Faruk Köse

Faruk Köse

BDP milletvekillerinin gözyaşları...

BDP milletvekillerinin gözyaşları...

Uludere’de yaşanan bombalama olayını üzüntü ve dehşetle izledik.
Üzüldük, çünkü terör ile alakası olmadığı açıklanan 35 vatandaşımızın bombalanarak öldürülmesi karşısında kalp taşıyan bir insanın başka bir duygusallığa yönelmesi imkansız.
Dehşete düştük, çünkü bu olay, bir yandan sonraki olaylar için hep bir gerekçe ve mazeret olarak kullanılacak, bir yandan da ülkeyi “istihbarat zaafiyeti” gibi çok ciddi bir “problem anaforu”nun merkezine sürükleyecek gibi duruyor.
Çünkü devlet, bir kez kendi vatandaşını bombalayan bir fail pozisyonuna düştü ya, artık birileri bunun peşini asla bırakmaz, uluslararası egemen odaklar bu temele dayalı yeni bir hesaplaşma konusu formüle ederler ve nesilden nesile geçecek yeni kan davalarının ateşi katlanarak büyür, gider.
Tarihe bir bakın, bu tür olayların serencamı hep böyle olagelmiş ve hiçbir zaman unutulmamış, unutturulmadan devam etmiş; önceki kuşakların hatalarının ceremesini sonraki kuşaklar çekmek zorunda kalmışlar.
Olayın gerçekleşme sebebine ilişkin olarak her ne kadar “istihbarat hatası” dense de, bu işin içinde bir “istihbarat yanıltması” olabileceğini de hesaba katmak gerekiyor. Çünkü, görüntüyü gönderen heronların İsrail’in kontrolünde olduğunu hepimiz biliyoruz. Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin durumundan ötürü, İsrail’in geleceğe yatırım açısından böyle manevraları tezgâhlamış olması ihtimali ciddi bir pozisyon arzediyor.
Devletin, bir başka zaafından ötürü böyle bir istihbarat yanıltmasına kanmış olması mümkün. Zira “uluslararası istihbarat paylaşımı”na çok güvenen ve tetkik etme gereğini hissetmeden kabul eden Türkiye, böyle bir yanıltmayla, sonraki yıllar için altından kalkamayacağı bir sorunlar yumağının içine sürüklenmek istenmiş olabilir. Çünkü “küresel egemen güçler”in, bugünü kontrol ederlerken geleceği de ipotek altına almak için farklı senaryolar kurguladıklarını biliyoruz.
Bu, meselenin sonraya dair ektiği problem tohumları. Ancak bu vesileyle bir başka hususa daha dikkat çekmek istiyorum. Uludere’de yaşanan vahim bombalama olayından sonra bakıyoruz da, BDP ani bir duygusallığa bürünerek, bir yandan zehir zemberek saldırırken, bir yandan da duygu sömürüsü yapmayı ihmal etmiyor. Nitekim, olaya dair haberlerde, BDP milletvekillerinin cenazelerin başında gözyaşlarını tutamadıklarından söz edilmesi karşısında insanın acı acı tebessüm edesi geliyor.
Elbette bu gözyaşartıcı, bu elem verici hadise karşısında insanlıktan nasibini almış herkesin gözlerinde hiç olmasa bile bir yaşarma oluşur. Ancak ben, BDP’lilerin gözyaşlarını samimi bulmuyorum. İşin gerçeği, BDP, bütün bunlardan bir noktada sorumludur. Çünkü eğer terör olmasaydı, uçaklar o bölgeyi niçin bombalasındı? Eğer BDP, ısrarla ayrılıkçı kürt hareketinin siyasi tetikçiliğini yapacağına, sorunun çözümüne odaklansaydı, hep daha fazlasını, hatta bağımsızlığı isteme adına kendilerine uzatılan “çözüm”e sırtını çevirmeyip teröre son verilmesini temin etseydi, bugün o 35 vatandaşın bombalanması hadisesi yaşanır mıydı dersiniz? Kimse kendi sorumluluğunu acılı yüreklerin ızdırabında gizlemeye, gelinen olumsuz süreci kendi tutumuyla beslediğini unutturmaya çalışmasın. BDP için de bu böyle, Devlet için de...
