Haşimi Operasyonu: Ankara ne yapıyor?
Ankarada yer gök Fransaya gösterilen tepkiyle çınlıyor desek abartmış olmayız. Başbakan Tayyip Erdoğanın Fransadan gelen ve hayli cılız bir aritmetikle parlamentodan çıkan saçma sapan karara karşı yaptığı konuşma, olabildiğince sakin ve sağduyuya davet eden bir çizgideydi.
Ancak Fransayla gelinen noktanın şakaya alınacak tarafı yok. Bu gerginliğin sadece Türkiye-AB ilişkilerini değil, aynı zamanda bu ülkeyle Türkiye arasında Kuzey Afrika hattından Ortadoğuya kadar uzanan geniş rekabeti de derinden etkileyeceğini unutmamak gerekiyor. Mesela, Suriye sorunu, Türkiye-Fransa ilişkilerinde özel bir başlık olmaktan çıkıp, özel bir gerginliğe doğru hızla evrilecektir.
***
Dünkü yazıda Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimiye yönelik operasyonunun doğrudan Ankarayı hedef aldığını ifade etmiştim. Gün boyu çok sayıda telefon aldım, pek çok farklı tepki ve görüş geldi. Dün itibarıyla devam eden gelişmeler, Irakta Tarık Haşimiyi tutuklamak üzere harekete geçen gücün, daha doğrusu ittifakın hedef tahtasına Türkiyeyi oturttuğunu açıkça ortaya koyuyor.
Peki Ankara ne yapıyor, tüm bu gelişmeler karşısında tümüyle hazırlıksız mı?
Gün boyunca diplomatik kulislere bu gözle bakmaya ve nasıl bir hareketlilik olduğunu anlamaya çalıştım. Ulaştığım kulisleri sizinle paylaşmaya çalışayım.
Her şeyden önce kriz olabildiğince yakından takip ediliyor. Son hafta itibarıyla dış politika gündeminin merkezinde Fransa olsa da, Irak konusundaki temasların da hatırı sayılır bir ağırlık taşıdığını söylemek mümkün.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bu kriz trafiğinin anahtar ismi. Öncelikle İranlı meslektaşı Ali Ekber Salihi ile iki kez telefon görüşmesi yaptı. Daha da önemlisi Erbilde bulunan Tarık Haşimi ile görüştü. Ankara krizin hemen tüm aktörleriyle doğrudan temas halinde ve önümüzdeki günlerde bu konuyla ilgili hayli hızlı bir misafir trafiği gerçekleşecek. Öğrenebildiğim kadarıyla dün itibarıyla Iraktan önemli bir konuk geldi ve Haşimi kriziyle ilgili kendisiyle görüşmeler yapılacak.
Türkiyenin bu alanda yapabileceklerinin elbette bir sınırı var. Ancak Tahrandan Erbile henüz gerçekleşmese de Bağdata kadar uzanan geniş bir alanda yürütülen görüşme trafiği, Meselenin Tarık Haşiminin şahsıyla ilgili olmadığı, tutuklama kararı uygulanırsa ortaya çıkabilecek gerginliğin önü alınamaz bir süreci başlatacağı endişesini aktarıyor taraflara. Nitekim Şii bölgelerinde aynı gün içinde ard arda gelen patlamalar da, birilerinin bu ortamı hayli iyi kullandığı gösteriyor.
Daha önce de vurguladığım gibi, Ankaranın Irak Şiileriyle olan yakınlığı, sonuç alıcı bir denklem oluşturmuyor. ABDnin çekilmesinin ardından Şiilik tonunu artıran Nuri El Malikinin de kolayca Ankara ile masaya oturacağını düşünmek hayal olur. Nitekim Türkiyenin krizle ilgili doğrudan İran yönetimini muhatap alan bir yaklaşım sergilemesi de bunun ifadesi.
Krizin belki de en önemli ismi Mesut Barzani. Kürt liderin Sünni Araplar üzerinde ilk kez psikolojik üstünlük elde etmesi bir yana, bununla Türkiyeye karşı avantaj elde edeceğini de tespit etmekte yarar var.
Türkiye bir yandan Tahranın bu hamlesini anlamaya çalışırken, diğer yandan Irakta başından itibaren arkasında durduğu Sünni Arap kartını dağılmadan ayakta tutmanın yollarını arıyor. Bu nedenle Bölgesel Kürt yönetimiyle daha yakın bir görüşme trafiğinin başlaması şaşırtıcı olmayacak. Zira Kürtler, Şiilerin Irakta bu denli güç kazanmasından sanıldığından çok daha rahatsız.
Ancak işimizin kolay olduğunu söyleyerek kandırmayalım kendimizi. Bu gerçekten karmaşık ve bir o kadar da iyi hesaplanmış bir oyun.
Çok daha sofistike karşılıklar vermek gerekiyor. Ama nasıl, bunu da konuşalım sonraki yazıda.