Suriye olaylarında samimiyet sahtekârlığı
Suriye Humustaki direnişi kırdı. Humusun özellikle Bab-ı Amr bölgesini büyük bir katliam yaparak yerle bir etti.
Vahşet dayanılacak gibi değil. Alevi-Nusayri Suriye askerlerinin Humusa girdiğinde 11 yaşın üstündeki erkekleri yere yatırıp boğazlarını keserek katletmesi karşısında, vicdanları sızlamadan hâlâ Suriye rejimini destekleyip, sonra da İslam Devletinden söz edenlerin gerçek yüzleri de böylece açığa çıktı. Tıpkı insan hakları ve demokrasi şövalyeliğine soyunarak dünyanın her yanına kan ve zulüm götüren emperyalist güçlerin kirli yüzlerinin deşifre olması gibi.
Suriyede böylesine vahşi bir katliam yaşanırken dünya sadece izliyor; temennide bulunuyor. Komşularıyla sıfır sorun politikası komşularıyla sınırsız sorun haline dönüşen Türkiye de katliamı lanetlemekle, temennide bulunmakla yetiniyor. Nitekim Başbakan Erdoğan; Suriyede şehirlerde akan kan yerde kalmayacaktır. İnsani koridor derhal açılmalıdır. Arap Ligi planı uygulamaya konulmalıdır diyor. Peki kim yapacak bunları? Ben mi yapacağım?
Baştan beri esip gürleyenler, elinde avucunda hiçbir şey olmayan Suriye halkına, ayaklanırlarsa yardım edileceği vaadinde bulunanlar, Suriye halkı ayaklanınca sıkıyı görüp geri çekildiler ve bir halk, topyekün, gün gün katlediliyor da temennide bulunmakla, lanetlemekle vakit harcıyorlar. Daha ne kadar kanın dökülmesi gerektiğini söyleseler de halk bilse bari. Eminim, o kadar kişi kendilerini hemen ölümün kucağına atar. Yeter ki çocuklarının geleceği kurtulsun diye. Ama, tıpkı bizdeki 12 Eylül darbesini yapmak için ortamın biraz daha hazır hale gelmesi, bunun için de biraz daha iç çatışma ve ölüm olmasının beklenmesi gibi, Suriyede de müdahale için daha fazla kanın akması bekleniyor galiba.
ABD Senato Komisyonunda konuşan Savunma Bakanı Leon Panetta, gerekirse Suriyeye askeri müdahalede bulunacaklarını söylemiş. Ne zaman gerekecek acaba? Gerekmesi için ne lazım? Muhalefetin iyice ezilmesi, kırılması, kıyılması, tamamen umutsuz ve çaresiz kalması; sonra da ne olur bizi kurtar da ne istersen yapacağız psikolojisiyle ABDye yalvarır hale gelmesi, böylece sonraki süreçte Suriyeyi tam anlamıyla bir ABD üssü haline getirecek ortamın hazır hale gelmesini mi bekliyor? Evet, beklenen bu. Böylece ABDnin, ezilen Suriye halkına yardım hususunda samimi olmadığı, samimiyet sahtekârının önde geleni olduğu anlaşılıyor.
Anlayacağınız, kimsenin Suriye halkını düşündüğü yok. Bugün Esed ABDye Suriyede bir üs versin, ABD politikalarına evet desin, göreceksiniz ki halka karşı yapılan kıyım sürdürülse de anında unutulacak, kimse katledilen Suriye halkının dramını konuşmayacak, konu basının ve siyasilerin gündeminden düşecek ve tıpkı Özbekistanda olduğu gibi, Esed, ABDnin gözde müttefiklerinden biri olarak iktidarını sürdürecek.
Peki, ABD neden Libya gibi Suriyeye de müdahalede bulunmuyor? Hani hatırlayın, Libyada ayaklanan muhalefet, Kaddafi karşısında ne zaman yenilse ve gerilese, NATO uçakları o noktadaki Kaddafi birliklerine bomba yağdırarak durumu kurtarmış ve muhalefetin ilerlemesini sağlamıştı. Şimdi aynı şey Suriyede neden yapılmıyor? Muhalefet güçlü değilmiş. Gerekçeye bak. Güçlü olsa sana niye ihtiyacı olsun? Kendisi yapar yapacağını zaten. Ben size sebebini söyleyeyim mi?
1- Suriyeye yapılacak askeri müdahalenin masraflarını sonrasında kurulacak Suriye yönetiminden tahsil etmenin yolları henüz bulunamadı, hesaplar denkleştirilemedi. Çünkü Suriyenin, öyle Libya gibi üzerine çökülecek zengin petrol yatakları yok. Bombaların parası kimden ve nasıl alınacak, bu henüz belli olmadı.
2- Suriyenin, üzerine güneş enerjisi tesisleri kurulacak yeterlilikte çok geniş çölleri yok. Bu da nereden çıktı? demeyin. Hani hatırlasanıza, başta Almanya olmak üzere Avrupanın büyük devletleri, ülkelerindeki ömrünü tamamlamış nükleer tesisleri kapatıp, ihtiyaç duydukları enerjiyi Libya çöllerine kuracakları güneş enerjisi panellerinden temin etmek istiyordu da, Kaddafi buna karşı çıkmıştı. Bunun üzerine Kaddafinin devrilmesi planı devreye alınmıştı.
3- Suriyedeki Alevi-Nusayri rejimi devrildiğinde yerine kurulacak hükümetin kime ve ne kadar hizmet edeceğine dair bir sonuca ulaşılamadı. Alevi-Nusayri rejimi Suriyede kendi toplumunun dışındaki bütün kalifiye kadroları tasfiye ve imha ettiğinden, yeni kurulacak rejimi yürütecek kadro kurmakta zorlanılıyor. Bu kadronun hem devleti yönetebilecek, hem de Suriye halkını uyutup avuturken, ABD ve diğer emperyalist güçlerin çıkarlarını çaktırmadan koruyabilecek nitelikte olması isteniyor; ama böyle bir kadro yok işte.
4- Baas rejiminden sonra kurulacak yeni düzenin İsraile daha güçlü bir tehdit oluşturmaması için gerekli ayarlamalar henüz yapılamadı. Asıl amaç İsrailin güvenliği değil mi? Kim takar Müslüman kanının dökülüp dökülmediğini?
İşte, başlıca bu sebeplerle, ABD şartların olgunlaşmasını bekliyor.
Ancak Suriye için temenniden daha fazlasına ihtiyaç var. Öyle lanetliyoruz demekle, şöyle olmalı, böyle gitmeli temennileriyle Suriyedeki katliamı önleyemezsiniz. Bu yüzden ABD ve benzer politikaları sürdürenlerin hiçbiri samimi değil. Samimi olsalar, kendini ilah olarak görüp halkı kendi resimlerine secde ettirecek kadar ileri derecede şizofren bir cani olan Esedi bir saat bile orada tutmazlardı.
Asıl soruna gelince: Asıl sorun, Müslümanların, kendi istiklalleri için düşman güçlerden medet umar hale düşmeleridir. Müslümanlar, hep birlikte Ümmet-i Muhammed olduklarını hatırlamalı artık, değil mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.