Feyzullah Birışık

Feyzullah Birışık

Uzaktan koşarak gelen adam!

Uzaktan koşarak gelen adam!

Diğer tüm kitaplardan farklı olan Kur’anı Kerim, muhatabının niyeti ve azmine göre hazinelerinden veriyor. Bir ayet okursunuz en fazla iki ders çıkarırsınız. Oysaki o ayette faydalanacağın en az on ders vardır… Fakat size on dersi birden vermez…

Aradan biraz zaman geçer aynı ayeti bir kez daha okursunuz… Sanki ilk kez okuyormuş gibi olursunuz. Ve bu ayetten nasıl olur da bunca dersler çıkaramadım der hayıflanırsınız. Oysaki o ayet bin dört yüz küsur yıl aynı sayfada duruyor.

Ayetler canlıdır ve insan psikolojisini çok iyi bilir. Ruhunu ve kalbini hazırlamış bir şekilde o ayete baktığında nice derslerin yan yana geldiğini görürsünüz. Sana açılır da açılır… İşte diğer kitaplardan çok farklı olan yönlerinden biri de budur.

Bunu neden anlattığımı söyleyeyim;

Geçenlerde ‘islamda davet’ içerikli bir konferans vermek için İstanbul dışındaydım. Yasin suresi 13–32 ayetlerini okurken bu hisse kapıldım. Sanki bu ayetleri ilk kez okuyormuşum gibi oldum… Davet merkezli bakınca ayetlere, ilgili hazinesinden verdiğine şahit oldum…

Önce 13–19. arası ayetleri, daha sonra da davet hayatıma yön veren ayetleri yazayım ve üzerinde düşünelim;

13. “Onlara, şu şehir halkını misal getir: Hani onlara elçiler gelmişti.”
14. İşte o zaman biz, onlara iki elçi göndermiştik. Onları yalanladılar. Bunun üzerine üçüncü bir elçi gönderdik. Onlar: Biz size gönderilmiş Allah elçileriyiz! Dediler.
15. Elçilere dediler ki: Siz de ancak bizim gibi birer insansınız. Rahman, herhangi bir şey indirmedi. Siz ancak yalan söylüyorsunuz.
16. (Elçiler) dediler ki: Rabbimiz biliyor; biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz.
17. "Bizim vazifemiz, açık bir şekilde Allah'ın buyruklarını size tebliğ etmekten başka bir şey değildir" dediler.
18. (Bunun üzerine onlar:) Doğrusu siz bize uğursuz geldiniz. Eğer bu işten vazgeçmezseniz, andolsun sizi taşlarız. Ve bizden size mutlaka fena bir kötülük dokunur, dediler.
19. Elçiler şöyle cevap verdi: Sizin uğursuzluğunuz sizinle beraberdir. Size nasihat ediliyorsa bu uğursuzluk mudur? Bilakis, siz aşırı giden bir milletsiniz.”

Buraya kadar her şey normal seyrinde giderken hemen arkasından gelen şu ayet, bir davetçide bulunması gereken davet sancısının ne kadar üst düzeyde olduğunu gösteriyor;

“20. Derken şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi. "Ey kavmim! Dedi, bu elçilere uyunuz!"
21. "Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere tâbi olun, çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir."

Şehrin öbür ucundan ve koşarak gelen bir adam! Davet amaçlı yola çıkmış… Üç elçinin yalanlanmasına rağmen; ‘ onları dinlemeyen halk beni mi dinleyecek! Deyip te davetten vaz geçmeyen bir adam!

Ve bu adam yalnız başına olmasına rağmen büyük bir cesaretle halkına sesleniyor… Ölümü göze alan bir davetçi… Dünyevi hesaplara boğulup ta davetini ikinci plana atmayan bir davetçi…

Bir kişiden ne çıkar ki! Demeyip davetine devam eden bir davetçi…
Ve o kavmi bu davetçiyi şehid ediyor…
Ve o davetçi adama rabbinden şöyle bir ses geliyor;

26. Ona: Cennete gir" denilince. "Keşke, dedi, kavmim bilseydi!"
27. "Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikrama mazhar olanlardan kıldığını !"

Subhanallah!

Cennetle müjdelenmişsin!
Ebedi bir huzur seni bekliyor!
Dünyayla bağlantın kesilmiş! Ve sen hala kavmini düşünüyorsun… Bu ne davet şuuru ya rabbi! Daveti cennete taşıyan belki de tek adam…

Evet…
Bu kıssayı okuduktan sonra İslami davet isteğimi masaya yatırdım ve düşündüm;

Davet kaygımı tekrardan gözden geçirdim… İnsanlara olan merhametimi tekrardan gözden geçirdim… Ve anladım ki onlar nerde, biz nerde!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Feyzullah Birışık Arşivi