Mehmet Şeker

Mehmet Şeker

Denktaş olmasaydı

Denktaş olmasaydı

Kimi şiir yazar, kimi hikâye, kimi roman... Bazıları da tarih yazar. Rauf Denktaş onlardan biriydi. 88 yıllık ömrünü Kıbrıs'a adadı ve hayatı boyunca tarih yazdı.

Bir cemaatten bir devlet inşa etti.

Sabır, inat, kararlılık öne çıkan vasıflarıydı; diplomasi ustasıydı Denktaş, sıkı müzakereciydi.

Bir hamama giden terler, bir de Denktaş ile müzakere masasına oturan.

Karşısındakini çileden çıkarır, başka bir çileye sokardı.

Denktaş'ın karşısına oturduysan, çile bülbülüm çile!

Türkiye garantörlük hakkını onun kanalıyla kazandı.

Allah rahmet eylesin.

* * *

İstediklerine tam olarak ulaşamadı; KKTC'yi bizden başka tanıyan devlet yok.

Avrupa, Birliği içine Rum kesimini kusur ve noksanlarına rağmen kabul ederek Kıbrıs'ı çıkmaz sokağa mahkûm etti.

Hâlbuki Kuzey'de BM planı yüzde 75'le kabul edilmişti.

O planı reddeden taraf Rumlar'dı.

Avrupalı dostlarımız "Rumlar, Annan Planı'nı 'ananın pilavı' anlamış olabilir" şeklinde düşündüler herhalde.

* * *

Denktaş'ın hayatını yazan Nur Batur, "Başucu kitaplarınız neler" diye sorduğunda, iki kitap söylemiş: Kur'an-ı Kerim ve Nutuk.

Sıkıntılarla dolu bir hayat yaşadı Denktaş, her günü mücadeleyle geçti.

Vefat haberini duyduğumda, "Mekânı Cennet olsun" dedikten hemen sonra "Keşke Atatürk de bu kadar yaşasaydı" diye düşündüm.

* * *

Atatürk 88 yıl yaşasaydı, 1969 yılında vefat ederdi.

O zaman, Türkiye'nin tarihi bambaşka olurdu.

İnönü Cumhurbaşkanı olamazdı mesela.

Belki Bayar bile köşesine çekilirdi.

Çok partili hayat daha erken başlayabilirdi.

1960 darbesi yapılmazdı.

Eh, darbelerin anası olmayınca, babası da olmazdı.

Dolayısıyla bugün Kenan Paşa'nın mahkemelerde savunma yapmasına gerek kalmazdı.

Silivri de sadece yoğurduyla meşhur şirin bir ilçemiz olarak kalırdı.

Bütün bunlar fantezi tabii, sınırsız hayal; halamızı dayımızı hiç karıştırmayalım.

*

'Olsaydı'ya kısmen baktık, biraz da 'olmasaydı' mahalline uzanalım.

Ve diyelim ki Denktaş olmasaydı...

Denktaş, sırtında Kıbrıs davasını taşıyacağına Londra'da bir avukat olarak yaşasaydı, adada Rumların Türkleri katletmesine uzaktan baksaydı, derler ki dünyanın en meşhur avukatları arasında yer alırdı.

Doğrudur.

O durumda bendeniz de bu mesleğe yönelmeyebilirdim.

* * *

Şöyle özetlemek mümkün...

Kıbrıs Harekâtı sırasında ortaokul sıralarındaydım.

Ayşe tatile çıkıyordu ve ilk defa bir savaş görüyorduk, her ne kadar adı "Barış Harekâtı" olsa da.

Gemilerden tankların ve askerlerin adaya inişini tek kanal televizyondan takip ediyorduk.

Gazetecilerin olayı sıcağı sıcağına aktarmalarından etkileniyorduk.

Bazen günde birkaç baskı yapan gazeteleri okuyorduk.

Karartma gecelerinde Can Akbel her akşam Güne Bakış'ı sunuyordu.

Ekran bir manga asker ve İstiklâl Marşı eşliğinde kararıyordu.

Neyse uzatmayalım, işte ilk o zamanlar gazetecilik bobinine merak tellerini sardırdık.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Şeker Arşivi