İnanç, hayatı şekillendiren aslî ölçüdür; bir fantezi değil..
Pazarları, okuyucu yazışmalarından derlemelere ayrılan bir ‘Hasbihal’e daha, selâmla..
-
-Lamia Yıldırım yazıyor: ‘Dün Sibel Eraslan’ın yazısından okudum.. İst. Bel. eski Başk. A.Müfid Gürtuna’nın eşi Reyhan Hanım, geçenlerde Hürriyet’te ‘Ohhh dünya varmış..’ başlığıyla yayınlanan röportajındaki bazı ifadelerin kendisine aid olmadığını söylemiş.. Eraslan da, iki metin arasında dağlar kadar fark bulunduğunu söylüyor. O halde, Reyhan Hanım’ın asıl metni açıklaması gerekmez mi? Ama, verdiği o fotoğraflar, her şeyi açıklıyor.. Biz onu başlangıçtaki, o tabiî haliyle sevmiştik.. Ama, o tabiîlik, dünyevî itibarlar içinmiş, demek ki.. İnsan, inandığı gibi yaşamak yolunda sâbit-kadem kalamadığı zaman, işte öyle, yaşadığı gibi inanmaya ve onu kendi iç dünyasıyla uzlaştırmak için zoraki bahaneler aramaya koyuluyor. Ben de İslâmî örtüye riayet etmeyen birisiydim, örtündüm ve topluma cinsiyetimle değil, insanlığımla çıkmak imkan ve huzûruna kavuştum ve asıl ben ve benim gibi niceleri‚ ‘Oohh, dünya varmış!’ diyoruz; Reyhan Hanım’a hatırlatırım.’
-Emine Erkilet yazıyor: ‘Bizi terbiye etmeye çalışanlar, kendilerini terbiye etmeyi ve yazlık, deniz ve sair lükslerinden fedakârlık yapmayı ve hele de kameralara poz vermemeyi ne zaman akledecekler?
-Ali Şahintepe yazıyor: ‘Ben alevî bir müslümanım.. Eskiden inancım hakkında hiçbir şey bilmezdim.. Okudum, öğrendim.. Ve görüyorum ki, inancımın gereklerine olabildiğince riayet etmeye çalıştığımda, alevî olmayan müslümanlarca asla bir ayrıma tâbi tutulmuyorum.. Ve İran’a gittim, gördüm ki, orada, şiî müslümanlar arasında, bizdeki alevî denilenler gibi bir cami-mescid nefreti yok.. İnsanlar tıpkı Türkiye müslümanları gibi mescidlerde.. Alevîlik adına laf edenlerin çoğu, Hz. Ali’nin adını da kötüye kullanarak ona hıyanet ediyorlar.. Hz. Ali, onlar gibi, din-iman tanımaz, Allah-Peygamber, ahiret tanımaz birisi miydi, hâşâ..
Bu vesileyle, Reha çamuroğlu’na da bir çift sözüm var.. Tayyîb Erdoğan’ın 5 yıldır iktidarda olmasına rağmen, nice şeyleri yapamadığını görmüyor musun ki; sana verilen vazifeler üzerinden 7-8 ay geçmekteyken, ‘netice alamadım’ diye hemen istifa ediyorsun?.
-Bilal Sürgeç, yazıyor: Cengiz Aytmatov’la ilgili yazınıza, Prof. çetin Yetkin'in ‘Karşı Devrim’ kitabından bir alıntıyla katkı: ‘..CHP 7. Büyük Kurultayı.. Hamdullah Suphi Tanrıöver ‘...altı tane Meclis hademesi yanıma geldi, gözleri yaşlı olarak şunları söyledi ‘Vallahi, altı köyümüzde bir tek imam kalmadı. ölülere nöbet bekletiyoruz. Ondan kalkıp bu köye geliyor ve boyuna köy değiştiriyor. Eğer bize İmam Hatip vermezseniz ölülerimizi köpek leşi gibi toprağa gömeceğiz...’ (Bunun üzerine), Behçet Kemal çağlar, Tanrıöver'e şu cevabı veriyor: ‘...Aziz sofular, fukarayı sâbirin (sabırlı fakirler) gibi, devlete el açacaklarına bir araya gelip emek ve servet birliğiyle camilerini yaptırıversinler. İmamını, müezzinini, ‘gassal’ini (ölü yıkayanı) da, dini dünyadan ayırmamış memleketlerde okutsunlar.’ (s.413-14)
*SEç: çok teşekkür.. Ancak, şimdi laik rejim, hocaları da rehin almış bulunuyor..