Bir başka husus: BDP, acaba o gözyaşlarının bir tekini olsun ölen askerler için, ya da siyaseten savunduğu terör örgütünün intihar bombacılarının bombalarıyla ölen sivil vatandaşlar için de döktü mü? Bırakın gözyaşı dökmeyi, yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali, yapılan melaneti başkalarına yüklemeye, terör örgütünü ise açıkça savunmaktan çekinmeyerek “özgürlük savaşçısı” ve “kahraman” olarak göstermeye kalkışmadı mı?
Elbette BDP’lilerin bu tutumunu öne sürerek 35 vatandaşın ölümünü önemsiz göremeyiz. Ben işin diğer yönüne vurgu yapıyorum. Demek istediğim, bu “gözyaşı hikayesi”nin samimiyeten değil, siyaseten yapıldığıdır. Niye mi böyle düşünüyorum? Hele bir, çok yakın geçmişe bakalım da BDP’lilerin tutumlarının ne olduğunu hatırlayalım. BDP’nin kurulduğu 2008’den bu yana PKK tarafından yapılan saldırılarda ölenlerin sayısı şöyle:
2008: Güneş Harekâtı’nda 24 asker, 3 korucu; Hatay’da 1 kişi; Şırnak Bestler Dereler’de 1 yüzbaşı, 1 üsteğmen, 4 astsubay; Uludere’de 1 korucu; Hakkari’de 4 asker; Cudi Dağı’nda 3 asker; Bingöl’de 2 asker; Beytüşşebap’ta 2 asker; Güneydoğu’da 7 asker; İstanbul Güngören’de 18 kişi; Sivas Koyulhisar’da 1 uzman çavuş; Erzincan Kemah’ta 9 asker; Bitlis Mutki’de 5 korucu; Bingöl Yedisu’da 4 asker; Şemdinli’de 3 asker, 3 korucu; Yüksekova’da 1 asker; Diyarbakır Hani’de 1 kişi; Şemdinli Aktütün’de 17 asker; Ağrı’da 1 Binbaşı, Cizre’de 3 asker.
2009: Şırnak’ta 2 asker, 5 kişi; Diyarbakır’da 10 asker; Hakkari’de 6 asker; Batman Sason’da 3 asker; Siirt Eruh’ta 1 korucu; Tunceli’de 1 asker; Çukurca’da 6 asker; Tokat Reşadiye’de 1 Uzman Çavuş, 1 Onbaşı, 5 asker.
2010: Samsun Ladik’te 2 polis; Şemdinli’de 16 asker; Dağlıca’da 2 asker; Diyarbakır Silvan’da 1 asker.
2011: Silvan’da 13 asker; Van Başkale’de 3 asker; Beytüşşebap’ta 3 asker; Çukurca’da 36 asker, 1 korucu; Siirt Pervari’de 8 asker; Mardin Midyat’ta 1 korucu; Tunceli’de 2 asker; Yüksekova’da 2 korucu; Şemdinli’de 5 asker, 3 kişi; Bingöl Genç’te 1 asker; Van Başkale’de 1 asker; Ankara’da Çankaya’da 3 kişi; Siirt’te 4 kişi; Van Çatak’ta 1 asker, 2 korucu; Diyarbakır’da 2 polis; Batman’da 2 kişi; Bitlis Güroymak’ta 5 polis, 4 kişi.
Yaralananları hesaba katmadık. Bütün bu saldırılarda ölen toplam 211 asker, 17 korucu, 9 polis ve 44 vatandaştan herhangi biri için BDP milletvekillerinin bir damla dahi gözyaşı döktüğünü gören ya da duyan var mı?
Evet, 35 vatandaşın ölmesi gözyaşartıcı bir olay, ancak BDP milletvekillerinin gözyaşları, bana samimiyetten uzak, siyaseten yapılmış, timsahın gözyaşları gibi geliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Köse Arşivi