Kâbe yolları
Davet olursa, icabet boynumuzun borcu. Bismillah der yola düşer, lebbeyk deyip kendimizden geçeriz. Davet olmazsa da yapacak bir şey yok. Sıra beklenir.
Bu işler plana programa bakmıyor. Baksaydı altıncı kalkınma planında, olmadı sekizincide yola çıkmış olurduk.
Kaç yıl var ki bir kardeşim, “Hazırlan, önümüzdeki yıl umreye gidelim” der, ben de her seferinde “Kısmet, hayırlısı” diye cevap verirdim.
Bilirim ki nasipte yoksa, kaşık kırılır yahut kolun tutulur, rıza lokması boğazından geçmez.
çok şükür bu defa yol göründü.
* * *
ünlü düşünür ve ekonomi teorisyeni önder Bey'e danışmalı mıydım bilemiyorum; haber bile vermeden çıktım geldim.
Yeryüzünde taşın taş üstüne konulduğu ilk bina.
İlk mabet.
Hazreti âdem'den Hazreti İbrahim'e, sonra da Efendimiz Aleyhisselâm'a kadar her dönemde kutsal olan mekân.
Kâbe.
Yüce Mevlâ'nın evim dediği yer; Beytullah.
* * *
Anlatılanlarla anlaşılacak, resmini görmekle bilinecek gibi değil.
Havası, suyu, taşı, toprağı, hayvanı ve insanıyla bambaşka bir âlem.
Yolları bölük bölük.
İnsanın su misali kıvrım kıvrım akması gibi, tarihin ve fikirlerin de onlara benzemesi gibi, akmak değil de dönmek açısından bakarsak, bu defa da her şeyin döndüğünü fark ederiz.
Ay döner, Dünya döner, Güneş döner, devran döner, atomun zerrecikleri döner…
Burada, Kâbe'nin etrafında da insanlar dönüyor. Durmadan.
Gece gündüz, sabah akşam, aralıksız.
Bazen beş bin, bazen yüz bin, bazen de milyondan fazla insan. Bir yaşından yüz yaşına kadar…
* * *
Bu “Kara donlu Beytullah”a yakın olabilmek için şu koca Dünya'nın dört bir yanından, her milletten, her renkten insanlar binlerce kilometre yol aşıp geliyor.
Dedem rahmetli, hacca otobüsle gitmişti de mest olmuştu.
“Bizimki büyük rahatlık canım” demişti, “eskiler at sırtında, deveyle, yürüyerek gidermiş.”
Bizse bugün, otobüsle gidenlerin ilk molayı verme ihtiyacı duyacakları vakitten daha evvel varmış bulunuyoruz.
* * *
Dünya'nın sıfır noktası burası…
Her toprakta namaza duranların kıblesi…
Seccadelerin yöneldiği merkez…
Putların kırıldığı yer…
Müslüman olmayanların giremediği, ilahi koruma ve kollama altında bulunan kutsal mekân.
Tekbirlerin, duaların, tehlillerin, salâvatların yükseldiği Kâbe, dört duvarla düz bir çatıdan ibaret aslında.
Yükseklikte ve büyüklükte birbiriyle yarışan gökdelenlerin dünyasında, Kâbe'ye yalnızca bir bina diye bakarsak, yanılırız.
Burası başka bir âlem, apayrı bir atmosfer, tarifsiz bir duygu seli.
* * *
Pervaneler gibi etrafında dönerek tavaf ederken… Yalın ayak başıkabak Safa ile Merve tepeleri arasında yürürken… Yaklaşıp dokunurken… İhramlı halde beyaz kelebekler gibi ona bakarak namaz kılarken… Uzakta oturup seyrederken ve hepsinde de gönülden şükrederken hissedilenler târif edilebilseydi, emin olun geri durmazdım.
Ama bilirsiniz ki sözün bittiği yerler vardır. İşte burası o yerlerin tam merkezi.
Burada söz bitiyor, vücut bitiyor, mânâ başlıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.