Hac yolcusu, Hak yolcusudur
Hac, Müslümanın dinî ve ahlâkî hayatında çok derin anlamı olan, en kalıcı tesirler bırakan, mânalar ve sırlarla yüklü, bir ömre bedel ibadettir. Müslümanın ALLAH Teâlâ'ya yolculuğudur. Hac, ömür boyu hissedilen büyük hasretin sonundaki kavuşma olayıdır. Beytullah, bir sembol olup asıl ziyaret edilen, etrafında dönülen, istikbal ve istilâm edilen maksud ve mahbub: Ev'in Sahibi'dir.
Hac, Müslümanın hayatında büyük bir dönüm noktası olduğu için, daha hacca gitmeye karar verilmesinden itibaren insanın dinî ve ahlâkî davranışında köklü ve derinden bir değişiklik başlayacak, artık geçmişteki cahillikler terkedilecek, hacca gitmenin icabı olarak daha olgun bir dinî hayat dönemi başlayacak. İbadetlerimiz daha muntazam, duygularımız daha temiz, kalplerimiz daha şefkatli, merhametli, affedici olacak; sözlerimiz daha güzel ve hayırlı, işlerimiz daha düzgün olacak; âhir ve akıbetimizi daha çok düşüneceğiz; ahiretimiz ve ölüm ötesi için daha çok hazırlık yapmaya gayret edeceğiz. Hacca başkalarının kusurlarını değil, kendi kusurlarımızı görmek ve düzeltmek için gideceğiz. Orası, başkasından değil, kendimizden şikâyet etme; tövbe, istiğfar ve dua etme yeridir. Orası bedenin rahatını değil, ruhun huzurunu arama yeridir.
Hacca gidecek kimse, hac yolunun ALLAH Teâlâ'ya yapılan bir yolculuk olduğunun bilinciyle, sanki bunun, ahirete giden son yolculuğu olduğunu düşünür. Bu sebeple, kul haklarını öder, çevresindeki kardeşleriyle helallaşır, bütün günahlarına samimi bir şekilde tövbe eder, gözü arkada kalmayacak şekilde dua ve niyazlarla ALLAH Teâlâ'ya tevekkül ederek evinden ayrılır. Aslında ölümün nerede ve ne zaman geleceği bilinmediğinden bu ihtimal her yolculuk için söz konusudur. Zira hacca varabileceği ihtimal dahilinde iken, hayat yolculuğunu hiç bilmediği bir anda tamamlayacağı muhakkaktır. Dolayısıyla çok kısa bir süre için çıkılan hac yolculuğuna yapılan hazırlıkların, daha fazlasıyla hayat yolculuğu için yapılması gerekir. Örneğin, yetmiş yıl süren bir ömür yolculuğunda hac, sadece üç-dört haftalık kısmı oluşturur. Bu yolculukta Kâbe'ye gidilirken, onun öncesinde ve sonrasında kulun ALLAH Teâlâ'ya olan yolculuğu devam etmektedir. Bu nedenledir ki, inançlı ve bilinçli bir yolcu, asıl hazırlığını bu ebedî yolculuğu için yapmalıdır. Abdullah b. Ömer (R.A.) şöyle demiştir: Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz benim omuzumu tuttu ve bana:
"Ey Abdullah! Sen dünyada garib kimse gibi yahut yolcu gibi ol!" buyurdu. Abdullah b. Ömer (R.A.) de:
- Ey Mü'min! Akşama eriştiğinde sabahı gözleyip bekleme! Sabaha eriştiğinde de akşamı gözleme! İşlerini zamanında yap! Sıhhatinden bir kısmını hastalık zamanın için ayır! Hayatından bir kısmını da ölümün için faydalı kıl! (Buharî, Rikak:3, No:6053, 5/2358; Tirmizî, Zühd:25, İbn-i Mâce, Zühd:3; A.b. Hanbel, 2/24, 41, 232; Hakim, Müstedrek, 4/306) diye tavsiye ederdi.
İşte bu tavsiyeyi bilen gerçek yolcu, gideceği yere hangi azıkla ve hazırlıkla ulaşabileceğini, oraya neler götüreceğini iyi bilmelidir. Bu azık şüphesiz "takva" bilincidir. Çünkü Cenab-ı Hak:
"Hac yolculuğu için kendinize azık alın! Ancak iyi bilin ki, gerçekten azığın en hayırlısı takvâdır." (Bakara sûresi:197) buyurmuştur.
Unutmayalım ki, ayet-i kerimedeki "azık alın" ifadesi; maddi azığın yanında hayırlı ameller işleyerek ahiret hazırlığı yapın anlamına da gelmektedir. Çünkü ayet-i kerimenin hemen devamında da: "azığın en hayırlısı takvadır" hükmünün yer aldığı görülmektedir.
Burada takvanın "hayırlı azık" şeklinde nitelendirilmesi onun önemine ve derinliğine işaret etmektedir. Hac ibadetiyle birlikte düşünüldüğünde kötü söz, fücur, çatışma ve tartışma gibi ahlaki kurallara riayet etmek demektir. Diğer taraftan haccın manevi atmosferine yakışmayan tutumlardan sakınmaktır. Sonuç olarak Kur'an-ı Kerim'in büyük önem verdiği takvanın, konumuzla ilgili olan bölümü şöyle ifade edilebilir: İtikadi konularda yanlış ve batıl inançlara kapılmaktan korunmaktır. Ahlaki ve ameli konularda da; ruhu kirleten kötü duygulardan, fena huylardan, eksik, kusurlu, zararlı ve haksız davranışlardan uzak durmaktır. Daha özet bir tanımla İslam dininde esasları belirlenmiş olan hayat tarzına uymayan yaşayıştan sakınmak ve uzak durmak demektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.