Dünya yeni bir birliğe gebe
Davos'ta Dünya Ekonomik Forumu'na katılan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Avrupa Birliği'nin durumuna dikkat çekerek Türkiye için yeni bir rotaya işaret etti:
"Kendi birliğimizi kuracağız!"
AB'den herkesin umut kestiğini belirten Babacan'a hak vermemek mümkün değil.
Gün geçmiyor ki Avrupa ülkelerinden birinin kredi notu düşürülmesin.
Ekonomik sıkıntı avuç içine sığacak bir kartopu büyüklüğünde başladı fakat artık büyük bir çığa dönüşmüş durumda.
İşsizlik büyüyor, borçlanma artıyor, evsizler çoğalıyor.
Batan bankaların, iflas eden şirketlerin arttığı Avrupa "hasta adam" sayılır.
Biz de 50 yıldır o birliğe girmek için çabalıyoruz.
"Davos toplantılarında Avrupa ile ilgili ümit veren kimse yok. Sadece kötünün daha kötüye gidip gitmeyeceği konuşuluyor" diyen Ali Babacan, Balkanlar, Kafkaslar, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'nın tek bir ekonomik çevre olabileceğini söyledi.
* * *
Türkiye'nin merkez olduğu bir birlik kurulursa nasıl olur?
Harita gözümün önünde.
Batıdan başlayıp bir çember çizecek olursak, şu tablo çıkar karşımıza:
Bosna Hersek, Arnavutluk, Makedonya, Moldova, Ukrayna, Rusya, Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan, İran, Irak, Suriye, Lübnan, Ürdün, Suudi Arabistan, İsrail, Filistin, Mısır, Libya, Tunus, Cezayir, Fas...
İran'ın hemen yanında Pakistan, Afganistan, Türkmenistan.
Hazar'ın ötesinde Kazakistan, Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan.
* * *
Türkiye'nin merkez olduğu coğrafyanın tek bir ekonomik çevre olabileceğine de kuvvetle inandığını belirten Babacan'ın konuşması şiir gibi.
"Sınırların anlamını kaybettiği; insanların, ürünlerin, sermaye ve enerjinin rahatça hareket ettiği bir vizyonumuz var. Arnavutluk'tan yola çıkan bir kişinin ta Kuveyt'e kadar, Bahreyn'den yola çıkan bir kişinin Fas'a kadar rahatça hareket edebildiği ortak ekonomik bölge vizyonumuz var. Türkiye de doğal olarak bu bölgenin lideri olacaktır."
Babacan yalnızca ekonomik açıdan bakmadığını, demokrasi, barış, güvenlik ve refahı önceleyen bir coğrafya oluşturmak gerektiğini belirtiyor.
Gözümüzün önündeki haritadan daha geniş düşündüğünü söyleyen Babacan, Kuveyt'e, Bahreyn'e kadar uzanıyor.
* * *
Ne var ki bu çember içinde yer alan ülkelerden bazıları birbiriyle davalı halde.
Kanlı bıçaklı demek daha uygun.
"Türkiye'nin liderliği" sözkonusu edildiğinde, tüyleri diken diken olanlar var.
Kuzey Afrika'da kendilerini Avrupa'ya özellikle Fransa'ya yakın hissedenler hiç de az sayılmaz.
Bir kuşak, Osmanlı'nın onları sömürdüğünü, Fransa'nınsa dost olduğunu düşünüyor ve bu düşüncesini bizim lisanımızla değil, ata lisanıyla da değil, Fransızca beyan ediyor.
Çünkü çoğu, ana dilini konuşamıyor; unutmuş ya da birkaç kelime dışında hiç öğrenmemiş.
* * *
Sovyetler Birliği'nin ardından kurulan Türk Cumhuriyetleri'nde ise Rus etkisi hâlâ elle tutulur seviyede.
Bir araya geldiklerinde anlaşma sağlamak için konuştukları dil bile Rusça.
Hatta oraları gezerken Rusya'nın o coğrafyada tekrar ne zaman hâkimiyet kurmak için harekete geçeceğini düşünüyor insan.
Aynı şeyi Putin'in gözlerine bakınca da görmek mümkün.
* * *
Liderlik meselesi çözümü kolay bir konu.
Dönüşümlü başkanlık şeklinde bir formül uygulanabilir.
Yalnız ümitli olmayı gerektiren tarafları da var bu hesabın.
Avrupa Birliği kurulurken de ezeli düşman kabul edilen ülkeler masaya oturmuştu.
Tarih içinde Avrupa'da birbiriyle savaşmayan ülke yoktu.
Yine de birlik kurmayı başarabildiler.
Hem zaten bizim coğrafyamızda yeni bir birlik kurulacaksa, çemberin içine giren bütün ülkelerin aynı anda dâhil edilmesi gerekmez.
Böyle bir birlik günün birinde gerçekleşirse, dünya kesinlikle daha güzel ve daha yaşanır bir yer olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.