Demokrasiye silah çekene silah çekti Allende!
- Lütfü Bey; ülkemizde halkın oy verip iktidara getirdiği liderler, darbelere karşı hiçbir direniş gösteremediler. ülkemizde sanki darbelere karşı direnilemezmiş gibi yaygın bir kanı var. Oysa başka ülkelerde darbelere karşı direnen lider örnekleri var değil mi?
- Darbelere karşı direnen liderler deyince ilk akla gelen ülke liderinden bahsedeyim. 1970 yılında Şili Cumhurbaşkanı seçilen Salvador Allende’den söz edeyim. Allende’nin Şili’nin başına geçtikten sonra uygulamaya koyduğu halkçı, bağımsızlıkçı icraatları ABD’yi rahatsız etmişti. Bunun üzerine ABD yönetimi Allende’yi devirmek için harekete geçti. Nasıl bizde ABD yönetiminin “Bizim oğlanlar” dediği darbeci generaller ABD’nin emrindeyse, Şili’deki darbeci generaller de ABD’nin emrindeydi. İşte başta Şili Genelkurmay Başkanı Augusto Pinoche olmak üzere darbeci generaller, ABD’nin emriyle, Cumhurbaşkanı Allende’ye karşı bir darbe düzenledi. Şili Ordusu Cumhurbaşkanlığı Konutu’nu, parlamentoyu tanklarla kuşattı. Ancak Cumhurbaşkanı Allende bu darbeye teslim olmadı. “Halkın üstünde hiçbir güç tanımıyorum; darbeye direnmezsem halkın bana verdiği oya ihanet etmiş olurum” diyerek darbeye teslim olmadı. Demokrasiye silah çekenlere karşı silahını çekti ve darbeci orduya karşı savaşa savaşa öldü. Bizde böyle “Halkın üstünde hiçbir güç tanımıyorum; darbeye direnmezsem halkın verdiği oya ihanet etmiş olurum” deyip, milli iradeyi canı pahasına savunabilen bir ülke yöneticisi görüldü mü? Kaldı ki Allende, ABD'nin darbelere destek verdiği 1970’li yıllarda böylesine direndi. Oysa bizdekiler ABD’nin de, AB’nin de darbelere destek vermediği 2000’li yıllarda bile darbecilere direniş gösteremedi. Bunlar mı koruyacak kendilerine emanet edilen milli iradeyi? Güldürmeyin beni.
BöYLE BAŞA BöYLE HALK!
- Peki darbelere karşı bizim liderlerimiz hiçbir direniş göstermedi de onları destekleyip işbaşına getiren halkımız herhangi bir direniş gösterdi mi? Bu konudaki değerlendirmeniz nedir?
- Hani bazıları “Artık Türkiye’de darbe olmaz; olursa halk sokaklara çıkar, biz de tankın üzerine çıkarız” diyorlardı. İşte Türkiye’de askeri bürokrasinin desteğiyle sivil bürokrasi darbe yaptı. Geçmişte sivil bürokrasinin desteğiyle askeri bürokrasi darbe yapardı; şimdilerde de askeri bürokrasinin desteğiyle sivil bürokrasi darbe yaptı. Peki buna karşı halkın tepkisi ne oldu? özellikle de daha düne kadar “Türkiye’de darbe olursa tankın üzerine çıkarız” diye atıp tutanların tepkisi ne oldu? Hepsi sus pus oldu. Tankın üzerine çıkacaklarını söyleyenlerin, sokağa bile çıkamayacakları ortaya çıktı! Ancak bütün bunlar benim için hiç sürpriz olmadı. çünkü bu olup bitenleri daha önce yaşadım. Mesela 12 Eylül darbesine karşı bir direniş başlatmıştım. Darbeye karşı olan herkesi de bu direnişe destek olmaya çağırmıştım. Hatta darbe hükümetinin adalet bakanı Cevdet Menteş’in makamını basmak, onun odasında darbecilerin zulmünü protesto etmek gibi büyük yankı uyandıran bir eylem de yapmıştım. Ancak “Darbe olursa tanklara karşı göğsümüzü siper ederiz” diye atıp tutanları bile korkup girdikleri deliklerden çıkaramamıştım! Sonuçta tek başıma kalmıştım. Tutuklandığımla, işkenceden geçirildiğimle, hapse