Sayın Özkes, böyle oluyor CHP'nin imamı!
Sayın Özkes, bu mektubumu Allah rızası için particilik taassubu ile değil, emekli bir din görevlisi, bir müftü hissiyatı ile okuyunuz. Bir gün Üsküdar Müftülüğünün hemen yukarısındaki Üsküdar Din Görelileri Lokalinde dar çerçeveli bir sohbetiniz olmuştu. Orada bir dinleyici size Cumhuriyet Halk Partisinin dine bakışı ile ilgili bir soru yöneltmişti ve siz ona bir müftüye yakışır güzel bir cevap vermiştiniz:
Bakınız ben müftüyüm. Biz siyasi değil, dini bir merciyiz. Yani ANAPlıların da, Doğru Yolcuların da, Refahçıların da, CHPlilerin de, MHPlilerin de müftüsüyüz. Onların tüm mensuplarını dini konularda aydınlatırız. Siyasi sorulara değil, dini sorulara cevap veririz. Yalnız bu defa farklı bir şey söyleyeceğim. Cumhuriyet Halk Partisi tarihi içerisinde dini hayatı tahrip eden bir merkez olmuştur. Biz bir müftü olarak bu durumdan rahatsız oluyoruz şüphesiz. İsteriz ki her siyasi parti İslâma hizmet etsin, dinin rahatça, Allahın istediği gibi yaşanmaının hizmetkârı olsun, bu yolda ortaya çıkacak engelleri kaldırsın.
Bu temennimizin ardından da bir dödnem bu ülkede camilerin gayesi dışında kullanıldığını, yerine göre ahır, meyhane, bar, pavyon ya da depo yapıldığını belirtmiştiniz. Elhamdülillah bugün o günler geride kaldı, camilerimiz tekrar asli görevlirini yerine getiriyor, ibadethane olarak kullanılıyor, bu durumdan bir müftü olarak tabii son derece memnun ve mutlu oluyoruz. Bu hizmeti sağlayanlara da hangi partiden olurlarsa olsunlar şükrarn duyuyoruz demiştiniz ve Üstad Necip Fazıl Kısakürekten şiirler okumuştunuz.
O gün size sevgi ve saygı duymuştum. İşte ideal bir müftü demiştim. Hem siyasete bulaşmıyor, hem de doğruları çıplak bir gözle söylüyor. Gün oldu, devran döndü. İçinizde siyaset çiçekleri açtı. Öncelikle Türkiyede şansının olmadığına inandığınız Refah Partisine çok mesafeli durdunuz. Halbuki önceleri her partiye eşit durduğunuzu söylüyordunuz, çünkü her partinin ve partilinin müftüsü idiniz. Öyle ki Refah Partili Üsküdar Belediyesinin müftülük binasına 100 metre mesafede Türkiyede bir ilk olarak açılan ve ardından yüzlercesi kurulacak olan Ramazan çadırına Kadir Gecesine kadar gitmediniz. O gece de benim zorumla gittiniz. Ve halkın sizi nasıl bağrına bastığını ve hemen mikrofona davet edildiğinizi gördüğünüzde de son dercee mütehassıs oldunuz. Sonraları pergeli iyice açtınız. Önce Refah Partisi de dahil, pek çok partide nabız yokladınız. Tabii olarak her partinin daha önceden orada hizmet ederek yetişmiş kadroları vardı, birden bire size yer açıvermediler. Ama siz kararlı idiniz artık, siyasi bir hayatın azimli bir müntesibi olacaktınız. Nasıl becerdniz bilemem ama bir seçim arafesinde sizi Üsküdar DSP belediye başkan adayı olarak AKTÜRK Düğün Salonunda dinlerken buluverdim kendimi. O gün siyasetin ne hırçın bir şey olduğunu keşfettim. Sanki yüreğinize bir hançer saplanmıştı, birden o benbeyaz müftü gitmiş, yerine Ben her kalıba girmeye hazırım diyen bir insan gelmişti. DSPlilere ve basına tanıtım toplantısında kürsüde coşmuştunuz adeta, Ben bugüne kadar Bülent ve Rahşan Eceviti hayranlıkla izledim. Onları seviyorum. Benim kadın eli sıkmadığımı söylüyorlar, yalan, ben kadın eli de sıkıyorum, onlarla kucaklaşıyorum da. Ben çağdaş, laik ve Atatürkçü bir müftüyüm. Seçilirsem de bir utanç çadırı olan Ramazan çadırını kaldıracağım.
