Mehmet Şeker

Mehmet Şeker

Yangından sonra ne olacak?

Yangından sonra ne olacak?

Yandaki binada büyük bir yangın başlamış, alevler her tarafı sarmış; mahallede büyük bir panik!

Telaş içinde sağa sola koşuşturanlar...

Bağırıp çağıranlar...

Ağlayıp sızlananlar...

İtfaiyeye haber verilmiş, bekleniyor.

Yanan binanın içi insan dolu.

Kaçabilen kaçmış, kalanlar feryat figan.

İçeriden yükselen çığlıklar, dışarıdaki çığlıklara karışıyor.

Siyah dumanlar...

Beyaz dumanlar...

Rahatsız edici pis bir koku yayılıyor dumanla birlikte etrafa.

Yangın kokusu.

*

Allah korusun, böyle bir durumla karşılaşsanız, hemen yanıbaşınızdaki bu yangına ilgisiz kalabilir misiniz?

Yanan ev bizimki değil nasılsa diyerek kendi evinizde bacaklarınızı uzatıp gazete okuyabilir misiniz?

Televizyon seyredebilir, yatabilir, makyaj yapabilir, börek açabilir, sakince yemek yiyebilir misiniz?

Hangisini yapabilirsiniz?

Hiç birini.

O durumda en basitinden herkes gibi büyük bir panik yaşarsınız.

Dumanların kötü kokusu burnunuza gelince, çığlıkları duyunca, alevleri görünce, hiç kimse sükûnetini koruyamaz.

Aklını tamamen kaybetmiş biri bile yanıbaşındaki yangından korkar, etkilenir.

Can havliyle kaçmanın yolunu arar.

*

İşte böyle bir durumla karşı karşıyayız.

Komşuda yangın var.

Suriye'den kaçan kurtuluyor.

Kalanların hayatı garanti altında değil, tehlike büyük.

Türkiye'ye geçenlerin sayısı 17 bini buldu.

Diğer komşulara kaçanlar da çok.

*

Bitişiğindeki bina yanmakta olan kişiler gibiyiz.

Ateşe atlayıp söndüremiyoruz.

Bir an önce çözüm bulunmasını istiyoruz ama nasıl?

Bazıları sadece bizim söndürebileceğimizi düşünüyor, bunu bekliyorsa da olacak iş değil.

Ülke olarak tek başımıza bizim müdahale etmemiz, ateşe atlamak gibi.

Karışmak da riskli, karışmamak da.

*

En münasip olan, Birleşmiş Milletler çatısı altında çözüm aramak.

Ya da bekleyeceğiz, bütün halk kaçıp gelecek, kamplara yerleşecek.

Esed, taraftarlarıyla beraber ülkesinde kalacak.

O durumda kara koyun, ak koyun ayrılmış olur.

BM karar verene kadar yapılacak olansa dua etmek.

Esed'in aklı başına gelsin, vicdanının sesini duysun, o sese kulak versin ümidiyle dua edeceğiz.

Diplomatlarımıza düşen görev ise elbette sürekli temas ve ikna çabasına girmek.

Ancak...

Bakın burada da karşımıza bir 'ancak' çıkıyor...

Kaç gün oldu, daha kaçırılan iki gazetecimizi kurtaramadık.

Baas kafası, yeterince basmıyor olmalı ki, hem sözden anlamıyor hem de tehlikenin ne kadar büyük olduğunu görmüyor.

İnşallah yakın zamanda gazeteciler sağ salim evlerine dönerler, Esed de bir zaman sonra devrilir.

Ne var ki mesele Esed'in yok olması değil. Asıl çetrefilli iş, Esed gittikten sonra ne olacak?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Şeker Arşivi