Mustafa Başoğlu ve başörtüsü mücadelesi
Bir yiğit, sendika hayatının duayeni, mücadele ve hizmet insanı eski Sağlık-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Başoğlu 31 Ocak 2012 tarihinde vefat etti. Son bir aydır solunum yetmezliği teşhisiyle Ankara Türkiye Diyanet Vakfı 29 Mayıs Hastanesi Yoğun Bakım Ünitesi’nde yatmaktaydı... Ümitköy’deki evinde hayata gözlerini yumdu. Vasiyetinde belirttiği üzere merhum BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nun mezarının bulunduğu Taceddin Dergahı’na defnedildi.
Kim olursa olsun işini iyi yapanlar ülkenin en değerli insanlarıdır... Hangi meslekten olursa olsun, işini siyasi ve ideolojik ayrımcılık yapmadan yapabilmek önemli bir özelliktir. O Sağlık-İş Sendikası’nda yıllarca böyle hizmet etmiş ve sendikacılığın 50. yılında kendi isteği ile sendika hayatına son vermiş bir millet evladıydı.
Rahmetli Başoğlu’nu, 28 Şubat’ın en baskıcı uygulamalarında demokrat duruşuyla tanıdım. O günlerde yeşil sermaye diye bazı iş adamlarına olmadık eziyetler yapılıyor, kiralanmış ahlaksızlara başörtüsü taktırıp Müslümanları baskı altına almak için televizyon televizyon gezdiriyorlardı... Ardından üniversitelerde başörtüsü yasağı getirildi. Bütün güçleriyle kızlarımızı üniversitelere sokmadılar. İlk zulüm Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde başladı ve ardından da İstanbul Tıp Fakültesi’nde devam ettirildi. Kaleleri tek tek ele geçiriyorlardı (!), öğretim üyesi maskesi takmış rektör, idareciler ve bazı sözde öğretim üyeleri... Bunun için araştırmalara dahi ara verilmesine karar verdiler. Kızlarımızı sürükleyerek derslerinden çıkarttılar... Seslerinin çıkmasına ağızlarını tutarak engel oldular... Bir taraftan da başörtülerini çekip çıkarıyorlardı... Başoğlu ile mağdur olan öğrencilerimizi yalnız bırakmamak ve destek olmak için yapılan toplantılar vesile ile bir araya geldik. Gücü yettiğince evlatlarımıza destek olan bir sendikacı olarak “onların eğitim en temel hakkı, başörtüsü nedeniyle buna engel olamazsınız” diyordu... Başoğlu aynı zamanda 28 Şubat’ın destekçisi Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in danışmanıydı... Kabus dönemi öncesi hazırlığı olarak özellikle Kemal Gürüz YÖK Başkanı seçilmiş ve Kemal Alemdaroğlu da İstanbul Üniversitesi rektörü olarak atanmıştı. Her ikisi de Demirel’in marifetiydi... İki Kemal birlikte evlatlarımıza yıllarca kan kusturdular. Önce derslere almadılar, attılar sonra da bunlar zaten devamsız sınavlara giremez dediler. Yalancı şahitleri ve destekçileri de CHP milletvekilleriydi...
Zulme karşı durmak için makamını terk eden adam
Başoğlu’nun başörtüsü yasağının destekçisi Cumhurbaşkanı’nın danışmanı olmasına rağmen başörtüsü mağdurlarının yanında duruşuna hayran idim. Bu duruş herkesin gösteremeyeceği kadar zor ve onurlu bir duruştu. Fedakar, insanlık onuru mücadelesi söz konusu olduğunda makamını geriye iten bir insandı. Sonunda Cumhurbaşkanı’nın başörtüsü konusundaki tutumunu içine sindirememiş ve kendisi Cumhurbaşkanı danışmanlığını bırakmıştı...
Sadece okumak isteyen kızlarımız, onun da desteği ile 11 Ekim 1998 Pazar günü “İnanca Saygı Düşünceye Özgürlük İçin El Ele” eylemini hayata geçirdiler. Türkiye’yi baştan başa kat eden ve zulme karşı ellerini birleştirerek duran insanlarımız en demokratik haklarını kullanmışlardı. Oysa “Cumhuriyete Başkaldırı” olarak değerlendirildi ve bazı öğrenciler özel mahkemelerde yargılandılar...
Zalimlere karşı durmak, zulme tavır koymak ve mazlumu savunmak mübarek bir iştir; bu yürek ister... İşte Başoğlu böyle yürekli bir insandı... Hem sendikacılığı iyi yapıyordu hem de haksızlıklara karşı konuşuyordu. Çünkü haksızlık karşısında susmamak gerektiğine inanıyordu.
28 Şubat’ta başörtü nedeniyle sadece kız öğrencilerimiz değil çalışan öğretmen, avukat ve değişik iş kollarındaki hanımlar da mağdur edildiler.Bu konunun üstü örtülemez. Devlet başörtüsünü serbest bırakan yasaya rağmen insanları mağdur etmiştir. Daha önce yazdığım bir yazıda “devletin başörtüsü nedeniyle mağdur ettiği insanlarımıza tazminat ödemelidir” demiştim. Şimdi bu vesileyle aynı önerimi tekrarlıyorum. AK Parti hükümeti bunu hayata geçirmelidir. Bir insanı öldürmekle eğitiminden mahrum etmek, haksız yere işine son vermek arasında bir fark yoktur.
Yeni anayasada bu konu artık bir daha hortlamamak üzere tarihe gömülmelidir. Sadece eğitim hakkının korunması değil aynı zamanda başörtülü çalışma hakkının da yani “eğitim ve çalışma özgürlüğünün siyasi ve ideolojik nedenlere bağlı olarak engellenmesinin” önüne geçecek tedbirlerin alınması gerekir.
Milletimizin başı sağ olsun... Allah(cc) bu güzel insanı nur içinde yatırsın; kederli ailesine ve sevenlerine sabırlar ihsan etsin...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.