Kahire'de siyaset notları

Kahire'de siyaset notları

ATCOSS 2012 dolayısıyla bulunduğumuz Mısır'da Mısır'ın ve devrimin ahvali üzerine gözlemlerimizi ve sohbetlerimi ihmal etmiyoruz. Kahire caddelerindeki trafiğe bakacak olursak hiçbir değişiklik olmadığını söyleyebiliriz. Eskiden de alabildiğine seri ve görünürde kaotik gibi işleyen bir trafik var ama bu kaotik görüntünün arkasında herkesin herkese karşı kendini çok hızla ayarlayabildiği, olağanüstü güçlü reflekslerle çalışan bir düzen var. Çok az noktada ışık olduğu halde kavşaklarda uzun sürelerde aşılamayan tıkanıklıklar oluşmuyor. Trafiğin bu şekline Mısır'ın siyasi ve toplumsal yapısı için bir model-metafor olarak başvurulabiliyor.

Devrim sonrası bütün siyasi çevrelerin en önemli konuları ekonomi ve güvenlik konularına odaklanmış durumda. Siyasi rejimin özellikle din-devlet ilişkileriyle ilgili boyutları üzerinde zımnen bir mutabakata varılmış görünüyor, çünkü İhvan destekli Hürriyet ve Adalet Partisi ile Selefilerin Nur Partisi'nin oyların yüzde 75'ine yakınını almasıyla birlikte Mısır'ın bir İslam devleti olması ve İslam hukukunun yasamanın kaynağı olması hususları üzerindeki tartışma bitmiş gibi görünüyor. Tartışma o yüzden, daha ziyade İslam hukukunun insan hakları, özgürlükler ve demokrasinin gerekleri hususunda ne tür imkânlar içerdiği üzerinde yoğunlaşıyor. Bu konuda yapılan tartışmalar ve ortaya konulan görüşler İslam siyaset felsefesi açısından yeni söylem ve içtihatlar ortaya çıkaracak görünüyor.

Mısır'da devrim sonrası siyasi durumda yavaş da olsa işleyen bir takvim var. Ancak takvimin uzun süreye yayılmışlığı belirsizlik duygusunu da artırıyor. Anayasa henüz hazırlanmış değil. O yüzden Kasım ayının sonlarında başlayıp Ocak ayının ortasına doğru sonuçlanan seçimlerle bir parlamento oluşmuş ama bu parlamentonun henüz ne yetkileri belli ne de hükümetle ilişkileri. Seçimler olduğu halde hâlâ askerin belirlemiş olduğu hükümet işbaşında. Askerinse hükümetle, ekonomiyle ve genel olarak toplumla ilişkilerinde yapısal bir değişiklik yok, ama bütün bu alanlardaki rolleri yüksek sesle sorgulanıyor ve devrimin, ancak askerin de belli bir çizgiye çekilmesiyle tamamına ereceği ifade ediliyor.

Tahrir meydanındaki çadırlarında konuştuğumuz devrimcilerden biri Başbakan Erdoğan'ın Mısır ziyaretinde başlattığı laiklik tartışmasına atıfla "bize laiklik din-devlet ilişkilerinde değil, asker-devlet ilişkilerinde lazım" dedi. Gerçekten de Türkiye modeli deyimi ne kadar tartışmalı olsa da yapılması gereken bütün tartışmalarda bu model bir şekilde hatırlanıyor ve Türkiye'nin model olma keyfiyeti en çok da asker-sivil ilişkileri sözkonusu olduğunda tartışmasızca ifade ediliyor. Birçok konuda olduğu gibi bu konuda da Erdoğan'ın askerleri sivil iradeye tabi kılmış olması onun liderliğinin en önemli özelliklerinden bir olarak değerlendiriliyor.

Mayıs ayında başlayacak olan başkanlık yarışında adaylar giderek netleşiyor. Amr Musa ve Muhammed Baradey'in dışında adaylığını açıkladığı için İhvan'dan ayrılan Abdulmunim Ebu'l-Futuh ile Selefilerin adayı Hazım Salah Ebu İsmail'in isimleri öne çıkıyor.

Kongrenin toplantılarını düzenlediğimiz Kahire Üniversitesinin İktisat bölümünün alt katında kampus bahçesinden başlayan yoğun bir hareketlilik vardı. Nedeni üç yüz kişilik amfide Abdulmunim Ebu'l-Futuh'un üniversite öğrencileriyle buluşarak bir konuşma yapacak olmasıydı. Salonda iğne atılsa yere düşmeyecek bir kalabalık var ve daha büyük bir kalabalık da konuşmayı dışarıdaki ekranlardan izlemek zorunda kaldı. Bir saat süren konuşmasını dinleme fırsatı bulduğumuz Ebu'l-Fütuh'un konuşmasının içeriğine girecek yerimiz yok ama şahsı için şu kadarını söyleyelim: Kesinlikle liderlik vasfı var, yüksek bir hitabet yeteneği, geniş bir vizyonu ve başta gençler olmak üzerinde halkın farklı kesimleri arasında da güçlü bir kabulü var.

Mısır'da devrim sonrası kendini hissettiren en önemli iki sorun ekonomi ve güvenlik konusu. Ekonomi zaten eskiden de çok iyi değildi ki, halk kitlelerini ayaklanmaya ikna eden en önemli nedenlerden biriydi. Ancak devrimden sonra güvenlik konusunda ciddi bir başıbozukluk olduğu ve bunun halk kesiminde ciddi bir tedirginlik yarattığı görülüyor. Siyasal parti ve söylemlerin de giderek somut çözümleri üzerinde yoğunlaşmayı seçtikleri iki önemli konu bunlar.

Bu konuda Kahire Üniversitesi Siyaset Bilimi Öğretim üyesi Prof. Seyfetttin Abdülfettah'ın değerlendirmeleri çok ilginçti: "Şimdiye kadar Mısır güvenlik güçlerinin önemsedikleri ve uzmanlaştıkları tek konu rejimin korunmasıydı. Mübarek rejimi ortadan kalktığında güvenlik güçleri ne yapacaklarını şaşırdılar çünkü halkı korumak, halkın güvenliğini sağlamak gibi bir uzmanlık geliştirmiş değildiler. Bu da ciddi bir iç güvenlik boşluğu yaratıyor."

Gerçekten de Arap Baharı denilen sürecin toplamı biraz da kendi halklarına karşı rejimlerini koruyan muhaberat rejimlerinin çöküşü değil mi?

Seyfettin Abdülfettah İslami bir perspektiften bir devletin en önemli iki vasfını Kur'an-ı Kerim'den Kureyş suresine atıfla formüle ediyor: "Açlığı gidermek ve emniyeti sağlamak". Bugün İslamcı partilerin Mısır'daki öncelikli iki konusu da bunlar görünüyor.

Hülasa, Mısır'da devrim uzun soluklu bir süreç ve mücadele. Bu sürecin bugünkü görünümünden küçük bir kesit sunmaya çalıştık.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi