O binalar mutlaka yıkılacak
Otobüse metroya binerken uzattığımda bip bip eden akıllı biletimin vadesi dolmuş.
Götürür fakat getirmez durumda olduğunun farkına varınca, biraz para yüklemek istedim.
Küçük kulübedeki görevli yenilemek gerektiğini söyledi.
Ek bir ücret almadan, içindeki miktarı yeni bir karta aktardı, yüklenmesi gerekeni de ekleyip verdi sağ olsun.
Artık sıfır kilometre bir 'İstanbulkart'ım var.
Üzerinde o meşhur İstanbul silüeti.
Gurup vaktinin kızıllığında çekilmiş güzel bir fotoğraf.
Ayasofya ve Sultanahmet Camii'nin minareleri, kubbeleri...
Batan güneş ve bulutlar.
Sanki az sonra güneş, ışıklarını azaltarak batacak, bulutlar rüzgârın etkisiyle aheste şekil değiştirecekler.
Bu kartı koy karşına seyret, öyle güzel.
*
Belli ki bu fotoğraf önceki yıllara ait; yeni değil.
Yeni olsaydı, minarelerin ve kubbelerin arasından iki gökdelen, haylaz tarla fareleri gibi başını uzatmış olurdu.
Arada kaç kilometre mesafe var, yine de uzaktaki o iki bina, İstanbul'un beş yüz yıllık efsane silüetini bozabiliyor.
Bu şehre tutkun olan, azıcık seven, âşık olan veya hiç hoşlanmayan her kim varsa, araya o iki binanın girmesinden rahatsız.
Yetkili yetkisiz bu konuda söz söylemek isteyenler, hoş olmadığında hemfikir.
Yapılan eleştiriler hiç az değil.
*
Gel gör ki, ancak, fakat, lâkin ve her ne hikmetse inşaat devam ediyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin logosu bile o silüet.
Kartımın üzerinde sağ üst köşede duruyor.
Evvelce "Gökkafes" adı verilen bina için yıllar süren bir mücadele verilmişti.
Sonuç değişmedi.
Tepkiler işe yarayacak mı bilemiyoruz, bilen birine de rastlamıyoruz.
Makam mevki sahibi olanlar da sade vatandaşlar gibi konuşuyor.
*
Bendeniz şekerli bir vatandaş olarak bu işe el atmak zorunda hissettim kendimi.
Elinden ne gelir derseniz, cevap vermek kolay olmaz.
Lâkin denemekte, gayret göstermekte fayda var.
Bir vakit beklerim, baktım bir tesiri olmuyor sözlerimizin, elime bir sapan alır, üst katlarını tıraşlamaya çalışırım.
Ayrıca belediyenin o logoyu değiştirmesi, kartlar üzerine konulmak üzere yeni fotoğraf çektirilmesi için tavsiyede bulunurum.
*
"Para konuşur, hakikat susar" yazısı vardı geçen gün rastladığım bir kamyonun arkasında.
Birkaç zengin, parayı basıp deniz manzarası seyredecek, İstanbul'a tepeden bakacak diye, şehrin tarih ve kültür mirasının çarçur edilmesine ses çıkarmamak vicdanımızı rahatsız eder.
Depreme dayanıklı binalar yapmayı yavaş yavaş öğreniyoruz fakat bu sefer de estetikten mahrum, tarihine ve kültürüne saygısız, fazlasıyla hodbin, güce tapan bir tavırla çirkin binalar yapıyoruz.
*
O binaları yükseltenler, "Gelin buradan bakın, İstanbul'un o meşhur silüeti bozulmuyor buradan bakınca, minareler ve kubbeler olduğu gibi duruyor" cevabını verebilir.
Ancak bu işin şakayla karıştırılması hoş kaçmaz.
O binaların mutlaka yarıya kadar yıkılması gerek; bugün olmazsa yarın.
Gece kondular ve çürük binalar değil tek sorunumuz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.