Avustralyada Terörist Türkler Müzesi ve Anzaklar
Almanya Başbakanı Merkel, işgaci olarak bulundukları Afganistan’da bugüne kadar ölen Alman askerleri için bir anıt dikilişine katılmış; pişkin bir şekilde hamasi nutuklar atıyor. Biz Almanları iyi biliriz, zira İkinci Dünya Savaşı’nda Avrupa’yı kan gölüne çevirmişlerdi. İşgalcilik onların mayasında var.
Bugün de İkinci Dünya Savaşı’nın akabinde kendilerini cezalandıran Amerika Birleşik Devletleri ile işbirliği yaparak bu defa Afganistan’ı işgal yolunda tüm çabaları. Bu hain emellerine bir de insani elbise giydirmişler. Neymiş, neymiş? Afganistan’a demokrasi ve insanlık getireceklermiş. Sizin nasıl bir insanlık sahibi olduğunuzu tüm Avrupa çok iyi bilir. Şu anda da Amerika’nın kiralık katili olarak Afganistan’dasınız. Yaptığınız yetmiyormuş gibi bir de anıt dikiyorsunuz.
İşgali simgeleyen bir anıt! Biz bu kafayı iyi biliriz. Çanakkale Savaşları’nın 96. yıldönümünü yeni idrak ettik. İngilizler Çanakkale’ye çıkarma yaparken oraya dışarıdan sömürgeleri olan ülkelerden askerler getirmişlerdi. Bunların bir kısmı sömürgeleri Hindistan’dan geliyordu ve Müslümanlardı. Onlara Çanakkale’ye, yani Halife’nin ülkesine işgal için gidildiği söylenmemişti.
Bu Müslüman askerler ancak namaz vakitlerinde uzaktan uzağa duydukları ezan sesi ile bir İslâm ülkesini işgale geldiklerini anladılar ve savaşın seyrini değişirecek olaylar yaşandı. İngilizlerin getirdiği ikinci grup ise denizaşırı bir diyardan Avustralya’dan geliyordu.
Bunlar da Anzaklardı. Hâlâ Çanakkale Savaşı’nın her yıldönümünde gelirler ve burada çıkarma yapıp denize döküldükleri koyda şafak ayini yaparlar.
Ne var canım bunda, onlar da insan evladı, olmuş-bitmiş tarihte kalmış bir olay, bazen unutmak lazım diyebilirsiniz. Ben bu kadar hoşgörünün aptallık olduğu kanaatindeyim. Siz benim ne kadar kötü niyetli olduğumu da düşünebilirsiniz; ama önce dinleyiniz. Bugün kameralarımızı Anzakların ülkesi Avustralya’ya çeviriyoruz. Başkent Sidney’in 30 km. batısında Broken Hilly diye bir şehir vardır ve orada da bir müze.
Müzenin adı “Terörist Türkler Müzesi”.
Ayniyle vaki... Nasıl mı oluyor, dinleyin lütfen...
Efendim Broken Hilly’de Çanakkale savaşları arefesinde 2 Afganistan göçmeni Türkmen yaşamaktadır. Birisi büyükçe bir tezgahta dondurma satmakta, diğeri ise kasap dükkanı işletmektedir. Öğrenirler ki Halifenin ülkesinde çarpışmak üzere binlerce Anzak askeri gemilerle Çanakkale’ye sevk edilecek. İç kısımlardan trenle yola çıkacak olan bu askerlerin yolunu kesmek, onlarla Allah için çarpışmak üzere 2 Müslüman Türkmen and içerler ve biri kasap dükkanını anında ucuz pahalı demeden satar, diğeri de dondurma tezgahını ve paralarının son kuruşuna kadar silah ve mühimmat alırlar. Anzak askerleri yüklü olan trenin engebeli bir araziden geçeceği yere pusu kurarlar. Ellerinde onlarca silah ve bolca cephaneleri vardır. Tren pusuya düşer. Ortalık kan gölüne döner.
Telsizle acele olarak İngiliz genel komutanlığı aranarak çok büyük bir ordunun saldırısına uğradıkları haber verilir. İngilizler şaşkındır. Avustralya’da nasıl bir yabancı güç, İngilizlere ve onların sömürge askerlerine saldırmaya cesaret edecektir? Yüzlerce Anzak askeri telef olur.
