Bu da geçer
Kâmil Usta, bütün gün çalışmış, akşam olunca yorgun halde evine dönmüş.
Yemekten sonra oturduğu koltukta göz kapakları ağırlaşınca yavaştan uykuya dalmış.
Henüz birinci sınıftaki oğlu Ömer, avucuna biraz su alıp yanına gelmiş ve suyu koltukta uyuklayan babasının yüzüne serpmiş.
Bir anda fırlayıp gözlerini açan Kâmil Usta neye uğradığını anlamaya çalışmış.
"Ne oluyor yahu?"
Ömer gayet sakin, "deney yaptığını" söylemiş.
"Ne deneyi?"
"Suyun kaldırma kuvveti olduğunu duydum, doğru mu diye denemek istedim. Doğruymuş, bak seni nasıl kaldırdı hemen!"
*
Elinde su değil de 'yetki' olanlar, o yetkinin gücünü, etkisini ve sınırlarını denemek isteyebilirler.
O istekle yapılan deneme sonunda sıkıntı doğarsa?
Telaşa gerek yok, halledilir.
Demokrasilerde çare tükenmez, mutlaka bir çözüm yolu bulunur.
Bugün değilse bile, yakın zaman içinde halledilir.
*
Hukukun üstünlüğü demek, hukukçuların üstünlüğü anlamına gelmez.
Ve hiç kimsenin yetki alanı sınırsız değildir.
Sınırlar da kanunla belirlenir.
Savcı, hâkim, asker, polis, istihbaratçı, her kim görev sınırını aşarsa, hesabını verir.
Yetki alanlarının birbirine karışması durumunda, yine hukuk çerçevesi içinde çözüm aranır.
Bir de tabii ülkeyi yönetenler için geçerli olan "siyasî sorumluluk alanı" var.
Siyasîlerden hesap sorma işinin, sadece sandıktan sandığa olduğunu söyleyemeyiz.
Bakan ve başbakanların da Yüce Divan'da hesap verdiklerine şahit olduk.
Kanun dışı faaliyet söz konusu olursa, gelecekte de aynı durumla karşılaşabiliriz.
*
Ancak devletin başındakiler, kendilerine karşı girişilen siyasî hamleleri tebessümle karşılayacak değildir.
Başbakan Erdoğan'ın görevlendirdiği ekip Oslo görüşmelerine gittiği için yargılanmak istendiğinde, o işin ucu ister istemez hükümete dokunur.
Yalnızca silahla çözüm yoluna kavuşturulamayacağına herkesin inandığı zamanda, terörü bitirmek için akan kanın durması için görüşme yapma emri Başbakan Erdoğan'dan olduğuna göre...
Hasan Karakaya'nın dediği gibi, Hakan Fidan'ın şüpheli sıfatıyla ifadesinin alınması, Başbakan Erdoğan'ın iradesinin sorgulanması demektir.
*
Burada İbrahim Kiras'ın tespitine bakmak isterim:
"Hiç kimse MİT Müsteşarı'nın ileri sürülen gerekçeler yüzünden böylesi bir yargı hamlesinin muhatabı olduğuna inanmıyor. Bu hamle doğrudan Başbakan'a yönelik bir 'sivil darbe' girişimi olarak yorumlanıyor.
Dolayısıyla MİT Müsteşarı'nı koruma altına alması beklenen yasal girişim de aslında siyasetin kendisine yönelik darbe girişimine verdiği cevabın 'hukuk çerçevesinde ifadesi' anlamına geliyor."
*
Bir el, üç delikli bovling topunu fırlattı, bütün lobutlar devrildi.
Bu hamleden zarar görmeyen kesim yok.
(Şayet "İyi oldu, kârlı çıktık" diye düşünenler varsa, üstüne başına iyice bir bakmalı.)
Yine de zarar ziyan telafi edilemeyecek boyutta sayılmaz.
Aradan on gün geçsin, şu kafa yorduğumuz işlerin hepsini geride bırakmış olacağız.
O zaman muhakkak başka konulara eğilecek, başka türlü büyük dertlerle uğraşacağız.
Ne tür sıkıntılarla karşılaşacağımız şimdiden tahmin edemeyiz ama biliriz ki dertsiz kalmayız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.