Kara para gibi kara medya!
- Lütfü Bey; 28 Şubat darbesinin devirdiği Erbakan-Çiller Koalisyon Hükümeti’nin başdanışmanı Hüseyin Kocabıyık, “28 Şubat döneminde Hazine’den 80 milyar dolar çalındı. Bu paradan bazı medya yöneticileri ile yazarları da pay aldı” şeklinde bir açıklama yaptı. Bu haftaki sohbetimize bu konudaki değerlendirmelerinizi alarak başlayalım mı?
- 28 Şubat döneminde Hazine’den 80 milyar dolar çalındı; ancak Süleyman Yaşar gibi tanınmış ekonomistlere göre 28 Şubat’ın yol açtığı 2001 krizi de dikkate alındığında, 28 Şubat’ın bu ülkeye, bu millete maliyeti 380 katrilyon liraydı. Eğer 28 Şubat darbesiyle hesaplaşılacaksa, bu ülkenin, bu milletin çalınan, hortumlanan 380 katrilyon lirasının hesabı da sorulmalı. Böylesine büyük paralar kimin boğazından geçmişse, yargı millet adına o kişilerin boğazına sarılmalı! Bakın çalınan, hortumlanan bu paralardan bazı medya yöneticileri ile yazarlarının da pay aldığı şeklinde açıklamalar yapıyor o dönemin hükümet danışmanları. Yargı bu açıklamaları dikkate alıp ülkenin, milletin parasını çalanları sanık sandalyesine oturtmayacak mı? Şu fakir milletin çalınan parasının, şu tüyü bitmemiş yetimin yenilen hakkının hesabını sormayacak mı? İşte size kara para gibi kara medya! Hadi düşman gördüklerini insafsızca karalayan bu medyanın yazdıkları için hesap vermesini istemeyelim. Ama bu kara medyanın çaldıkları için hesap vermesini de mi istemeyelim? Zaten bu kara medyanın 28 Şubat darbesi döneminde yöneticilerinin, yazarlarının kimler olduğu biliniyor. Bunların her biri dünyanın dolar milyarderleri gibi yaşıyor. Bunların her biri en pahalı evlerde oturup, en pahalı arabalara biniyor. Peki bunlar gazeteci, köşe yazarı maaşıyla nasıl böyle bir yaşam sürüyor? Yahu ben de 35 yıllık gazeteci, köşe yazarıyım. Türkiye’nin en çok satan, okunan gazetelerinde başyazarlık da yaptım. Gazetelerde başyazarlık yapmanın yanı sıra dünyanın en çok satan, en çok okunan dergilerinde de uzun süre yazdım. Ama sizin de, herkesin de bildiği gibi son derece mütevazı yaşamaktayım. Peki ben böylesine mütevazı yaşarken, bu medya yöneticileri ile köşe yazarları nasıl dünyanın dolar milyarderleri gibi yaşıyor? İşte yargının bunlara “Bu serveti nasıl yaptın; nerden buldun” diye sorması gerekiyor. Millet bunun hesabının bu kara medyadan sorulmasını bekliyor.
DARBECİ İŞÇİ SENDİKALARI KONFEDERASYONU!
- 28 Şubat askeri darbesine holding medyasının yanısıra DİSK, TÜSİAD, TÜRK-İŞ, TOBB, TESK adlı kuruluşlar da tam destek vermişlerdi. 28 Şubat darbesine tam destek verenlerden biri de CHP’ydi. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
- Dünya kapitalizminin babası ABD’nin ve ülkemizin en büyük kapitalistlerinin kuruluşu TÜSİAD’ın askeri darbeleri desteklemesi normaldir. Çünkü askeri darbelerin kapitalistlerin çıkarlarına hizmet ettiği, emekçileri ise ezdiği bir gerçektir. Nitekim 12 Eylül darbesi olur olmaz ülkemizin büyük patronlarının sözcüsü Halit Narin, “Artık biz patronların gülme, işçilerin ise ağlama zamanı” türünde laflar ederek bu gerçeği dile getirmiştir. Askeri darbelerin sonucunda patron sınıfı kazanmış, işçi sınıfı kaybetmiştir. Gerçek buyken işçi sendikalarının askeri darbeleri desteklemesi işçi, emekçi sınıfına en büyük ihanettir. Hadi askeri darbelere destek veren TÜRK-İŞ’e “sarı sendika, sahte sendika” diyelim. Peki kendisini “devrimci, solcu” olarak adlandıran Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu DİSK’e ne diyelim? Darbeci İşçi Sendikaları Konfederasyonu mu diyelim! Yahu bir işçi sendikasının, hele de kendisine “devrimci, solcu” diyen bir işçi sendikasının, büyük patronların, kapitalistlerin çıkarlarına hizmet eden askeri darbeyi desteklemesi olacak iş mi? Peki “solcu, emekçiden yana” olduğunu söyleyen bir partinin, örneğin CHP’nin askeri darbelere destek vermesi olacak iş mi? Ama maalesef “solcu, emekçiden yana” olduğunu söyleyen CHP, askeri darbelere destek verdi. CHP yöneticileri, hele de 28 Şubat darbesini açıkça alkışlayıp darbeyi destekleyen demeçler verdi. Ne ilginçtir ki 28 Şubat darbesini destekleyen DİSK’in yakın zamana kadar genel başkanlığını yapmış olan Süleyman Çelebi de şu anda CHP milletvekili. Tıpkı DİSK’in Süleyman Çelebi’den önceki genel başkanı Rıdvan Budak’ın geçmişte CHP yöneticisi olması gibi. Ne diyelim, tencere kapak meselesi. Böyle “solcu” sendikaya böyle “solcu” parti!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.