Ali Eyvaz

Ali Eyvaz

Amerikan Baharının New Age rahipleri

Amerikan Baharının New Age rahipleri

Amerika’da sistem karşıtı eylemler yapmak, tıpkı apartman dairesinde köy hayatını özleyenlerin birkaç aptal detayla oluşturulmuş bahçeli bir lokantada “köy kahvaltısı” menüsünü seçmelerine benzer.

Bu menüyü seçenler bilir ki tezek kokusuna maruz kalmadan meselenin kaymak kısmını kotarmak, sahicilikten çok daha konforludur.

***

V for Vendetta maskesiyle dolaşan gençlerin ABD’de Wall Street’i işgal edip dünyayı değiştirebileceklerini düşünebilirsiniz.

Hatta onlara katılıp, “Amerikan Baharı” denilen küresel doğaçlamanın Türkiye versiyonu bir New Age tarikatı kurabilir, kurulmuş olana üye olabilirsiniz.

Böyle yaparsanız şayet, hem kapitalizmin rutin bunalımlarına ortak olur, küresel entelektüel aktüaliteden kopmamış olursunuz, hem de sizi “terörist” olarak damgalayıp bütünüyle sistem dışına atacak olan mekanizmanın dişlilerinden kurtulursunuz.

Şayet siyasi tercihinizi bu yönde kullanacak olursanız, haliyle mensubu bulunduğunuz dine ve kültüre de bir “V for Vendetta” maskesi uydurmanız gerekmektedir.


Mesela Hintliyseniz, Hinduizmin kurallarını bütün dünyaya kabul ettirmekten çok, Hinduizmi Batılıların tüketimine uygun hale getirecek postmodern bir uyarlamaya tabi tutmanız icap eder.

Meditasyon teknikleri, reenkarnasyon, psişik deneyimler, holistik sağlık vs. derken; içini aç modern benliklerin doldurduğu çeşitli inanç dünyalarını, ışıltılı spiritüel vitrinleri bu “yenilenmiş” dinin her tarafına serpiştirmeniz gerekmektedir.

Çünkü postmodern pazarda dinlerin, mistik inanışların ve ruhsal tekniklerin üzerlerine etiketler yapıştırılır, kısa tanıtımlar ve reklamasyon devreye girer.


Her şey “müşteri”ye ayarlıdır ve herkes herkesin yabancısı ve rakibidir. Bu pazarda kendinize bir yer temin edebilmek için ya mensubu olduğunuz dini “Pazar”ın şartlarına uydurursunuz, ya da “olmuş” New Age dinlerinden birini veya birkaçını seçersiniz. Tıpkı Amerikan Baharı’nın göz kamaştırıcı aktörlerinden John Perkins gibi. 

1946 doğumlu, “tövbe etmiş bir para sihirbazı” olarak ortalıkta dolaşan John Perkins, Kuzey Afrika’dan Amerika’ya kadar yaşanan ve yaşanacak olan bütün “baharların” idol Şamanlarından.
“Bir Ekonomi Tetikçisinin İtirafları” adlı kitabını koltuğuna almış ülke ülke geziyor.

Geçtiğimiz günlerde Türkiye’ye de gelen Perkins, kendi kişisel reçetesini Müslüman, Hindu, Budist, Ortodoks ve Katolik milletlerin hepsine sunuyor ve bu reçeteyi şöyle özetliyor: “Mesela ben 11 Eylül saldırısı olduğunda Şamanlarla Latin Amerika dağlarında dans ediyordum.”

Perkins, eski tapınağı Wall Street’i işgal sloganıyla başlayan kitle gösterilerine böyle bir bakış açısıyla destek veriyor ve bütün meseleyi “modern yaşam parametrelerine isyan” olarak koyuyor. ABD’ye getirdiği en radikal eleştiri ise “savaşlar yerine dünyadaki açların doyurulmasına para harcamamak” olarak özetleniyor.

Yani bir bakıma ABD’nin savaş bölgelerine BM İyi Niyet Elçisi sıfatıyla gidip “melek dokunuşu” yapan Angeline Jolie’nin daha proaktif bir türü.

