Sarkozi'ye ufak bir tavsiye
Kaddafi sonrası Libya'yı ziyaret eden ilk lider Başbakan Erdoğan olacaktı. Eğer Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozi, yanına İngiltere Başbakanı Cameron'u da alarak apar topar Bingazi'ye gitmeseydi.
Erdoğan'ın çıktığı Mısır, Tunus, Libya gezisinin ikinci ayağında, rol çalma telaşına düşen Sarkozi ile Cameron ani bir kararla Libya'ya gittiler.
*
Ancak manzara bekledikleri gibi olmadı.
Tahrir Meydanı'ndaki kalabalık, utandıracak kadar azdı.
Anons yapılarak adam çağrıldı.
Ajansların geçtiği haberdeki şu cümle, birçok şeyi anlatıyor:
"Liderlerin saat 16.00 sıralarında geleceğinin duyurulmasına rağmen, bu saat geldiğinde meydanda güvenlik görevlileri dışında yaklaşık 100 kişinin bulunduğu görüldü."
*
Sarkozi ile Cameron, hayatlarında hiç böyle bir şey yaşamışlar mıdır?
Onlarda da Japon gelenekleri bulunsaydı, kılıcı karnına saplayıp harakiri yaparlardı.
Meydandaki Libyalılar da bu onurlu davranışa alkışla karşılık verirdi muhtemelen.
İyi ki Fransız ve İngiliz toplumlarında o gelenek yok.
Orada bulunanlardan, yakınlarına telefon ederek meydana davet etmeleri istendi.
Hatır için birkaç kişi daha geldi.
Mecburen cılız bir kalabalığa hitap ettiler.
*
Bir de Erdoğan'ı görmeye ve sözlerini dinlemeye gelenlere bakın.
Muazzam bir kalabalık, saatlerce beklemeyi göze alarak meydanı doldurdu.
Coşku hiç dinmedi.
Bayraklar, posterler okyanus gibi dalgalanmaktaydı.
Alkışlar, sloganlar, sevgi gösterileri ile karşılandı Erdoğan.
Bir Kanada gazetesi, şu yorumu yaptı:
"Selahattin Eyyübi'den beri, Arap olmayan hiçbir lider, Araplar arasında bu kadar sevilmedi ve bu kadar etkili olmadı."
*
Olmaz, olamaz da.
Çünkü Erdoğan kardeşlik vurgusuyla gidiyor, ötekiler telaşlı tüccar olarak.
Erdoğan, "Libya halkının huzur ve güveni her şeyin öncesindedir" diye konuşuyor, ötekiler yapılan anlaşmalardan nasıl daha fazla kârlı çıkarız hesabıyla hareket ediyorlar.
İşin aslını astarını kendileri de biliyor, Libya halkı da.
Tahrir Meydanı'nın dili olsa da konuşsa...
Sarkozi ve Cameron'un karşılaştıkları kötü sürprizin sebebini işte bu şekilde açıklardı.
*
Fransa ve İngiltere, Arap Baharı'nda açan çiçeklerin meyvelerinden, umdukları kadar nasiplenemeyeceklerini fark ettiler mi dersiniz?
Umduklarını bulamayacaklar zira bu defa meydanda Türkiye var.
Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra kurulan Türk cumhuriyetleri döneminde Türkiye piyasada yoktu, nal toplamayı kendine görev edinmişti.
Bu defa aynı hatayı yapma lüksüne sahip değiliz.
Yeri gelmişken, o dönemde ülkenin başında kimlerin bulunduğunu ve ne tür işlerle meşgul olduklarını da hatırlayalım.
*
Sarkozi ile Cameron'a bir ufak tüyo verelim.
Eğer umduklarına kavuşmak istiyorlarsa, gittikleri Kuzey Afrika ülkelerinde halkın arasına karışıp onlarla beraber Cuma namazı kılsınlar, tıpkı Erdoğan gibi.
Madem rol çalıyorsunuz, işinizi tam yapın.
Olur ya belki bir işe yarar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.