Sana Aitse Dilediğin Gibi Kullan!
“Biliniz ki, mallarınız ve evlatlarınız sizin için aslında birer sınav konusudur ve büyük ödül Allah katındadır.” (Enfal. 28)
Günün her saati sınava tabi tutulan insanoğlu çoğu zaman kimlerle ve nelerle sınandığını unutur. Bu unutkanlık oldukça pahalıya mal olacağından merhamet edenlerin en merhametlisi Allah-u Teala yer yer unutkan kullarına hatırlatmalarda bulunur.
Mal ve evlat… Her ikisinde de insanın yoğun bir emeği olmadan verilen iki farklı sınav malzemesi… Ve ilginçtir her iki sınav malzemesi kişinin hayatında çok önemli yer işgal eder… Bir yandan sabahtan akşama kadar elindeki sermayenin artması için çırpınıp dururken diğer yandan kendisiyle imtihana tabi tutulan evladının mutlu yaşaması için zemin hazırlamaya çalışmakla meşgul olur…
Her iki sınav sorusu insanın gece ve gündüzünü meşgul eder. Bu meşguliyet sınavı unutturduğu oranda kişiyi Allah’tan uzaklaştırır… Ve Allah-u Teala insana vermiş olduğu malzemenin imtihan amaçlı olduğunu hatırlatıyor. Burada akla şöyle bir soru gelir; ‘insan, evlat ve elindeki mal’ı ne zanneder? Kendisine aitmiş gibi mi algılar?’
İnsana verilen mal ve evlat öyle bir sınav sorularını içerir ki onunla cennete girebileceği gibi cehennemi de boylamasına sebep olabilir… Allah insana mal vermez onu fakirlikle sınar… Fakirlikle sınana bir kimse hırsızlık-gasp-faiz-tefecilik-kaçakçılık- kumar- ve şans oyunları gibi haramlarla karşılaşabilir… Fakirliğe isyan etmeyip adam gibi helal yollara başvurulmazsa bu türden haramlara bulaşma olasılığı artar…
Bu kez mülkün sahibi olan Allah-u Teala kuluna fazlasıyla mal vererek onu zenginleştirir. Bu kez de zengin olanları şu tehlikeler bekler; ticari zekasıyla kazandığı zannı-kibir- işçilerin hak ve hukukuna riayet edememe- biriktirme- zekat vermeme- insanları küçümseme- sofrasına sadece zenginleri davet edip fakirleri unutma- daha çok malım olsun diye faiz gibi haram yollara başvurma- haram bir hayatın kolaylaşması ve şehvet…
Mal ve evlatla da imtihan edilen insanın bu sınavdan başarılı bir şekilde çıkması için mal ve evladın asıl sahibinin kim olduğunun cevabını yakinileştirmesi gerekiyor… Bu işin adı konmalı ve ona göre güzel bir bakış açısı yakalamalı.
Mal ve evlat her ikisi de bize ait olmayan birer emanettir… Her ikisi de bize hibe edilmiş değildir. Ve her ikisinin de tabiri caizse kullanma kılavuzu bizlere verilmiş. O kılavuza bakarak bu iki imtihan vesilesini değerlendirmemiz gerekiyor…
Bu iki sınavla burun buruna gelip ve üstün bir başarıyla sınavı atlatanların tecrübelerinden faydalanmak sanırım en akıllıcası… Çünkü insan başkasından çabucak etkilenecek bir özellikte yaratılmıştır. Bu sebeple Allah-u Teala bizlere güzel bir örnek gösterir;
“(İslâm dinine girme hususunda) öne geçen ilk muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tabi olanlar var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. Allah onlara, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur.”
Onlara tabi olduğumuzda Allah’ın rızasını kazanma garantisi varsa-ki var- o zaman sahabelerin mal ve evlatla olan imtihanlarını mercek altına almamız icab eder. Bunlar bu imtihanı nasıl başarıyla geçmişlerdir? Nasıl bir yol izlemişlerdir? Bu ve benzeri sorular sorarak güzel bir bakış açısı yakalamış oluruz.
Çünkü sahabeler hem fakirliklerinde, hem zenginliklerinde, hem de evlatla olan imtihanlarında tarihte görülmemiş başarıya imza atmışlardır. Modeli güzel olan güzel dersler çıkarır diyelim ve şu ayeti hatırlatarak bu haftaya veda etmiş olalım.
"Biz sizi iyilik ve kötülükle imtihana tabi tutarız. (Enbiya, 35)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.