Perkins gibi adamlar ve onların havarileri “Kötü Amerika”dan kurtulmanın yolu ve zemininin “İyi Amerika” olabileceğini ispatlamaya çalışırlar. Merkezi “Amerika” olan yol ve zeminden başka bir istikamet tutturmaksızın her türlü muhalif oyunu sergileyebilirsiniz. Hem bu çok daha risksiz ve son derece de kazançlıdır.

Nitekim Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da bu yılın başlarından itibaren sahneye konulan “Arap Baharı”na iştirak edenlerin, sistemin sahipleri tarafından kutsanması da bu fikri desteklemektedir.

Amerika’ya karşı gelişecek meşru muhalefetin yine Amerika’dan/Batı’dan sadır olması gerektiği düşüncesi, Türkiye’deki sağ ve sol entelijansiyanın üzerinde ittifak ettiği biricik konudur.

***

Amerika’da başlayan ve 11 Batılı ülkeye sıçrayan Wall Street işgali, ilginçtir ki Arap Baharı seremonisiyle de birleşiyor. Böylece Arap sokaklarına çıkanların neden antiemperyalist bir nosyon taşımadıkları anlaşılıyor.

Libya’da, Mısır’da, Tunus’ta, Suriye’de sokakları dolduranlar, aynı duyarlığı zaten Amerika’da da paylaşan küresel yoldaşları olduğunu biliyorlar.

Ama her nasılsa ABD’de ve Batı Avrupa ülkelerinde sokaklara çıkanlar, oralarda bir rejim değişikliğini hedeflemiyor.

Onlara sempatiyle bakanlar da zaten onlardan böyle bir şey beklemiyor. Yani kimse çıkıp Başkan Obama’ya “Halkının taleplerine kulak ver, yoksa sabrımız taşıyor” demiyor.

Fakat gelin görün ki Arap sokaklarından beklenen, ülkelerinin işgal edilmesi, yöneticilerinin ipe çekilmesi pahasına bir rejim değişikliğini sağlamaları ve Batı tipi özgürlük ve demokrasiye ulaşmaları. Buna en son Türkiye marifetiyle laiklik de eklendi.

Amerika ve Avrupa’da kapitalizmin buhranları yüzünden sistem sorgulaması yapanlar ile kapitalizmin nüfuz alanı dışında kalan ülkelerde sistem sorgulamasına gidenlerin, tabiidir ki ortak siyasi hedeflerinin olmaması gerekiyor.

Çünkü ikinci kısımda kalan ülkeler kendi içlerinde doğrudan kapitalist bir etkiye zaten maruz değiller. Maruz olmadıkları şeyin buhranını yaşamaları ise düşünülemez.

İlle de bu buhranı yaşayacağım diyen züppeler ise sadece nihilist bir çalımla işi sanata döküp feminen tepkiler vermekle kalmıyor, kendilerini, gelişmiş kapitalist ülkelerin emperyalist baskısı altındaki memleketlerinde patlaması gereken gerçek devrimleri amuda kaldırıp “Amerikan Baharına” bağlamakla yükümlü hissediyorlar.

Böylece insana verilmiş taklit yeteneğinin sadece karın doyurmak ve çeşitli fizyolojik ihtiyaçları gidermekle sınırlı olmadığını anlıyoruz.

Kim yağmuru taklit edebilir! Şubat ayında eriyen karı, erirken bıraktığı çaresizliği, karamsarlığı, içten üşümeyi, o ıslak ayazı…


Bunu hangi akılsız, niye taklit etmek istesin ki demeyin, Dubai’de varmış böyle tesisler.

Öde ücretini, gir, üşü çık. Adrenalin tutkun mu var; oradan Libya’ya geç, çalıntı devrimci sloganlar at, olmadı silah kullan, şehir ve kır gerilla tekniklerini ayrı ayrı dene gel.

John Perkins de Ekvador’da şamanlarla ateş dansı oynarken, sanki bundan daha başka ne yapıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Eyvaz Arşivi