Fatih Uğurlu

Fatih Uğurlu

Hoş geldin kalp krizi

Hoş geldin kalp krizi

Ve kardiyoloji servisi ameliyathanesindeyim. Burada daha önce başlanan bir operasyonun ikincisi icra edilecek. Uzman Doktor Abdurrahman Tasal yine ön hazırlıkları deruhte ediyor. Hazırlıklar tamamlandığında Ömer Hoca’ya haber veriliyor ve hoca bizzat işinin başında. Prof.Dr. Ömer Göktekin’in parlak sicilini burada yazmaya kalksam herhalde başlı başına bir yazı olur. İngiltere ve Japonya, Siyami Ersek Kalp Hastalıkları Hastanesi ve Türkiye’nin değişik üniversitelerinde kardiyoloji ana bilim dallarında yaşanan parlak bir mesleki kariyeri ister istemez uzun bir cümleye sığdırıveriyoruz. Ömer Hoca, eskilerin tabiriyle o zor görülen işi “tereyağından kıl çeker gibi” bitiriyor. Biz ise yattığımız yerden bir taraftan ekranda kalbimizi seyrediyoruz, diğer yandan da aklın sınırlarını zorlayan mikro cerrahinin mucizelerini bizzat müşahede ediyoruz. Tabii sürekli dua halindeyiz “Allah’ım, Ömer Hoca’yı vasıta kılarak bana şifa hazinelerinden şifa ulaştır!”

Bu duayı kaç kere tekrarladım hatırlamıyorum. O kapının önündeyiz ve ısrarla istiyoruz. Çünkü hulûs-i kalple yapılan duaların geri çevrilmeyeceğini biliyoruz. Zaten Türkiye’nin dört bir yanından yapılan ve ruhaniyetime üflenen duaların da aynı kapıda benim için beklediklerini de hissediyorum. Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi Başkanı Sayın Muzaffer Doğan ve yönetim kurulu üyeleri de 400 üyeye mesaj çekip benim için dua istemişler. Bu kadar duanın boşa gitmeyeceğine şeksiz şüpheiz inanıyorum ve tekrar ameliyathaneye dönüyorum.

Tam bir karınca yuvası orası. Herkes vazifesini biliyor ve mekanik bir halde işini yapıyor. İş bitti, hemen yeni bir hasta için bu defa hazırlık başlıyor. Yine Abdurrahman Tasal, besmele ile başlayacak ve sıra ile gelsin anjiyolar. Bazı konular Ömer Hoca’nın uzmanlık alanı ve o zaman savaşı bizzat başkomutan olarak Ömer Hoca yürütüyor. Onların uyumuna gıpta ediyorum. Sonra Koroner Yoğun Bakım Ünitesi’nde ikinci baharım başlıyor. Tabii kurtulduğum için adı bahar da, yine de siz orayı bir piknik alanı sanmayın. Sıkı bir gözetim altındasınız. Sık sık kan alınıyor, tansiyonunuz ölçülüyor, şeker ve kolesterol, kalbin ritmi derken maşallah görevliler bir beş dakika boş kalmıyor. Gerçekten mesai kavramını unutmuş, fedakâr bir kadro burada mucizeler yaratıyor. Onları hiçbir zaman unutmayacağım. Bu arada bir ilginç olay yaşanıyor. Nörolojik rahatsızlıkları olan 50 yaşlarında bir hastamızı Hakk’a uğurluyoruz. Onun ölümünden bir dakika sonra refakatçi ve ruh doktorum olarak yanımda bulunan, aynı zamanda sekreterim olan eşimin telefonu çalıyor, arayan Üsküdar’dan bir arkadaşı:

- Müjde diyor, şimdi Zeynep Kamil’deyiz. Bir torunun dünyaya geldi.

Fesübhanallah! Biri gitti, biri geldi. Kâinatta müthiş bir plan var ve tıkır tıkır işliyor. Burada bir başka dikkatimi çeken şeyin altını özellikle çizmeliyim. Yanımızdaki odada sonsuz yolculuğuna uğurladığımız arkadaşımızın evlatları ortalığı birbirine katıyor. Ve aklıma Üsküdar’da mukim fikri ve ilmi derinliği olan Mithat hoca geliyor:

- Fatihçiğim, ölümü tabii ki bilirdik, ama ben o gerçeklikle babamın ölümünde tanıştım. Adeta sırtımı dayadığım duvar yıkıldı, ölümü de bütün çıplaklığı ile tanımış oldum.

Bugün Cumartesi ve tahliyem gerçekleşiyor. Çıkarken üzüldüm dersem şaşırır mısınız, inanın buraya kalbimin yarısını bırakıyorum. İyi ki hastalanmışım, iyi ki bu sevgi selinin ve dua denizinin içine düşmüşüm. Bütün bunları geçen Cumartesi sabahında kapımı çalan o davetsiz misafire, kalp krizine borçluyum. Nelerin bize nasıl müjdeler getireceğini bilemeden bazen isyan bile edebiliyoruz. Allah’ım, binlerce tövbe, senden gelen her şeye razıyız. Bu şuurla geçen haftaya bakıyorum ve “Hoş geldin kalp krizi, ruhuma yenilikler, güzellikler getirdin” diyorum.

Tekrar hoş geldin!


Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Uğurlu Arşivi