Fena bozuldular!
“Oyun”la birlikte “birileri” de fena halde bozuldu.
Yeni Akit Ankara Temsilcisi Yener Dönmez ağabey, büyük bir habercilik başarısına imza atarak, Democratik Progress Instute’ün(DPI) gerçek yüzünü gözler önüne serince…
Galatasaray Üniversitesi Rektörü Rrof. Dr. Ethem Tolga, toplantıyı iptal etti.
Yener Ağabey’den Allah razı olsun…
Kalemiyle “derin oyunu” bozdu.
Şöyle ki:
DPI, 28 Nisan günü GSÜ’de toplantı tertiplemişti.
Yener Dönmez, İngiltere merkezli bu DPI’nın sıradan bir STK olmadığını, terör örgütü ile bağlantısı bulunduğunu net bilgilerle ortaya koydu.
DPI, Kurdish Human Rights Project (KHRP) yani Kürt İnsan Hakları Girişimi’nin bir alt kuruluşuydu.
Londra’da KHRP ile aynı adreste faaliyet gösteriyordu.
KHRP, Kürt ulusalcısı bir kuruluş ve PKK’ya hizmet ediyordu.
DPI’nın Direktörü Kerim Yıldız, aynı zamanda KHRP’nin Kurucu Başkanı’ydı.
Kerim Yıldız, “Türkiye’ye uluslar arası müdahale yapılması ve Kürdistan’ın ilan edilmesini” savunan biriydi…
KHRP’nin bir diğer kurucusu Abdullah Öcalan'ın Avukatı Mark Muller Stuart’tu…
KHRP, AİHM'de PKK'nın Türkiye aleyhine açtığı davaları takip ediyordu ve sitesinde Türkiye, Suriye, İran ve Irak'ta toprakları olan Kürdistan haritaları yer alıyordu…
İstanbul’da GSÜ’de toplantı yapacak DPI, böyle bir örgüttü; Direktörü Kerim Yıldız böyle bir kişilikti.
Bu skandal bir “PKK toplantısı”ydı.
Birilerinin bu skandala “dur” demesi gerekiyordu.
Yener Dönmez’in edindiği bu bilgileri köşesinden aktarması üzerine, GSÜ Rektörü Tolga, bir açıklama yaparak, “DPI’nın bu bağlantılarını bilmiyordum” dedi.
Bu arada şehit ailelerinden tepki gelmeye başlamıştı.
Habervaktim olarak gelişmeleri yakından takip ediyorduk.
Çok önemli bir konuydu ve alttan alamazdık.
Habervaktim olarak, DPI’nın toplantıya davet ettiği isimlerin listesine ulaştık.
8’i milletvekili olmak üzere gazeteci-yazar ve STK temsilcilerinden oluşan 32 davetli vardı listede.
Bu isimlerden ulaştıklarımıza, DPI’nın deşifre olan yüzüne rağmen toplantıya katılıp katılmayacaklarını sorduk.
“Katılmayacaklarını” söyleyenler oldu.
Kimileri ise “toplantıdan haberdar olmadıklarını” savundu.
Bu arada, Rektör Tolga, takdir edilesi bir karara imza atarak, toplantıyı iptal edip, DPI’yı kapının önüne koydu.
(Sayın Rektör’e bu duyarlılığından ötürü teşekkürü bir borç biliyorum.)
Ancak DPI toplantıda kararlıydı.
Toplantı için bir başka yer belirlemişti: Cezayir Lokantası.
Ortaya çıkan bunca gerçeğe rağmen, toplantıya katılımın olup olmayacağı çok önemliydi.
Tespitlerimize göre o gün toplantı için Cezayir Lokantası’na şu isimler geldi:
*Cengiz Çandar (Radikal Yazarı)
*Ali Bayramoğlu (Yeni Şafak Yazarı)
*Hasan Cemal (Milliyet Yazarı)
*Hilal Kaplan (Yeni Şafak Yazarı)
*Bejan Matur (Zaman Yazarı)
*Mithat Sancar (Taraf Yazarı)
*İhsan Dağı (Zaman Yazarı)
*Yavuz Baydar (Sabah Yazarı)
*Mahmut Övür (Sabah Yazarı)
*Sezgin Tanrıkulu (Milletvekili)
*Mehmet Tekelioğlu (Milletvekili)
Basına kapalı gerçekleştirilen skandal toplantı için günün erken saatlerinde Cezayir Lokantası'na yabancılar da geldi.
Toplantıya katılmış olan “masa” delisi açılımcılar, şeffaf olmalılar…
Basından gizli bir şekilde kapalı kapılar ardında gerçekleştirilen toplantıda neler konuşuldu?
Kimler, ne anlattı?
Bu soruları cevaplamaları gerekiyor.
