Darbeyi destekleyenler, halktan özür dilesinler
Son dönemde her biri tarihî denebilecek önemli gelişmeler yaşadık. En sonuncusu da Türkiyeyi karanlık bir tünele sokan 28 Şubat postmodern darbesini yargılama sürecinin başlatılması. Daha önceden hesap sorulmadığı için geleneğe dönüşen darbeler dönemi kapanıyor olduğu için halk mutlu ve daha umutlu bugün.
Darbe mağdurları darbecilerinin hukuk karşısında hesaba çekilmesinden doğal olarak heyecanlanır. Hem mağdur ve haklı olmalarının teslim edilmesi hem de suçluların nisbî olsa da cezasını çekerek âdaletin yine nisbî yerini bulması açısından..
Ülkemiz bir darbeler ülkesi olduğu için hangi darbe sürecinin yargılanması halkın ne kadar kesimini heyecanlandırdığı meselesi değişkenlik gösterir. Kanaatime göre direkt ve dolaylı olarak sürecin mağdurlarının hayatta olma nisbetiyle bu açıklanabilir. 27 Mayıs 1960 yılında yapılan ilk darbenin mağdurlarından hayatta kalanlar 28 Şubat 1997 postmodern darbesi mağdurlarına göre sayısal olarak bugün daha azdırlar. 28 Şubat hak ihlallerinin vicdanlarda bıraktığı izler hâlâ canlıdır, hâlâ acı vermektedir.
Bu yüzden 28 Şubat darbesinin yargılanmaya başlaması, dönemin en medyatik ve sembol isimi Çevik Birin tutuklanması dönemin mağdurlarını ve buna fıtratında adâlet tutkusu olan tanık her insanı umutlandırmıştır.
Tabiî çağrılar yapılıyor mağdurlara; rövanşist olmayın, suç ve kabahat ayrıdır, suçu cezalandıralım ama kabahati toplum vicdanında mahkûm edelim diye. Bu çağrıları yapanların bir kısmı o dönemde darbeden yana medyada aktif rol oynamış kişilerden oluşurken bir diğer kısmı da dönemin mağdurlarından oluşmaktadır.
İlki suçunu örtmeye çalışırken ikincisi adâletin yerini bulması için aslî sorumluları, infaz memurluğunu yapanları yargılamayı savunur. Biz de ikinci gurupta yer alanları doğru buluyoruz.
Tam da bu zeminde bir çağrı yapmak istiyorum:
O dönem medyada etkin konuma sahip olup 28 Şubatı destekleyen gazetecileri, medyada arz-ı endam eden darbe propagandistlerini, yalnışlarını yine medyada itiraf etmeye çağırıyorum. Yalnışlarıyla yüzleşip mağdurlardan medya üzerinden özür dilesinler. Milli irade gasbına alenen desket vermiş malûm kişilerin yine aynı zeminlerde milli irade sahibinden özür dilemesi hakkaniyetin bir gereğidir.
Çünkü suç işleyen ve hata yapan kimseler önce kendi hatalarını kabul etmelidir. Yaptıkları suçların üzerine yatmak yerine nedâmet getirmeli, hak sahiplerinden özür dilemelidir. Rövanşist davranmayın demek bağışlayıcı olun demektir. Aksi takdirde af aksi sonuç da verebilir, suçluyu suça teşvik de edebilir.
Hâlbuki cesur davranıp özür dileseler hem kendi vicdanlarını rahatlatacaklar hem de intikamından korktukları kesimlerin bağışlayıcılığını göreceklerdir. Savunulamazı savunmak insanı daha fazla hatalara mecbur bırakır, bunu görmeleri gerekir artık.
Adâlet ölçülerine göre konuşursak, kamu hakkının söz konusu olduğu ve kamuya karşı işlenmiş bulunan suçlarda devletin affetme yetkisi vardır. Kul hakkının çiğnendiği durumlarda ise affetme yetkisi evvelemirde mağdurundur, kulun bağışlaması hür iradesiyle olur ancak. Ben bu çağrımda işin kul hakkı kısmıyla ilgiliyim.
Dönemin asker darbecileri sivil uzantılarıyla beraber adlî soruşturma başlamadan çok önce halkın vicdanında hüküm giydiler zaten. Halk vicdanında bağışlanmak istiyorlarsa eğer öncelikle yaptıklarından pişman olduklarını itiraf etmeleri ve halktan özür dilemeleri gerekmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.