Adım adım izlersen cennetin kapısına kadar gelirsin…
“(İslâm dinine girme hususunda) öne geçen ilk muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tabi olanlar var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. Allah onlara, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur.”
Muhacirler… Yani hayata bağlayacak değerlerini, memleketlerinde bırakıp bir saniye sonrası hakkında hesap kitabın yapılmadığı herhangi bir beldeye göç eden Müslümanlar… Tamamen Allah’a güvenerek yola çıkanlara verilen çok değerli bir vasıf;
‘muhacir…’
Kendi beldelerine bu vasıfla gelenleri karşılayan ve mükemmel bir fedakârlık örneği sergileyen;
‘ensarlar…’
Her iki grup tarihte bir benzeri görülmeyen fedakârlıklarda bulunarak kendileri hakkında kur’anda yer edindiler ve Allah’ın hoşnutluğunu kazandılar…
Allah, Müslümanların hareket halinde olmalarını istiyor. Bu sebeple öncelikle muhacirlerden bahsetti. Muhacirlerle karşılaşan kişiler de hareket haline geçince Allah’ın rızası devreye girdi… Bu muhacir ensar buluşması, kıyamet kopana dek tüm inananlar için birer örnek davranış oldu…
Allah’ın rızasını kazanan muhacir ve ensarlar kimlerdir? Ve neden tüm Müslümanlar için örnek teşkil edildiler?
Evet… Bu muhacir ve ensarlar sahabelerden başkası değil… Allah sahabelerden razı oldu. Radıyallahu anhu denilen tek gurup onlardır… Sahabeler nefse en ağır gelen ibadetleri kusursuzca yerine getirdiler ve biz Müslümanların ‘bu ibadetleri yapmak için peygamber gibi iman lazım’ gibi bahaneleri çürüttüler. Adeta; ‘Biz yaptık, oldu. Sizler de yapabilirsiniz.’ dediler.
Kıyamet gününe kadar ‘ifası imkânsız hiçbir ibadetin olmadığı’ gerçeğini sahabelerin hayatlarında görüyoruz…
Allah sahabeleri çok sevdi ve hayat kitabımız olan Kur’anı kerim’in bir araya gelmesi ve tüm dünyaya dağılmasını bunlar eliyle gerçekleştirdi… Allah, sahabeleri çok sevdi ve Kendisine-Allah’a- en sevimli gelen peygamberin sözlerinin muhafaza edilmesini de yine bu sahabelere nasip etti…
Evet… Kim Allah ve resulü hakkında her ne biliyorsa bunu sahabelere borçlu… Bunun bilincinde olan mezhep âlimlerimiz ayet ve hadisleri okurken sahabe bu ayet ve hadisten ne anlamış diyerek sahabelerin görüşlerine değer verdiler… Ayet ve hadislerde bulamadıkları cevapları sahabelerin sözlerinde bulduklarında akıl yürütmeden delil olarak aldılar.
Allah’ın rızasını kazan sahabeler mutlu sona ulaşacakları müjdeyi yaşarken aldılar;
“… Allah onlara, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur.”
Bu ödüllendirilme sahnesini Seyyid Kutup şöyle özetler;
Allah onlardan hoşnut olmuştur. Bu hoşnutluğu ödüllendirme izler. Aslında yüce Allah'ın hoşnutluğu, başlı başına, en yüce ve en onurlandırıcı ödüldür. Onların yüce Allah'dan hoşnut olmaları O'na gönül rahatlığı ile bağlanmaları, O'nun takdirine güven beslemeleri, O'nun her yaptığının yerinde olduğuna inanmaları, nimetlerine şükretmeleri ve aslında sınav amacı taşıyan belalarına karşı sabırlı davranmaları anlamlarına gelir. Fakat burada iki kez tekrarlanan bu "hoşnutluk" deyimi, yüce Allah ile söz konusu seçkin ve ayrıcalıklı kulları arasındaki yaygın, kapsamlı, bol, karşılıklı, kesintisiz ve gidişli-gelişli, çift yönlü bir hoşnutluk havasını ortalığa salıyor, bu seçkin insanların derecelerini doruklara tırmandırıyor. Çünkü bir yanda onların yüce Rabb'leri, öbür tarafta kendileri, yani O'nun tarafından yaratılmış olan kullar, böyleyken aralarında karşılıklı hoşnutluk alış-verişi gerçekleşebiliyor.
Bu öyle bir durum, öyle bir yüce konum, öyle bir havadır ki, insan sözleri ile ifade edilemez; ancak ayetin kelimeleri arasından sezilebilir, koklanabilir ve algılanabilir. Ama bunun için coşkun bekleyişli bir ruhun, açık bir kalbin ve yüce Allah ile ilişki halinde bir duyum mekanizmasının var olması gerekir.
İşte bu bahtiyarlar ile Rabbleri arasında egemen olan sürekli hal budur; "Allah onlardan hoşnut olduğu gibi, onlar da Allah'dan hoşnut olmuşlardır." Ayrıca bu ilahi hoşnutluğun kanıtlayıcı belirtisi onları bekliyor. Okuyoruz:
"Allah, onlara altlarından nehirler akan ve içlerinde ebedi olarak kalacakları cennetler hazırlamıştır. İşte büyük kurtuluş, büyük başarı budur."
Hangi kurtuluş, hangi başarı ondan ve bundan sonra "büyük" sıfatını taşıyabilir?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.