Laiklik kimlerin ortak paydası?
Biliyorsunuz, son iki yazımda laiklikin anayasaya girişinin 75. yılı vesilesiyle bir nebze olsun laiklike değindim.
Bugün bu konuyu -şimdilik kaydıyla- kapatıyorum. Kapatmadan önce, bizim Müslümanların evrimleşerek geldiği laikliğin ortak payda olduğuna dair söyleme, bu söylemin nasıl bir İslam anlayışı ve nasıl bir Müslüman tipi betimlediğine dikkat çekmek istiyorum. Amacım, aslı itibariyle bizden birilerinin yaptığı ve laikliği aklama anlamına gelecek söylemler münasebetiyle, bu konuyu kamuoyunun izanına sunarak tarihe not düşmek, yarın mahşer gününde bana, hepimize şahitlik edecek bir belge bırakmaktır. Bizi uyaran olmadı da denmesin diye...
Neyse, konumuza dönelim. Meğer bu laiklik ne de mübarekmiş(!) de anlayamamışız! Baksanıza, bizim Müslümanlar tarafından bile laiklik, içtenlikle ve kraldan fazla kralcı bir yaklaşımla benimsenip propagandası yapılmaya, aklanıp paklanmaya başlandı. Nasıl bir niteliği haiz olduğunu milletçe yaşayıp öğrendiğimiz laikliği bizden birilerinin böylesine benimseyip savunduğunu görünce, cumhuriyeti kuran kadroların başarısı karşısında şapka çıkarmamak elde değil. Tebrik ediyorum, gerçekten de başardılar!
Onlar başardılar da, bizim Müslümanların geldiği nokta hiç de iç açıcı görünmüyor. Sanki iliklerimize kadar işleyen laikçi zulmü unutmuşuz gibi, laiklik adına yapılan açıklamalara baktığımızda, ne denli acıklı bir hale düştüğümüzü müşahade ediyoruz.
Laiklik, farklı kültür, din, mezhep ve anlayışların barış içinde bir arada yaşadığı bir coğrafyada, bu medeniyet birikimiyle uyum arzedecek şekilde yorumlandığında, birlik ve beraberlik içinde geleceğe yürüyüşün teminatı olacakmış. Ancak; bu bir arada yaşama, eğer Rasulullahın Medine Vesikası ile kurduğu birliktelik gibi İslamın şemsiyesi altında bir sistem dahilinde olacaksa kabule şâyandır. Bu zamana kadarki medeniyet birikiminin tümünü esas alarak, bununla uyum arzedecek şekilde kurgulanacak bir laiklik ve ona göre dizayn edilecek bir sistem, hakkı batıl ile karıştırmak olmayacak mı? Çünkü bu topraklarda İslamdan başka olarak her türlü kültür ve medeniyet de gelişti ve yaşandı. Bunları harmanlayıp, buna uygun bir yorumla sistemi dizayn etmek, bir Müslüman için tevhidin lâ ilkesi gereğince nasıl mümkün olacak? Bu bakımdan, neye göre yorumlanırsa yorumlansın, Laikliğin, birlik ve beraberlik içinde geleceğe yürüyüşün teminatı olarak esas alınmasına İslam inancı hoş bakmayacaktır.
Laiklik, ayrıştırıcı değil birleştirici, baskıcı değil özgürleştirici, tek tipleştirici değil hoşgörülü bir yorumla uygulandığında demokrasiye güç katar, sosyal hayata ivme kazandırırmış. Ancak laiklik neyi birleştiriyor acaba? İslam, hak ile batılın tam olarak ayrışmasını, birbirine karıştırılmamasını emretmiyor mu? İman ile küfrü, tevhid ile şirki nasıl birleştireceğiz? Laikliğin özgürleştirici olduğunu söylemek, yaşanan bunca zulmü yok saymak anlamına gelmeyecek mi? Laiklik adına dinsizleştirme baskıları unutuldu mu?
İki yönlü olan laiklik ilkesinin birinci yönü inanç hürriyetini kapsarmış, ikinci yönünü din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması oluştururmuş. Ancak, İslam, sadece inançtan ibaret bir din değil ki; eğer inandıklarımı yaşayamayacaksam, inanç hürriyetinin ne önemi kalır? Eğer devlet dinime göre dizayn edilmeyecekse, ortada din mi kalır? Hem nasıl olacak da İslam için inançtan ibaret bir din tanımlamasına fit olacağız?
Laiklik toplumsal barış açısından önemli bir işlev görürmüş ve Cumhuriyetin bir niteliği ve toplumsal barışın sigortası olarak, milletin birlikte yaşama iradesini ve kültürünü güçlendiren bir unsurmuş. Ayrıştırıcı olmaktan çok birleştirici bir hüviyete sahipmiş. Ancak, toplumsal barış için, birlikte yaşama iradesini güçlendiren bir unsur olarak niye İslamdan başkasına ihtiyacımız olsun ki? Hem, Allaha karşı isyan edenle barış içinde ve birlikte olmaya Allahın hükmü ne diyor acaba?
İşin gerçeği, laiklik, lâ ile başlayan imanın ve İslamın lâ dediklerindendir. Tevhid ilkesinin bir gereği olarak, bir Müslüman tevhidden başka her şeye karşı lâ der.
Laikliği aklama söylemine göre Türk milletinin ortak paydası laiklikmiş ve millet, bu ilke üzerinde de güçlü bir anlayış birliği içindeymiş.
Laikliğin bizim Müslümanlar tarafından nasıl da benimsendiğini görüyor musunuz? Hadi benimsediniz, ama sanki bu ülkede yaşayan herkes onlarla aynı kanaatteymiş gibi bir de herkes adına söz söylemeleri yok mu? İşte buna çok içerliyorum. Nasıl içerlemeyeyim? Baksanıza, millet, laiklik ilkesi üzerinde güçlü bir anlayış birliği içindeymiş. Laiklik ilkesi millet tarafından büyük bir içtenlikle benimsenmiş ve toplumsal yaşam biçiminin bir parçası haline gelmiş. Hatta milletin ortak paydası imiş.
İyi de, bundan benim niye haberim yok? Hani, ben de bu milletin bir ferdiyim ya... Benim adıma söz söyleyenler, bunu bir de bana sormalı değiller mi? Ortak paydaysa herkesçe benimsenmesi lazımdır. Acaba şu laiklik denen ilke herkesçe benimseniyor mu? Hani, söz milletin ya, demokrasi var ya, milletin dediği olur ya... Hadi millete sorun! Propaganda imkânlarını eşitleyin ve serbest bırakın, bu hususa dair yasaklamaları kaldırın. Bir müddet herkes kendi meramını anlatsın. Sonra miletin önüne sandığı koyun ve sorun bakalım, Laiklik ilkesi bu ülkede yaşayan insanların ortak paydası mı, değil mi? Laiklik üzerinde bir görüş ve anlayış birliği var mı, yok mu?
Ha, son bir soru: Laikliğin böylesine sahiplenilmesinden sonra, yetiştirilmek istenen şu dindar gençlik, acaba laik dindar mı olacak?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.