1 kuruşunuz var mı?
Çıkılan gezilerin, o gezilerde yapılan görüşme ve toplantıların ötesinde bir de gözden kaçmaması gereken ayrıntılar vardır.
Brüksel seyahati sırasında tespit ettiğim birkaç ufak ayrıntıyı kayda geçmek isterim.
İstanbul Atatürk Havalimanı girişinde bulunan taşıma ücret tarifesi dikkat çekici.
Türkçe, İngilizce, Almanca, Fransızca ve Rusça hazırlanan tarifede ücretler şu şekilde:
El bagajı 3.12 TL, valiz 5.10 TL, kargo bagajı ise 10.20 TL.
Bu tabelayı görünce, ücretlerdeki küsurat kısmını yolcuların nasıl ödeyeceklerini, para üstünü nasıl alacaklarını merak etmez misiniz?
Asla kullanılmayacak olan bedeller hangi mantığa göre hazırlanır?
Eğlence olsun diye mi?
Artış yüzdesi o miktarları zorunlu hale getirebilir, onu anlarız ama 12 kuruşluk ödemeyi kim nasıl yapabilir?
Kaçımızın cebinde 1 kuruşlar bulunuyor?
Cebinde 1 kuruşu olan varsa bile hiç kullanana rastladınız mı?
O tarife 3 lira, 5 lira, 10 lira şeklinde küsuratsız hazırlansa daha şık olmaz mı?
*
Kontrolleri yapıp içeriye girdik, çay kahve içmek üzere bir yere oturduk.
Yan masada bir Rus kadınla evlenen vatandaşlarımızdan biri, eşine Türkçe kelimeler öğretiyordu.
Ders Türkçe, konu rakamlar. Adam söylüyor: "Bir, iki, üç, dört, beş..."
Kadın parmaklarını göstererek tekrar ediyor: "Bir, iki, uç, dort, beş..."
"Uç değil üç, dort değil dört."
Kadının dili bir türlü üç diyemiyor.
"Uç, uç..."
Biraz sonra hep beraber uçtuk.
*
Ekipte kimler olduğunu sormuştum Salih Bey'e.
Tek tek saydı: "Ömer Bey, Nasuhi Bey, Hadi Bey..."
"Hangi Hadi?"
"Özışık. Zaten kaç tane Hadi Bey var ki? Bir de Uluengin var."
Bir tane daha olduğunu söyledim.
Merak etti, kim diye sordu.
"Hadi Canım..."
*
Brüksel'deki Türkler, dağınık olmak yerine bir arada olmak, dayanışmak, güç birliği yapmak gerektiğinin bilincindeler.
Bu maksatla dernekler kurmuş, derneklerin birliğini bile oluşturmuşlar.
Ünlü ve başarılı Türkler arasında yer alan büyük mimar Şefik Birkiye'yi davet etmek istemişler.
Başarı hikâyesini dinlemek, tecrübelerinden yararlanmak için...
Telefonla aradıklarında Amerika'da olduğunu söylemiş ünlü mimar.
"Geliş biletinizi alabiliriz fakat bütçemiz dönüş bedelini karşılamaya yetmiyor, onu siz karşılayabilir misiniz?" diye sormuşlar mahcubiyet içinde.
Cevap şöyle: "Merak etmeyin, ben kendi jetimle gelirim."
*
Brüksel'de çok değerli insanlarla tanıştık.
Orada kaldığımız süre içinde hiçbir aksilikle karşılaşmadık.
Gösterilen misafirperverlik kendimizi özel hissetmemize sebep oldu.
Tahsis edilen minibüsle dolaşırken, Hadi Bey aynı minibüsten kendisinde de olduğunu söyledi.
"İçini istediği gibi tasarlamış. Rahat koltuklar, televizyon, buzdolabı her şey var."
"Bir de yatak yaptırsaydın" dedim, "Var zaten" dedi.
"İstanbul trafiğinde minibüsle dolaşmak zor değil mi" diye sorunca, şoförü olduğunu söyledi.
"Hiç trafik derdim yok. Şoför kullanıyor, ben açıyorum bilgisayarımı işlerime bakıyorum. Evden işyerine gidene kadar bütün işimi hallediyorum."
İşte o an şu soruyu sormak mecburi hale geldi:
"Gidene kadar bütün işini hallediyorsan, niye gidiyorsun işyerine?"
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.