LütfüOflaz'la Sohbet

LütfüOflaz'la Sohbet

Kapitalizm öldürür, vicdanizm yaşatır!

Kapitalizm öldürür, vicdanizm yaşatır!

- Lütfü Bey; geçtiğimiz Pazar günü meydana gelen Van depreminde yıkılan binaların demirinden, çimentosundan çalınmış, kolonları, kirişleri zayıflatılmış binalar olduğu görülüyor. Neler söylemek istersiniz bu konuda?

- Her depremde yaşadığımız bu gerçekler bize neyi gösteriyor? Vicdanın değil cüzdanın önemli olduğu bir dünyada yaşadığımızı gösteriyor. Cüzdanı doldurma uğruna her türlü vicdansızlığın sergilenebileceğini gösteriyor. Müteahhit, malzemesinden çalıp çürük bina yapıyor; müteahhitten rüşveti alan mühendis de onayı veriyor.

Maliyeti az, kazancı çok olsun diye binaların malzemesinden çalmak, kolonları, kirişleri zayıflatmak insan hayatını hiçe sayan bir vicdansızlık değil midir? Bu da “Altta kalanın canı çıksın” diyen gözünü kâr bürümüş vahşi kapitalist zihniyetin sonucu değil midir?

Ama sadece katil binaları yapan müteahhitler değil, fabrikalarının zehirli atıklarını nehirlere, göllere, denizlere, havaya boşaltıp suları, havayı ve dolayısıyla da insanları zehirleyen kapitalistler de aynı vicdansızlığı sergilemektedir.

Kapitalizmde para her şeydir; vicdan hiçbir şeydir! Dünyaya hakim olan kapitalist zihniyetin marifetlerine baktığımızda bu net olarak görülmektedir. Kapitalistler daha fazla para kazanmak uğruna ozon tabakasını delen, buzulları eriten, yağmur ormanlarını yok eden, doğayı zehirleyen ürünler üretir.

Silah şirketlerinin daha fazla para kazanması için dünyanın çeşitli yerlerinde savaşlar çıkartıp, insanlığı da doğayı da öldürmek kapitalist vicdansızlıktan başka nedir?

“Para kazan da nasıl kazanırsan kazan” diyen kapitalist zihniyetin dünyaya hakim olmasıyla insanların da vicdanı çökmedi mi? Vicdanın çöktüğü bir dünyada insanlık ayakta kalabilir mi? Vicdanından çalınmış insanlar, demirinden, çimentosundan, malzemesinden çalınmış binalara benzemez mi?

Demirinden, çimentosundan, malzemesinden çalınmış binaların öldürücü olması gibi, vicdanından çalınmış insanlar da öldürücü değil mi? Peki bu duruma nasıl son vereceğiz? Benim vicdanizm olarak adlandırdığım düşünceyi nasıl hayata geçireceğiz?

Vicdanların yıkılan kolonlarını, kirişlerini, sütunlarını yeniden nasıl inşa edeceğiz? Vicdanları nasıl sağlamlaştırıp güçlendireceğiz? Bunun için vicdan depremlerine ihtiyacımız var. Öylesine şiddetli depremlerle sarsılsın ki vicdanlar, yıkılsın “altta kalanın canı çıksın” diyen kapitalist anlayışlar.

“Altta kalanın canı çıksın, paran yoksa öl” diyecek kadar vicdansız kapitalist anlayış yıkılıp yok olmadıkça, insanlığın ayakta kalamayacağı anlaşılmalıdır. Bilinmelidir ki kapitalizm öldürür, vicdanizm yaşatır!

“BEN SİZİN BABANIZIM”

DEVRİ BİTTİ!

- Askeri darbeyle yönetimi ele geçirip Libya’yı 42 yıldır diktatörlükle yöneten Albay Kaddafi; “Ben sizin babanızım” demesine aldırış etmeyen halkı tarafından linç edildi. Kaddafi’nin linç edilmesini nasıl yorumluyorsunuz?

- Kaddafi’nin artıları vardı, eksileri vardı. Emperyalistlerle arasına mesafe koyması, Libya’nın petrollerinin sömürülmesine karşı durması artılarıydı. Zaten emperyalistler de ona diktatör olduğu için değil, bu özellikleri nedeniyle karşıydı.

Kaddafi’nin eksilerine gelince... 42 yıllık diktatörlüğüne isyan eden halkına “fareler” deyip onları küçümsemesi, ölene kadar ülke yönetiminde kalmak için halkına karşı savaşa girişmesi, büyüklük hastalığı, dengesiz davranışları ise Kaddafi’nin eksileriydi.

Hiç şüphesiz ki Kaddafi’nin linç edilmesi bir vahşetti. Ona isyan edenler, muhalifler maalesef böylesine bir vahşet sergiledi.

Linç edip Kaddafi’yi yargısız infaz edenler, Libya’yı insan haklarını gözeten bir hukuk devleti yapabilir mi? Bunlar Libya’ya özgürlük, demokrasi getirebilir mi? Ama keşke Kaddafi de halkı istediğinde yönetimi bıraksaydı.

Ölene kadar yönetimde kalmak uğruna halkına karşı savaş açmasaydı.

Kendisine böyle bir son hazırlamasaydı. Kaddafi’nin sonundan her lider ders çıkarabilmeli.

Artık “Ben sizin babanızım” diyerek ölene kadar halkın başında kalmak devri bitti. Her lider belli bir süre halkına hizmet edip köşesine çekilmeyi bilmeli. Ve her lider bilmeli ki, hizmetleri ne olursa olsun hiç kimse vazgeçilmez değildir.

Hiçbir lider şu ya da bu yolla ölene kadar ülkeyi yönetmek istememelidir. Hele de bazı liderler gibi “Ben öldükten sonra yerime oğlum geçsin” dememelidir.

Kaldı ki ölene kadar lider olmak değil, gönüllerin lideri olmak önemli. Gönüllerin lideri olmayı başaran da o kadar az ki.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
LütfüOflaz'la Sohbet Arşivi