Ve siyasette ilk tokadı yediniz. Rabbimin sizin o mübarek beldeye belediye başkanı olmanızı engellemeye beni memur etmesine şükrediyorum. Son anda sizi direkten döndürdük. Amerikanın paketleyip, ömür boyu sağlık garantisi ile bize teslim ettği Apoyu kendisi getirmiş gibi bir rüzgar yakalayan sahte kahraman Bülent Ecevitin illüzyonunu arkanıza alarak nerede ise Üsküdara DSPden belediye başkanı olacaktınız, çıkardığımız o meşhur gazete ile sizi engelleme şerefini mezara götüreceğim. Ardından CHPye demir atmıştınız, kararlıydınız, mutlaka siyasette varolacaktınız. Doğrusu her fırsatı iyi değerlendiren bir mizacınız vardı. CHPden belediye başkan aday adayı oldunuz. Esnaf ziyaretlerinde Üsküdarın Doğrucu Davutu Feçoğlu Market, boynunda 6 oklu flamayla dükkanına girerken sizi durdurmuş ve bağırmıştı:
Sakın içeriye girmeyin, melekler ikimizin yan yana resmini çekmesinler. Bir müftü olarak, dinle sorunlu bir partiden nasıl aday oldun be adam!
Ve kapıdan dönmüştünüz. Birden sizi o meşhur Türkan Saylanın cenaze namazını kıldıran imam olarak görüverdik. Onun vasiyeti ile bu işi yapıyordunuz güya. Onunla ne zaman tanışmış, onun manevi evladı olmuştunuz, şaşırmıştık. Bu arada da emlakçılık yapıyordunuz Ümraniyede. Orası ayrı fasıl. Orada yaşadıklarınızı, neler yaptığınızı, başınıza neler geldiğini, ayrıca yazacağım. Ve bir gün pat diye sizi CHP İstanbul Milletvekili olarak görüverdik ekranlarda. Demek ki azmin elinden bir şey kurtulmuyormuş. Hem de CHPnin parti meclisinde de vardınız. Yani partinin kalbine de gelip oturmuştunuz. İşte burada asıl yüreğimi kanatan eylemlere imza attınız. Kürsüden zaman zaman Başbakan Recep Tayyip Erdoğanı eleştiriyorsunuz. Ne var bunda? diyebilir misiniz? Bakın yaptığınız gaflara:
Başbakan Erdoğan, konuşmasında Tek bayrak, tek ülke ve tek din dedi, tek dine de özel vurgu yaptı. Bugün o sözünden dönüyor, Tek din demedim diyor, çarkçı Başbakan!
Bir müftü olarak tek din sözünün en çok sizi mutlu etmesi gerekirken bu konuda Başbakanı eleştiriyorsunuz. Kuran-ı Kerimin ve siyerin okullarda seçmeli ders olarak okutulması konusu size sorulduğunda da Ben CHPnin parti meclisi üyesi ve milletvekiliyim. Tabii ki partim gibi düşünüyor ve buna karşı çıkıyorum diyebilme aymazlığını nasıl gösterebildiniz anlayabilmiş değilim. Siyasete neleri feda ettiğinizi, edebildiğinizi hiç düşünüyor musunuz Sayın Özkes? Bu sözleri sizden duyacağıma sizi bir meyhanede iki tek atarken görseydim, inanın bu kadar yıkılmazdım. Beni kalbimden vurdunuz. Akşamları yattığınızda başınızı yastığa koyup rahat uyuyabiliyor musunuz? Bu soruya vereceğiniz cevabı doğrusu merak ediyor, dört gözle bekliyorum. Selam ve dua ile.