Fatih Uğurlu

Fatih Uğurlu

Abdurrahman nasıl şen olsun ki?

Abdurrahman nasıl şen olsun ki?

Abdurrahman Şen, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire Başkanı olmuş. Öncelikle tebrik ediyor, yeni vazifesinde başarılı olmasını diliyoruz. Şen’le dostluğumuz yıllar öncesine dayanır. Onunla yaşadığımız bir acı olayı burada nakletmek istiyorum. Maksadım onun yarasını kanatmak değil şüphesiz. Bugün sağlık alanında nereden nereye geldiğimizin altını çizmek istiyorum. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’a ilk belediye başkanı olduğu günler. Onunla birlikte Refah Partisi’nden belediye başkanı olan Yılmaz Bayat da Üsküdar’da fırtına gibi esiyor. İlk Ramazan çadırı kurulmuş Üsküdar Meydanı’nda. Sonradan bu çadır Üsküdar’ın marka ilçe olmasını sağlayacak ve Türkiye çapında 300’ün üzerinde Ramazan çadırı kurulacaktır. Çadırın orta direği mesabesindeki belediyenin Satın Alma Müdürü Ali Çiçek ve Kültür Müdürü Hamza Elmas’la sohbeti koyulaştırdığımız bir iftar sofrasında üzücü bir haber önümüze düşüveriyor. O sıralarda yine Refah Partisi’nden Beyoğlu Belediye Başkanı olan Nusret Bayraktar’ın Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Abdurrahman Şen’in 12 yaşındaki kızı birdenbire çaresiz bir hastalığa yakalanarak komaya girmiş. Çiçek, Elmas ve ben Marmara Üniversitesi Acil Servisi’ndeki hastamızı ziyaret etmek üzere yola düşüyoruz. Altunizade’deki hastaneye ulaşıyoruz. Tarif edilmesi mümkün olmayan bir keder içindeyiz. Abdurrahman Şen, yoğun bakım ünitesinin kapısında perişan bir halde, gözü yaşlı susuyor. Ne desin ki, duadan başka yapacak bir şeyi yok. O anda şen olmak için bir sebebi yok şüphesiz. Bir yandan ağlıyor arkadaşımız. Onu elimizden bir şey gelemeden güya teselli ediyoruz. Ve ayrılacağımız sırada içeriden bir doktor çıkıyor, Şen’e bir reçete uzatıyor:

- Acele şu ilaçları almalısınız.

Şen, reçeteyi kayınpederine uzatıyor:

- Baba, şunları en yakın eczaneden alır mısınız lütfen.

Kayınpederi gidedursun, yoğun bakım ünitesinden bir hasta yakını yanımıza gelip, Abdurrahman Şen’i arkaladıktan sonra:

- Bu bey sizin neyiniz oluyor?

- Arkadaşımız, cevabını veriyoruz.

Kadın, tedirgin bir şekilde bize yaklaşıyor ve:

- Bu beyin kızı yarım saat önce öldü, üzerini örttüler. Bir ölüye ilaç aldırıyor namussuzlar, onları satacaklar!

Üç arkadaş, yediğimiz yumrukla sarsılıyoruz adeta. Yooo yooo böylesine alçak olamaz insanlar. Bu iddia doğru değil, olamaz. İnanmak zor geliyor bize ve Şen’e acil şifalar dileyip, aşağı iniyoruz. Hastanenin güvenlik elemanı bir yakınımızdı. Olayı ondan öğrenmek istiyoruz. “Öğrenirim, ama ne olur ses çıkarıp, beni zorda bırakmayın” dedikten sonra yoğun bakım ünitesini arayıp bize acı haberi veriyor:

- Hastanız ex!

Ex, tıp dilinde bu dünyadan çıktı anlamında kullanılan bir ölüm bildirme sözü idi, yani Abdurrahman Şen’in kızı yarım saat önce ölmüştü ve doktorlar, hastabakıcı, eczane üçgeninde kurulan alçakça bir ilaç vurgunu şebekesi ile karşı karşıya idik. Ölmüş bir kız çocuğu için reçete düzenleniyor ve alınacak ilaçlar da o anda kendi derdine düşecek acılı bir aile tarafından hastaneye bırakılacak ve bunlardan rant elde edilecekti. Bu düpedüz şeytanlıktı ve insanlar para uğruna şeytanla ortaklık kuruyordu. Üç arkadaş hastaneden zıpkın yemiş gibi ayrıldık.

Biraz sonra Abdurrahman Şen acılı haberi alacak ve tarifi imkânsız bir evlat acısı ile yıkılacaktır. Günler sonra Şen’e bu olayı tüm ayrıntıları ile anlattık ve Marmara Üniversitesi Hastanesi’ni mahkemeye vermesini istedik. O ise kendi derdinde idi ve “Allah’ından bulsunlar!” diyerek onları en yüce makama havale etti. Bugün neden bilmem, o hüzünlü geceyi hatırladım. Abdurrahman Şen, dilerim yeni görevinde başarılı olur. Yalnız küçük bir uyarıyı bir kardeşlik vazifesi olarak yapmak istiyorum. Sayın Şen, sen uzun yıllar Beyoğlu’nda kaldın ve kendini arzın merkezine koyan, her türlü saçmalığı ve sapıklığı da sanat adına yapma cüretinde olanlarla ister istemez dostluğun oldu, hâlâ da sıcak ilişkilerin var. Biliyorsun biz sinema ve tiyatroda biraz gerilerdeyiz. Ama sanat sadece sinema ve tiyatro değildir. Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk Kültür Daire Başkanı Şenol Demiröz’ün durumuna düşmeyesin. Biliyorsun Demiröz, içine düştüğü aşağılık kompleksi ile kendi kültürümüze yabancılaşmış ve sonunda da dört kere TRT Genel Müdürlüğü’ne tayin kararnamesini imzalamayıp geri çeviren Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e Başbakan Erdoğan’ı şikâyet edip, merhamet ve himmet dilenecek hallere düşmüştü. Bugün kimse Şenol Demiröz diye birisini hatırlamıyor. Zihinlerimizde sadece bir “Brütüs” olarak puslu bir şekilde yaşıyor ancak.

Seni o makama tayin eden siyasi iradeye asla ihanet etme, bir misyon adamı ol. İnsanlar elde ettikleri makam ve mevkilerin bir anda ellerinden gidivereceğini, geriye ise yaptıkları ve yapamadıklarının toplamının kalacağını unutmamalılar. Lütfen olaylara Başbakan’ın penceresinden bak, zira o, rahmete susamış bir gönülle, ışıklı bir pencere aralıyor hepimize.

Yolun aydınlık olsun kardeşim.



Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Uğurlu Arşivi