Filistin'in Diplomasi Trafiği
Son günlerde Filistin'le ilgili yoğun diplomasi trafiği var. İçerideki siyasi bölünmüşlüğün sonlandırılması için Katar'ın başkenti Doha'da yeni bir anlaşma imzalandı. Başbakan Heniyye'nin birkaç ülkeyi kapsayan ikinci dış seyahati sürüyor. Ortadoğu Dörtlüsü öncülüğünde siyonist işgalle Mahmud Abbas yönetimi arasında başlatılan ama sonuç getirmeyen Amman görüşmelerinin süresi uzatıldı. Bütün bu gelişmelerle ilgili tafsilatı bir yazıya sığdırma imkânı olmadığından özellikle son günlerde tartışma ve spekülasyonların odağına yerleştirilen Doha Anlaşması üzerinde durmak istiyoruz.
Dediğimiz gibi anlaşmanın amacı Filistin içindeki bölünmüşlüğe ve yol açtığı sorunlara son vermektir. Fakat içeriğiyle ilgili tartışma ve itirazlar olmasından bazıları "Hamas'ın fiilen bölünmesi" sonucu çıkarmaya çalıştılar. Oysa kendi içinde farklı görüşlere ve itirazlara açık olmayan bir hareket dayatmacılığı iç yapıya taşıyarak örgütsel diktaya dönüşür. Ne var ki direniş hareketleri, düşmanın hem fiili hem de enformatik saldırılarının hedefi olduklarından bir konuyu farklı görüşlerin ortaya konduğu ortamda tartışmaları halinde bile hemen "bölünecek, bölünüyor, bölündü..." yaygaralarından kurtulamıyorlar.
Siyonist işgalciyle çıkar hesaplarına dayalı kuyruk bağı olanlar da kendilerine verilen işaretlerle hareket ettiklerinden Hamas bölünse oyunu başlatmaya hazır, zillerini takmış halde işgalciden işaret beklerken kuru havadan nem alıyorlar. Hamas içinde herhangi bir liderlik kavgası olmadığını, Halid Meşal'in yeniden aday olmamasının Şura Meclisi'nde kabul edilmiş tüzüğün bir kişinin üç kere üst üste başkan olmasına izin vermemesinden ileri geldiğini, Meşal'in de tüzükte üçüncü kez başkan olmasını sağlayacak bir değişiklik istemediğini, bir başkanlık yarışı içinde olmadığını bütün tafsilatıyla izah ettiğimiz halde, Hamas'ın bölündüğünü duymak için tetikte bekleyenlerin hâlâ aynı davulu çalmaları gerçeklerin yaşandığı ortama inmek yerine siyonistlerin kendi elleriyle çizdikleri sonra ellerindeki gece lambalarıyla aydınlattıkları tablolara bakıp orada gördüklerini kamuoyuna yansıtmaya devam ettiklerini gösteriyor.
Basın Sözcüsü İzzet er-Reşak'ın ve teşkilatın gerek Gazze gerekse Batı Yaka yetkililerinin birinci ağızdan yaptıkları açıklamalarda da dile getirildiği üzere Doha Anlaşması'ndan dolayı Filistin İslâmî Direniş Hareketi (Hamas) içinde herhangi bir çatlak veya bölünme mevcut değildir. Anlaşmanın içeriğiyle ilgili bazı ihtilaflar ve itirazlar olması ise gayet tabiidir ki bunlar teşkilat yönetiminin, ilkelerden taviz vermeden farklı görüşler ortaya konmasına imkan tanıması, örgütsel totalitarizme götüren dayatmacılıktan uzak durması anlamına gelir. Bu da Hamas'ın başından beri izlediği tutumdur. Ama Hamas'ın sadece siyasi hareket değil aynı zamanda cemaat yapısına sahip olduğunu, Müslüman Kardeşler'in Filistin kanadını oluşturduğunu, kardeşlik dayanışmasıyla büyük fedakârlıkları göze almaya yönelten iman bilinciyle yetiştirilmiş kadrolardan oluştuğunu dikkate alarak boşuna bölüneceği ümidine kapılmayın. Sonra hep hayallerinizle kalırsınız.
Doha Anlaşması'na yönelik itirazlar ise geçiş hükûmetinde, başbakanlığın da Abbas'a verilmesinin kabul edilmesiyle başkanlık ve başbakanlığın bir kişide toplanmasıyla ilgilidir. Filistin Meclisi Hukuk Komitesi Filistin Anayasası'nda 2003 değişikliğiyle başkanlık ve başbakanlığın ayrıldığı dolayısıyla ikisinin yeniden bir kişide toplanmasının o değişikliğe aykırı olduğu, 2003 öncesi duruma dönülmesi için gerekli değişikliğin Doha Anlaşması ile değil Meclis tarafından yapılması gerektiğini vurgulayan açıklama yaptı. Bu sadece bir itiraz ve görüş farklılığıdır, bir bölünme değil. Söylenenler de yanlış değildir. Ama anlaşmanın amacı Filistin'deki bölünmüşlükten kaynaklanan sorunları ortadan kaldırmak ve şu an meclis büyük ölçüde âtıl olduğu için geçiş hükûmetinde böyle bir uygulamaya gidilebileceği söyleniyor. İtiraz edenler de zaten anlaşmanın bütün olarak uygulanması ve sorunların üzerine gidilmesi durumunda yetkileri devretmeye hazır olduklarını dile getirdiler. Dolayısıyla mesele tartışma konusu olan başkanlıkta değil anlaşmanın bütün olarak uygulanmasında düğümleniyor. Bunun da biraz izahına ihtiyaç olduğundan müteakip yazıya bırakıyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.