Genelkurmay böyle işlerle uğraşsın!
Televizyonlarda bir haber duydum, o anda tüm kanımın kaynamaya başladığını hissettim. Aman Allah’ım! Şaka mı? Genelkurmay Başkanlığı tüm şehit ailelerini en yakındaki bir askeri birliğe zimmetlemiş. O birlik şehit aileleri ve gazilerin dertlerine derman olacakmış. Okuyamayan çocukları okutulacak, okul masrafları karşılanacak, hasta iseler her türlü maddi ve manevi destek verilecek. Evlerinde ziyaret edilip, moral verilecek. “Ne var canım, bunlardan daha normal ne olabilir” diyebilirsiniz. Ama bugüne kadar bunun gibi yapılması gereken belki de onlarca şey ihmal edilmişti ya da eksik yapılmıştı. İnanın o haberi bültenlerde okunurken duyduğumda da ağlamıştım, şimdi yazarken de gözlerim dolu dolu. Her an sağanak halinde boşalabilirim. Bugüne kadar değil şehitlerle ilgilenmek, kendi işini erteleyip başkaca işlere soyunan ve siyaseti dizayn etme gayreti ile enerjisini boşa harcayan bir Genelkurmay için yüz akı bir faaliyet olsa gerek. Kim düşündü ise ve kim uygulamaya koydu ise yürekten alkışlıyorum.
Bir arkadaşım İran-Irak savaşından sonra gittiği İran’ı anlatırken orada şehit ailesi olmanın bir ayrıcalık olduğunu, onların birinci derece yakınlarına bugünün tabiri ile pozitif ayrımcılık uygulandığını söylemişti de takdir etmiştim. Vatanları için canlarını verenler ve ondan yoksun kalan yakınları toplumda çok şerefli bir yere konuluyordu maddi ve manevi olarak! Bizde ise zaman zaman şehit aileleri ve kolunu-bacağını mayına vermiş gazilerimizin evlerine haciz gittiğini, devletin bazı askeri araçların bedellerinin ödenmesini istediğini haberlerden öğrendiğimde içimde bir yerlerin kanadığını hep hatırlamışımdır. Dileğimiz, askere eline kına yakıp davullarla-zurnalarla uğurladığımız, vatan için kurban olmasını dilediğimiz evlatlarımızın şehit ya da gazi olduklarında kendilerinin ya da yakınlarının “Acaba yanlış bir tercih mi yaptık?” sorusunu asla akıllarına getirmemeleri gereken bir memlekettir.
Hükümet de şehit yakınları ve gaziler için bu minvalde adımlar atmış ve onları da aynı duygularla alkışlamıştık. Tabii Genelkurmay Başkanlığı’nın bu asil davranışını tamamlayacak başka adımlar da gerekiyor diye düşünüyorum. Mesela şehit yakınları ve gazi aileleri için onların şahına layık moral geceleri yapacaksınız. Nerede, tabii orduevinde. Kapıda bir asker şehidin annesini ve eşini durduracak:
- Komutanımın emri var. Başınız örtülü, sizi içeri alamayacağım. Ama tavşan kulağı gibi bağlarsanız, yönetmeliğe uygundur, değilse giremezsiniz.
Beni bir mütereddit olarak algılamayın sakın. Şehit ve gazi aileleri daha önce bu tuhaf uyarılarla defalarca orduevlerinin kapısından çevrildiler. Ne olur empati yapın. O şehidin annesi olarak bu uyarı ile orduevinin kapısından çevriliyorsunuz. Siz o evlada canınızdan can katmışsınız. 20-25 yıl o fidanın dibine su dökmüşsünüz ve askerlik çağı gelince de eline kına yakıp, “Vatana kurban olsun” diye hem de iki aylık yarım-yamalak bir eğitimle eşkıyanın üstüne göndermişsiniz. Ve o canın bedeli olarak da o kurumun orduevine de giremiyorsunuz, arkasından gönderdiğiniz ikinci oğlunuzun da yemin törenini tel örgüler dışından bir suçlu gibi ezik izliyorsunuz.
Eminim o anne ve sakallı olduğu için içeri alınmayan baba ölmeden önce ölecektir. Bugün Genelkurmay’da bu anlamda ciddi bir anlayış farklılığı olduğunu düşünüyorum. Aslında Kıbrıs savaşını yaşamış ve pek ince sınavlardan geçmiş bir Türk ordusunun Genelkurmayı ile bunları konuşmak bana uzun zamandır giran gelmiştir, ama ne yapalım ki bir sürü hoşa gitmeyen şeyi son 35 yılda yaşadık. Dileriz yanlışlarımızı toprağa gömüp, yeniden Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı’ndaki ruhla donanırız.
Bu duygularla dinî anlamda bir ödül olan şehitlik ve gazilik makamına ermiş olanların ak alınlarından Peygamberimiz öpsün diyorum. Onların yakınlarını da bu bakışla alkışlıyorum. Şehitlerimize binlerce Fatiha, gazilerimize de bu vatanın tüm nimetleri helal olsun diyorum.
Onlar canları ile sınandılar, bunu hiçbir zaman unutmamalı!