Mustafa Çelik

Mustafa Çelik

HAYATIN PUSULASI İMANDIR/1

HAYATIN PUSULASI İMANDIR/1

İslâm’da iman, bütün değerlerin üstü ve çerçevesidir. İmanı yani tevhidi aşan hiçbir değerin değeri yoktur. Hayat iman ile değerlidir. Değerlerimize değer kazandıran imandır. İman, geçici, küçük ve sınırlı olan insan denen bu varlığın ezeli ve ebedi sınırsız temele bağlanmasıdır. Yani Allah’a ve Allah’ın gönderdiği çağlar üstü cihanşümûl nizamına inanması ve bağlanmasıdır. Allahû Teâla kulluk kitabımız Kur’an-ı Kerim’de harika bir teşbihle imanın insan gönlündeki yerini ve davranışlarındaki tezahürünü şöyle ifade etmiştir;
“Görmezmisin ki Allah nasıl bir misal getirdi? Güzel bir kelime, kökü yerde sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaç gibidir. O ağaç, Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. İşte Allah öğüt alsınlar diye insanlara böyle misaller getirir.” (İbrahim Sûresi/ 24 - 25)
Burada hayatın pusulasının iman olduğu beyan edilmiştir. Müfessirlerin cumhuruna göre; söz konusu güzel kelimeden maksat, kelime-i şahadettir. Mü’minin kalbinde kök salan bu kelime bütün iyilik ve güzelliklerin kökü mesabesindedir, amelleri değerli ve geçerli kılan odur. İmana ve ihlasa dayanmayan söz ve davranışlar ise köksüz ağaç gibidir. Ayette geçen güzel ağaçdan maksat ise mü’mindir. Duygu ve düşünceleri iman ve ihlasla sulanan mü’min her an güzel yemişler sunan verimli bir ağaç gibidir. Bu ağacın kökü derinlerdedir. Şüphe ve inkâr rüzgârları, ilhad selleri bu köklü ağacı sökemez. İmana tutunan ferdler, toplum ve devletler yıkılmaz. Yıkılan ferdler, aileler, toplum ve devletler, imansız/tevhidsiz kalanlardır.
Mü’min güçlü iman sayesinde dimdik ayaktadır. Bu ağacın görüntüsü de güzel, meyveleri de güzeldir. Mevsimlik değildir, her an meyve sunar. Bu teşbih imanın fert hayatındaki tezahürünü gözler önüne serdiği gibi, genelde İslâm medeniyet ve toplumların yapısını ve görüntüsünü de ortaya koymaktadır. İslâm medeniyeti asıl itibariyle vahye dayanır. Yanıp sönen duygulara, geçici heveslere, fertlere, zaman ve zemine göre değişen düşüncelere dayanmaz. Bütün eşya ve olaylar Yaratıcının varlığı ve birliği esasına göre değerlendirilir. Tevhid temel ölçüdür. Fert ve toplum hayatı tevhid zeminine oturtulduğu zaman sağlamdır. İman zemininde yükselen İslâm medeniyeti dalları semayı kaplayan muhteşem bir ağaç gibi asırlarca insanlığa güzel meyveler sunmuş, inançsızlık çölünde bunalanları gölgesinde serinletmiştir. Her ağacın bakıma ihtiyacı olduğu gibi iman ağacının da bakıma ihtiyacı vardır. Mü’min onu her an faydalı ilim, sâlih amel, tefekkür ve tezekkürle sulamalıdır. Aksi halde o da diğer ağaçlar gibi kurumaya yüz tutar. Hz. Peygamber (s.a.v) bu durumu şöyle ifade etmişlerdir:
“Elbisenin eskidiği gibi iman da kalp de eskir. İmanınızı yenileyiniz” (Ahmed. İbni Hanbel, Müsned 2/359)
İmanı çalınanlar, imanlarını çaldıranlar, mutlaka tecdidi iman etmelidirler. İman hayata yansıyan ve hayatı aydınlatan nurdur. İman, öğretimin yanında bilhassa eğitim işidir. Davranışlara yansımayan iman yapraksız, meyvesiz ağaç gibidir. İslâmiyet hayattan dışlandıkça verim azalmakta, kullanılmayan ilaç gibi etkisiz kalmaktadır. İmanını hayatına pusula yapanla yapmayan elbette bir değildir. İmanını hayatına pusula yapmış olan gündüzü yaşıyor, imanını hayatına pusula yapmayan karanlıkta bocalıyor.
