ABD ile terör konusunda istihbarat paylaşımına tövbe!
Bir dostum anlatmıştı. Bit, pire başta olmak üzere haşere ilacı imal eden bir firma sahibi Anadolu’ya bol miktarda dağıttığı ilaçların senetlerinin bir türlü ödenmemesi üzerine bir tahsilat seferberliğine karar verir. Uçakla Trabzon’a gider.
Niyeti oradan başlayarak önce Doğu Karadeniz illeri, ardından doğu ve güneydoğu Anadolu’yu dolaşacak, oradan da batıya ve Akdeniz’e sarkarak protesto olan senetlerin karşılıklarını tahsil edecek ve bir çuval parayla İstanbul’a dönecektir.
Bu hayalle Trabzon’da kendisinden yüklü miktarda bit-pire haşere ilacı alan bir esnafın kapısına varır. Dükkan daha açılmamıştır. Bir sabahçı kahvesinde poğaçasını sıcak çayıyla katık ederek vakti doldurur ve biraz sonra ilk ziyaretini gerçekleştirir.
Mal sattığı esnaf hoş-beşten sonra İstanbul’dan gelen konuğuna ikramını yapar. Karşılıklı olarak ilk çaylarını yudumlarlarken dükkandan içeriye bir müşeri girer. Müşteri bayağı öfkelidir, zira birkaç gün önce bu dükkandan bit-pire ilacı almıştır ve hiç memnun kalmamıştır. Burnundan soluyarak konuşur:
- Haçan, ben sizden aldım bit-pire öldürme ilacı, siz bana verdiniz vitamun! Bütün bitler, pireler semirdiler, daha bir büyüdüler. Benimle dalga geçiyorlar. Bunları hangi ........ çocuğu yaptı? Biz keriz miyiz, al ilacını ver para mı!
Dükkan sahibi, kasaya davranır ve müşterinin parasını geri verir. Küfürlerine devam ederek dükkandan çıkan müşterinin ardından misafirine döner ve:
- Anladınız mı senetleri neden ödemediğimizi? Her müşteriden geri geliyor ilaçlarınız. Hepsi raflarda duruyor, geri alabilirsiniz. Bunun üzerine bizim büyük kimyagerimiz teşekkür ederek oradan ayrılır ve aynı uçakla İstanbul’a geri döner.
Anlamıştır ki, Anadolu’yu dolaşırsa yol paraları da cepten gidecektir.
Bu yaşanmış hikayeyi neden anlattım dersiniz? Efendim ABD’nin iki numarası büyük bir iştahla Türkiye’ye geldi ve birtakım cevherler yumurtlayarak gitti. Birincisi “İsraille barışın”. Tabiii emriniz olur! Derhal, Mavi Marmara’yı Akdeniz’de batırıp, İsrail’den komandolarını meşgul ettiğimiz ve ellerini kana bulattığımız için özür dileyeceğiz.
Bir daha Filistin ve Gazze gibi bir derdimiz de olmayacak. Hatta plajlarda istediğiniz kadar Filistinli çocuk da öldürebilirsiniz. Ayrıca “One Minute” diyerek Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanının canını sıkan Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan da üzüntüsünden yataklara düşmüştür. Canım bırakın da sayın Baydın’ı (Biden) biraz ti’ye alalım. Hep onlar mı bizi ti’ye alacaklar.
Hazret, PKK ile mücadelede bizimle istihbarat paylaşımına devam edeceklerini söylemiş. Tövbeler olsun, bin kere tövbeler olsun. Ne zaman ABD ile terör konusunda istihbarat paylaşımı yapsak PKK haşeresi yok olmuyor, aksine semiriyor, daha da güçleniyor. Yani ABD onlar için vitamin!
Çekiç Güç’e bağlı helikopterlerin Şırnak ve Hakkari dağlarına attığı ve PKK’ya ilaç, yiyecek, giysi gibi lojistik malzemelere bizim Genelkurmayımız ulaşmış ve ABD yetkilileri de bu helikopterlerin Kuzey Irak dağlarındaki Kürtler zannedilerek bu malzemelerin atıldığını söylemişti.
Bile bile lades!
Sayın Biden, artık Baydın! Biz kendi göbeğimizi kendimiz keseriz.
Beşiktaş Çarşı Grubu’nu kutluyorum
İlk kuruluşundan renkleri kırmızı-beyaz olan ve 1912 yılında Balkanlar’da aldığımız hazin yenilgi üzerine renklerini siyah-beyaza çeviren Beşiktaş spor kulübü bu tarihi jestini bugün adeta yeniden gözlere ve gönüllere sunuyor.
Van depremi dolayısı ile olağanüstü bir çaba gösteren Beşiktaş Çarşı Grubu, atılımlarına devam ediyor. Van da deprem devam ediyor, ama Çarşı Grubu da gönüllerimizde artçı depremlere devam ediyor. Van’a yardıma hız kesmeden devam! Beşiktaş Çarşı Grubu’nu bu anlamlı seferberliğinden dolayı kutluyorum. Beşik gibi sallanan Van’a Beşiktaş’tan gönül köprüsü, nasibi olanlar bu köprüden geçecek.