atıldığımla kalmıştım. Yeri gelmişken size bir anımı anlatayım. Hapisten çıktıktan sonra görüştüğüm devrik başbakan Süleyman Demirel’e şunu sormuştum: “12 Eylül darbesinden önce sizin partiniz AP ile Bülent Ecevit’in partisi CHP halkın yüzde 90’ına yakınının oyunu almıştı. Peki 12 Eylül darbecileri sizi ve Bülent Ecevit’i birlikte hapsedildiğiniz Zincirbozan’da kurşuna dizselerdi ve bunu da televizyondan naklen halka izletselerdi halkın tepkisi ne olurdu?” Süleyman Demirel’in bu soruma cevabı şu olmuştu: “27 Mayıs darbecileri Adnan Menderes’i idam ettiklerinde halkın tepkisi ne olduysa o olurdu. Yani hiçbir tepki olmazdı.” Acaba o günden bugüne bir şey değişti mi? Yoksa Adnan Menderes’in idamına karşı halktaki tepkisizlik bugün için de geçerli mi? Şahsi kanaatim odur ki, bizim ülkemizde siyasi liderler de, onları seçip başa getiren halk da bedel ödemek istemiyor. Bu anlamda bizim ülkemizde siyasi liderler de, onları seçip başa getiren halk da birbirine benziyor. Böyle başa böyle halk!
TUZLA’DA TUZLA BUZ OLAN İNSANLAR!
- Tuzla Tersaneleri’ndeki işçi ölümleri sürüyor. çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk çelik’in, “Maalesef Tuzla Tersaneleri’nde işçi ölümleri sürecek” şeklindeki açıklaması da gösteriyor ki, bu ölümlerin sonu gelmeyecek. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Vahşi kapitalizm budur işte. Kapitalizmin bırakın vahşisini, uysalı bile “Altta kalanın canı çıksın; ölen ölür, kalan sağlar bizimdir” der. Nitekim Tuzla Tersaneleri’nde üzerlerine düşen demir yığınlarının altında kalan işçilerin canı çıkıyor. Bir camın tuzla buz olması gibi, Tuzla’da tuzla buz oluyor insanlar! Ancak tersane patronları “Altta kalanın canı çıksın; ölen ölür, kalan sağlar bizimdir” deyip, can güvenliğinin olmadığı tersaneleri çalıştırmaya devam ediyor. İstense, hiç değilse bugünkünden daha fazla can güvenliği sağlanabilir. İş güvenliğini, işçi sağlığını dikkate alan bir üretim yapılsa, eğitilmemiş ucuz işçiler çalıştırmamak gibi tedbirler alınsa bugünkünden daha fazla can güvenliği sağlanabilir. Ancak gözünü kâr bürümüş olan tersane patronları hiç bunları yapar mı? İş güvenliği ve işçi sağlığı için hiçbir yatırım yapmayıp, buraya harcayacağı paradan da kâr etmek isteyenler hiç bunları yapar mı? Ucuz işçiyle, az işçiyle çok iş yapıp, çok kazanmak isteyenler hiç bunları yapar mı? Nitekim de yapmıyorlar. İşçilerin kanları, canları üzerinden kendilerine servet yapıyorlar. İşsizliğin kol gezdiği bu ülkenin çaresiz insanlarını bile bile ölüme yolluyorlar. üç kuruş para karşılığında bu çaresiz insanların sadece emeklerini satın almıyorlar, canlarını da satın alıyorlar! Aslında gerekli can güvenliği sağlanmadıkça bu tersanelerin çalıştırılmaması lazım. Hükümetin, ölü sayısının artmaması için tersane patronlarını gereken tedbirleri almaya zorlaması lazım. Ancak Hükümetin çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk çelik’in “Tuzla Tersanesi’nde işçi ölümleri sürecek” demesi de gösteriyor ki, Hükümet için de işçilerin canı değil, patronların kârı önemli. Zaten kapitalist düzen, hele de vahşi kapitalist düzen patronlar için cennet, işçiler için cehennem demek değil mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.