-Bir yazar arkadaş yazıyor: (özetle) ‘çarşamba günkü yazınızda Şevket Bey'e siteminiz, pek haksız ve salâhiyetsizce idi. çünkü; (…) Bir hiçken adam olup, karınlarını doyurmuşlar’a Şevket Bey (…) böyle söylemeyecek de ne yapacak? AKP ve onu meydana getiren güruh…’
*SEç: Ben hiçbir partili değilim.. Ama, son seçimlerdeki ahval gereği, AK Parti'nin desteklenmesinin daha faydalı olabileceğini de gerekçelerini belirterek açıkça yazmışımdır.. Yoksa, bu sistemin içinde kalarak mücadele vermeyi benimseyenlerin temeldeki yol haritalarının birbirlerinden farkı yoktur.. Kalblerde olanı ise, Allah bilir, o ayrı.. (…) Yazmak için kimseden değil, yüreğimden alırım salâhiyetimi.. düşüncelerimin hesabını sadece Allah'a vereceğim. Şevket Kazan için yazdığım kısa ‘not’a gelince.. Bir saygısızlık yapmadan, o sözleri ona yakıştıramadığımı söyledim.. Siz yakıştırmışsanız, o ayrı.. Herkesin ölçüsü kendinedir.. Ayrıca, insanlara, 'bir hiç iken adam oldular, karınlarını doyurdular' gibi yaklaşılmasını, size de yakıştıramıyorum.. 'AKP ve onu meydana getiren güruh..' diyorsunuz.. Mâdem ki öyleler; sizden ayrılmalarına bozulmayınız; daha bir temizlenmişsiniz. İnanmaksızın, aranızda kalıp fitne mi kaynatsınlardı.. İnsanların iradelerini belirtme hak ve özgürlükleri yok mudur? (AK Parti’nin önce kurulduğunu yazmıştım.. Halbuki, SP önceydi..)
-Ali Yılmaz yazıyor: ‘Şevket Kazan hakkındaki düşüncelerinize fevkalade üzüldüm. ‘Etme-bulma dünyası..’ diye bir söz vardır. Ş. Kazan da onu söylemiştir. İkiye ayrılmadan sonra, niye bir taraf yüzde 2, diğeri yüzde 47 oldu, bunu da düşünmeli, diyorsunuz.. Sorgulanması gereken yüzde 47'nin nasıl ve nelerden vazgeçilerek alınmış olduğudur.’
*SEç: Ben, sadece böylesi hassas bir zamanda öyle bir husûmeti yakıştıramadığımı söyledim, o kadar.. Dokunulamaz kutsallar üretmeyelim.. Bırakalım, insanlar, edeb sınırları içinde kalmak şartiyle ve karşılarındakilere yanlış bulduklarını söylesinler.. Hakikat elbette tektir, ama, yansımaları değişiktir.. Başkalarına çuvalduzu batırırken, kendimize iğnenin ucuyla bile olsun, hafifçe dokunamayacak mıyız? (Kaldı ki, Ş. Kazan, yanlış anlaşıldığını belirtti, 12 Haz. günü.. Kâsenin, çorbadan daha hararetli olması ne kadar sevimlidir, o da ayrı bir konu..)
-N.Aktaş, Cevad çetin ve Murabıt (habervaktim.com’da ayrı ayrı) yazıyorlar: ‘28 Şubat’ta kimlerin nasıl davrandıkları unutulmadı. Şimdi olsun, keşke kardeşçe muhalefet etselerdi..’
-Yakub Aslan (Haksoz.net’te) yazıyor: ‘Anayasa Mahkemesi’nin ‘Herkes istediği gibi giyinsin’ demesi mi bekleniyordu? ‘Varlığını sürdürmek istiyorsan, bana benzeyeceksin’ diyor. Mahkeme kendisine düşeni fazlasıyla yapmıştır. Millet ve Meclis mi? Onlar da kim? Gücü ellerine geçirmiş olanlar, onu sonuna kadar koruyacaklardır. Onun dışında kalan halk, ister Şemdinli halkı olsun, ister İstanbul halkı; onlar için bir şey ifade etmez.’
-H.Hüseyin ALTIN (haksoz.net’te) yazıyor: ‘Bu laikçi yobazlarda bu zihniyet olduğu müddetçe, yeni anayasa da yapılsa, o da ibtal edilir.. Bu zorbalar daha da olmazsa, kendi kendilerine yetkiler icad ediyorlar; böylesine zorbalar..’
-Mercan Yayladağlı yazıyor: ‘Faltaylı’nın proğramına çıkıp gündem oluşturan sözler söyleyen kızlara siz de eleştiri getirince rahatsız oldum.. Ama, size de hak vermedim değil..’
*SEç: Benim eleştirim, hem kendine güvenip, tv. canbazlarına karşı koymanın zorluğunun unutulmasına ve hem de görüş açıklanması özgürlüğünün bulunmadığı bir konuda, ‘susma hakkı’nı kullanmayıp, ‘başımıza bir iş açmayacaksa..’ dedikten sonra, ‘filancayı sevmiyorum..’ demek tecrübesizliklerine..
-Mehmedçik-askerim kod adıyla (ve belli yerler adınaymış gibi sık sık tehdidler yazan birisi) yazıyor: ‘Amerika Tayyib’e dünyayı zehir edecek. Hedeflerinin onunla gerçekleşemeyeceğini anladı. Bizim oluşumumuza desteğini artırıyor.. Veli Küçük sadece bir ayrıntıydı..’
*SEç: ................................... (susma hakkımı kullanıyorum..)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.