Et-Tevvab sıfatında sünnet vahiydir mucizesi.
‘’Ancak tövbe edenler, (kendilerini ve başkalarını) düzeltenler ve (indirileni) açıklayanlar(a gelince); artık onların tövbelerini kabul ederim. Ben, tövbeleri kabul edenim, esirgeyenim.’’(Bakara,160)
Allah-u talanın sadece et-tevvab sıfatının tecelli etmesi için olması gereken zemine baktığımızda tam anlamıyla gelecek hakkında mucize bilgilere rastlarız… Et-tevvab, tövbeleri çokça kabul eden demektir.
Şimdi, mucizeleri tek tek inceleyelim… Allah'ın (c.c) et-Tevvab sıfatının tecelli edebilmesi için zemine ihtiyaç vardır. Öncelikle tövbe edecek bir varlık olmalı ki et-Tevvab sıfatı devreye girsin. Aksi halde hâşâ! İşlevsiz bir sıfat olurdu ki Allah bundan münezzehtir.
Et-Tevvab sıfatının tecelli etmesi için oluşan şartlar:
1- İradeli bir varlık yaratılmalı.
(Aksi halde dinen sorumlu olunmaz)
2- İradeli varlık günah işlemeye meyyal yaratılmalı
(Aksi halde kimse günah işlemez. İşlese de tövbe etmez.)
3- İradeli varlığa emir ve yasaklar bildirilmeli
(Aksi halde hüccet ikame edilmemiş olur. Kimse günah işlediğini anlayamayacak ve tövbe etme ihtiyacı hissetmeyecek.)
4- Emre karşı gelindiğinde verilecek cezadan bahsedilmeli
(Aksi halde tövbe etme ihtiyacı hissedilmez)
5- Bir anlık gaflet ile günah işlendiğinde özrü beyan edecek 'tövbe şekli ve adabından' bahsedilmeli.
(Aksi halde nasıl tövbe edilecek?)
6- Tövbeyi bozacak etkenler anlatılmalı.
(aksi halde tövbeye şirk bulaşabilir)
7- Allah'ın her an işittiği ve gördüğü bilgisinin verilmesi lazım.
(Aksi halde günahlar karanlıkta, gizli ve sessizce işleneceğinden tövbe etme ihtiyacı hissedilmemiş olur.)
8- Allah'ın (c.c) gücünden bahsedilmeli
(Güçsüz varlığa itaat edilmeyebilir.)
9- Allah'ın (c.c) tüm dillerden anladığı bilgisinin verilmesi gerektiği.
(Aksi halde Arapça dışındaki dillerle günahlar işlenir... Japonca gibi)
10- Kalpten geçenleri bildiği bilgisinin verilmesi lazım
(Aksi halde kalbi ameller işlenmemiş olur... Niyet, riya, dostluk gibi)
11- Allah'ın (c.c); uyuma, uyuklama, dalgınlık ve gaflet halinin olmadığı bilgisinin verilmesi lazım
(Aksi halde tövbe konusunda hassas olunmaz)
12- Bu bilgiler dünyadaki tüm insanlar tarafından anlaşılmalı. Anla¬şılmayan yerler olduğunda sorulacak kişilerin olması gerekir
(Allah (c.c) bilmiyorsanız bilene sorun demezdi)
13- Yapılan tövbelerin kabul olunup olunmadığının bilinmesi lazım
(Aksi halde niçin tövbe edilsin ki... Yani kıyametin kopması lazım)
Et-Tevvab bizlere aslında çok şeyden haber verir. Biz sadece en göze çarpanlardan bahsettik… Peki, et-tevvab, muhatabına bu bilgileri nasıl verecek? Ve bu bilgiler korunmuş, içinde hiçbir şüphe ve eksiklik olmadan insana ulaştırılmalı… Et-tevvab gereği ulaştırılmalı…
Yukarıdaki onüç maddeden sadece bir tanesinin insana ulaştırılmaması durumunda et-Tevvab sıfatı zarar görür haşa!... Bu bilgiler et-tevvabın referansı altında korunmuş bir şekilde insana ulaşacaktır…
Yukarıdaki 3. maddemizdeki emir ve yasaklardan sadece bir tanesine baktığımızda
'Namaz kıl' emriyle karşılaşıyoruz. Bu emir vahiydir, yani;
- Namaz kıl = Vahiy
- Namaz kıl denmeden önce namazların kılınma şekilleri, şartları, bozan durumları hakkında bilgi verilmesi gerekiyor.
- Yani; bir namazın kılınabilmesi için;
1- Namaz vakitleri
2- Namazın rekâtları
3- Okunacak sureler
4- Namazı bozan etkenler
5- Namazdaki yanılmaların telafi şekilleri' nin bildirilmesi gerekiyor.
Şimdi;
İlk 5 madde = Namaz kıl → Namaz kıl = Vahiy olduğundan
İlk 5 madde = Vahiy’dir.
Yukarıdaki tabloda görüldüğü gibi bir namazın sıhhati için gerekli tüm şartların vahiyle bildirilmesi lazım. Yukarıdaki 1. madde dışın¬daki 4 maddeyi Kur'anda göremiyoruz.
5 maddemiz = Vahiy olduğundan, kalan 4 madde vahiy yoluyla bize bildirilmeli.
Kur'an dışı vahiy yoksa (ki var) bu bildirim neyle ya da nasıl sağ¬lanılacak?
Hülasa-i kelam;
Kur'an dışı vahyin olması gerektiği, bunun da ancak sünnetle olacağı apaçık ortadadır. Yani;
Sünnet = Vahiy'dir.
Evet… Et-tevvab başka bir mucizeyi de bize öğretmiş oldu… Sünnetin vahiy olduğunu ve bağlayıcı olduğunu öğretmiş oldu… Subhanallah!
Eğer kur’an dışı vahiy olmamış olsaydı sünnete şüpheyle bakma hakkı doğardı ve urandaki birçok ayetler hâşâ gereksiz olurdu. İçinde peygamber geçen her ayeti çıkarır muhtasar bir kur’an yapardık… Allah-u teala korktuğunuzda namazı kısaltın derken bize bir uzunluk ölçüsü vermeli değil miydi? Ortada bir uzunluk birimi var ki kısaltın diyor…
Bu uzunluk ne kadar ve ne kadar kısaltılacak? Hülasa-i kelam Allah-u teala kur’anın daha iyi anlaşılıp uygulanabilmesi için ikinci bir vahiy türü olan sünnete müracaat etmemizi istiyor…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.