Kamuoyuna bu konularda tatmin edici açıklamalarda bulunmalılar.
Davetli listesi ile katılımcıları karşılaştırdığımda, özetle şöyle diyebilirim:
Toplantıya daha önce benzeri ortamlarda pek çok kez görülmüş simler katıldı sadece.
Deşifre olmuş olanlar yani.
DPI’nın kendilerine yakın görerek olsa gerek, davet ettiği gazeteciler arasında çok ilginç isimler vardı.
Örneğin bir Yeni Şafak Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi’nin de ismi vardı listede.
Yine Umur Talu, İsmet Berkan, Mete Çubukçu, Derya Sazak, Belkıs Kılıçkaya, Aslı Aydıntaşbaş da davetliler arasındaydı.
Ama bu isimler katılmadılar toplantıya.
Anlaşılan kamuoyu baskısından çekindiler.
Gizli gizli oturacakken “masa”ya, bir cesur yürek çıkmış ve DPI’nın gerçek yüzünü ortaya dökmüştü.
Fena bozuldular bu duruma.
Ama bakıyorum ses de çıkaramıyorlar…
Millet “o da davetliymiş” diyecek, diye mi korkuyorlar ne?
Ağızlarını bıçak açmıyor.
DPI deşifre olmasaydı katılacaklardı belki.
Bu bile tek başına, buradaki sıkıntıya işaret ediyor.
Benim bildiğim insan, anormal bir şey yaparken, milletten çekinir.
“Elalem ne der, konu komşu ne der” diye, içten içe kendini yer.
Bunlar da dillerinden düşürmedikleri “özgürlük”, “demokrasi”, “insan hakları” gibi süslü laflar eliyle “masa da masa” dayatmasında bulunuyorlardı.
Madem bu “masa mucize”sine bu kadar inanıyorlardı da, “oturmaktan” neden son anda vazgeçtiler?
Bir tek Star’dan Ergun Babahan değinmiş konuya.
(Bu isim de vardı, davetli listesinde, ancak katılıp katılmadığını bilemiyorum.)
Hani şu, 28 Şubat sürecinin medya ayağı denilince ilk akla gelen isim…
Bugün de DPI’nın avukatlığına soyunmuş;
DPI ve bu toplantıya tepki gösterenleri eleştirerek şöyle diyor: “KCK Operasyonu’nu herkesin içine atılacağı bir sepete döndüren, PKK ile müzakere yoluyla değil de çatışma yoluyla mücadele çizgisini sürdüren bu odak, farklı görüşteki insanlara yönelik bu tutumuyla 28 Şubat andıçcılarından bir farkı olmadığını ortaya koydu açıkçası.”
Bu ne cazgırlık böyle.
Beyefendi yargının bile “terör örgütü” diye adını koyduğu KCK’yı hoşgörüyor…
Terör örgütü PKK ile “müzakere”den bahsediyor…
Ergun Bey, aha “masa” orda.
Ha DPI’nın “masa”sı, ha PKK’nın “masa”sı.
Durma koş, davetlisin de…
Ve “28 Şubat andıçcıları”ndan söz ediyor.
İnsanda biraz utanma olur.
“Terör değil, irticadır birinci tehdit” diyen ve aksini yazıp çizenleri “fişleyeyip”, işlerinden kovduran cuntacıların o dönem bir numaralı “kalem”i sen değil miydin, be utanmaz.
Sabah'tan kovulunca, Aydın Doğan'a giderek, AK Parti iktidarı için "Bunlar dinci, bunlarla mücadele etmek lazım" yollu laflar edip...
"Beni işe alın" diye yalvaran; sonra kapağı, "dinci" dediğin iktidara en yakın gazetelerden Star'a atan sen değil misin be utanmaz?
Bu millet senin ve senin gibilerin peşinden gitmez, bunu bilesin.
Senin gibilerin kurduğu "masa"ya oturmaz.
Değerli Habervaktim okuyucuları;
Habervaktim.com olarak, bugün ülkemizde en büyük tehdidin bölücülük olduğunu düşünüyoruz.
Bölücülük bugün çok farklı şekil ve kişiler eliyle pompalanıyor.
Terör örgütünün amacı belli...
Adeta örgüt tarafında yer alıp, Devlet'i "masa"ya çağırıyorlar.
Yazıp çizdiklerinden, işte DPI ile ilgili tavırlarından anlaşılan bu.
Biz de diyoruz ki, PKK bir terör örgütüdür...
Derdi gerçekten, temsilcisi olduğunu iddia ettiği Kürt halkı ise, hemen silah bırakıp, teslim olmalıdır.
Bu noktada Devlet elbette gereğini yapacaktır.
Sessiz çoğunluk böyle istiyor.