu tanımadığını açık bir dille ifade ederek bu ambargoyu meşru gösteren bir tutumun dayanaksız olacağını dünya kamuoyuna duyurmuş oldu. Ayrıca aldığı kararlarda işgal devletinin işlenen savaş suçlarının doğrudan sorumlusu ve Türkiye'nin izleyeceği resmî tutumun da muhatabı olacağını, bu suçların operasyonda kullanılan askerlere fatura edilerek işgal devletinin tezkiye edilemeyeceğini açık bir dille ortaya koydu. Bu noktadan sonra BM'nin raporla ilgili yukarıda üzerinde durduğumuz taktiği de bozulmuş oldu. Artık raporun resmi olarak kamuoyuna açıklanacak metninde, basına sızdırılan iddiaların yer alması BM'nin de siyonist işgal güçleriyle, onun ABD'deki lobisiyle ve bu lobinin yön verdiği Amerikan emperyalizmiyle işbirliği içinde olduğunu daha net bir şekilde gözler önüne sermenin ötesinde bir anlam ifade etmeyecektir. Biz Türkiye'nin bundan sonraki politikasında da kararlığını koruyacağına ve siyonist işgal devletinin karanlık ilişkilerini hiçbir şekilde nazarı itibara almadan ona işlediği vahşi katliamın bedelini ödetme konusundaki tutumundan geri adım atmayacağına inanıyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.