Trene pusu kurulan bölgeye yeni İngiliz birlikleri sevk edilir. İki mücahid, akşama kadar kahramanca savaşırlar ve tam ezan vakti aldıkları yüzlerce kurşunun da tesiri ile şehadet şerbetini içerler. İngilizler şoktadır. Zira pusuyu kuran ve yüzlerce Anzak askerini öldüren sadece iki Türkmendir. Araştırınca bu iki gönüllünün dini bir gayretle bu işi yaptıkları anlaşılır ve kasap dükkanı ile dondurmacı tezgahını satın alanlardan alınarak “Terörist Türkler Müzesi” kurulur.
Elan bu eşyalar o müzede sergileniyor. Ve o günlerde bu olayı yansıtan gazetelerde yine aynı müzede görücüye çıkmış halde.
Şimdi anladınız mı bizim Anzaklara karşı gösterdiğimiz duyarlılığın ve iyi niyetin adeta aptallık sınırına dayandığını?
Sayın Kılıçdaroğlu’na “Anladığı dilden, hangi dilden anlıyorsa” diyen Erdoğan, Anzaklara da anladıkları dilden konuşmalıdır. O müze varolduğu sürece “Aptallık” damgası alnımızdan silinmeyecektir.
Bu yazı üç ay önce kaleme alındı. Yayınlanması bugüne nasipmiş. Lütfen o gözle okuyunuz.
Seni unutmayacağız hayır adamı!
Ülker’in 92 yaşındaki kurucusu Sabri Ülker Hakk’ın rahmetine kavuştu ve İstatnbul’da, Fatih Camii’nde kılınan cenaze namazından sonra Kozlu Mezarlığı’nda ebedi istirahatgahına defnedildi. İmam sordu:
- Merhumu nasıl bilirdiniz?
Binlerce insan yürekten haykırdı.
- İyi bilirdik.
- Hakkınızı helal ediyor musunuz?
- Helal olsun,
- Helal olsun,
- Helal olsun.
İşte son noktada bu şahitliği hakedebilmek için ömrünü hak ve hakikat için adamış olmak gerekiyor. Sabri Ülker de bu yolun yolcusu idi. Hayır işlerinde yarışan zenginlerin başında geliyordu. Bilhassa Kur’an kursu ve İmam-Hatip yapımı ve hizmetlerinin devamı noktasında kapısını çalanlar bilirlerdi ki eli boş dönmeyecekler. Hem de kaşıkla değil, kepçeyle buradan nasiplenecekler. Ben Üsküdar İmam Hatip Lisesi’nde Okul Aile Birliği Başkanı iken Esatpaşa’da ek bina yapımı başladığında Ülker’in sahibi Sabri Ülker’in kapısı çalındı ve hatırı sayılır bir yardım geldi. İkinci büyük yardım da Türkiye Gazetesi’nin sahibi Enver Ören’den geldi ve inşaat tamamlandı.
Aynı Enver Ören, 28 Şubat döneminde Genelkurmay’da paşalar tarafından tehdit edildi. Olaydan iki ay sonra tehdidi öğrendim ve gazeteme haber verdim, ama inandıramadım. Haber yıllar sonra Hürriyet’te manşetten duyuruldu. Sabri Ülker 28 Şubat döneminde Genelkurmay tarafından irticacı firmalar listesine alınarak cezalandırılmak istendi. Hikmet-i ilahi, bu yasaklama Ülker’in patlamasına sebep oldu. O dönemde OYAK’ın % 25 hissesine ortak olduğu bir bisküvi firmasının Genekurmay’a başvurup, “Bizi de irticacı firmalar listesine alın, zira halk bizi boykot ediyor, satışlarımız düştü” dedikleri rivayet edilir.
Enver Ören de televizyon rotasından çıkarılarak cezalandırıldı. Bugün her ikisi de kurumları ile dimdik ayaktalar, ama onları tehdit edenler Silivri, Hasdal ve Mamak’ta geçmişleri ile hesaplaşmaktalar.
Bir dileğimi burada söylemek isterim. Dini kurumlara cömertliği bilinen Sabri Ülker için İlim Yayma Cemiyeti, Önder, Tiyem Der, Kur’an Kursları Federasyonu ve Timav’ın ortak bir anma programı düzenleyerek ruhunu bir kere daha şad etmelerini bekliyorum. Sabri Ülker bunu binlerce defa haketmedi mi?
Mezarına nurlar yağsın hayır adamı! Seni hiç unutmayacağız.