İman, kişinin sahte ilahları bırakıp Allah’ı seçmesidir. İman baştan sona bir seçimdir. Aslında akıllı ve ergenlik çağına gelmiş her Müslüman her an önündeki seçim sandığına bir oy pusulası atar gibi irade-i cüz'iyyesini kullanarak küfür yerine imanı, şirk yerine tevhidi, aklın yerine nakli (vahyi), nihal yerine mileli, batıl yerine hakkı, dalalet yerine hidayeti, zillet yerine izzeti, habis yerine tayyibi, karanlık yerine aydınlığı, dünya menfaati yerine ahiret nimetini, huzuz yerine hukuku, zina yerine cimayı, haram yerine helali, masiyet yerine itaati, rezalet yerine fazileti tercih etmedikçe, hayat istikametini bulamayacaktır. İstikametsiz hayatlar, imansız kalan hayatlardır.
İman, ilahi irade doğrultusunda meyve veren bir ağaçtır. İman ağacının her zaman ve zeminde meyve verme kabiliyeti vardır. Mühim olan bu kabiliyeti yaşatmaktır. Bu da cihad ve davet ile olur. Cihad ve davet için de köke bağlı kalmak şarttır. Yanıp sönen ideolojiler köksüzlüğün örnekleridir. Kökten köksüz dinsizlerin egemen oldukları cahiliye toplumlarında hayatın yegâne pusulası imandır. İman engel tanımaz. İmanın önüne konulan engeller, barikatlar, sahte ilahların düzmeleridir. Yeri geldiği için altını çizerek diyoruz ki; Allah'ın mülkünde; "burası kamu alanıdır, burada Allah'ın sözü geçmez" diyenler, insanlara karşı ilahlık iddiasında bulunanlardır. İman, bu sahte ilahlık iddiasında bulunanlara aldırmadan Allah’ın dinine göre yaşamayı sürdürmektir.
İman; hayatta hiçbir kanunu, hiçbir prensibi, hiçbir yasayı, hiçbir anayasayı, hiçbir kriteri Allah’ın ve Rasûlü’nün hükmü önüne geçirmemektir. Bu nedenle insanlık kervanının kılavuzu olabilmek için her bakımdan örnek ve önder olmak Müslümanın en önemli görevidir. Yerinde saymakla yol katedilmez. Geriye ise örnek almak için bakılır, tarihte yaşanmaz tarihten ibret ve örnek alınır. Bütün mesele kökü mazide olan âti olmaktır. “Kökü yerde sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaç” benzetmesi tam da bunu belirtmektedir. Mâzi kavramı hem geçmiş zaman hem de derinliği ifade eder. İman ağacının kökleri; hem Hz. Adem’e kadar uzanan maziye, hem de mü’min kalbinin derinliklerine iner. âti (gelecek) kavramı ise hem kıyamete kadar ki istikbâli hem de genişliği kapsar. Bu da İslâm’ın bütün zaman ve mekânları kuşatması demektir. Kökü kâim, meyvesi daim olan bereketli iman ağacı yanında bir de köksüz ve meyvesiz inkâr ağacı vardır ki yüce Rabbimiz bunu da şöyle tanımlamaktadır:
“Kötü bir kelime de, yerin üstünden koparılmış, sabit olmayan kötü bir ağaç gibidir.“ (İbrahim Sûresi/ 26)
Buradaki kötü kelimeden maksat inkâr, kötü ağaçtan murad ise kâfirdir. İnkâr ağacının ne kökü, ne dalı, ne de faydalı meyvesi vardır. İnkâra dayalı söz ve davranışların ne Allah katında, ne de insanlar yanında değeri vardır. Bu ağaç insanlığa hep zehirli meyveler sunmuş, hali hazırda da sunmaktadır. Bu ağacın hayatı tabiî değildir. Şeytan ve onun askerleriyle ayakta tutulmaktadır. Yalan ve nefret suyuyla sulanmakta, sahte meyveler vermektedir. Bu ağaç Firavun ve Nemrutları ve onların yandaşlarını gölgelendirmektedir. Fakat hep altındakilerin tepesine yıkılmıştır. Zira köksüzdür. Bütün beşeri sistemler, kul kaynaklı düzenler, köksüz ağaç gibidirler. Onlar, gölgelerine sığınmış olanların başına çökerler.
İman, hayatın pusulası olursa, huzuru, saadeti doğurur. çünkü hurma ağacından Ebûcehil karpuzu devşirilmediği gibi, zakkum ağacından da hurma devşirilmemektedir. Bütün mesele; imanı hayatın vazgeçilmez pusulası haline getirmektir. Genelde İslâm coğrafyasını, özelde ülkemizi karanlığa dönüştüren mürteciler, imanı hayatın pusulası olmaktan çıkartanlardır. İmanı elinden alınmış, çalınmış ferd ve toplum, karanlığa gömülmüş demektir.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Çelik Arşivi